Paşa Dilinden Padişah Diline Geçiş
Paşa diliyle padişah dilinin ortak özelliği, her ikisinin de otoriter olmasıdır.
Her türlü zorba siyasal sistemler otoriteryen dilden kendi meşreplerince beslenirler.
Otoriteryen dilleri oluşturan sistemin özünde sömürü, haksız kazanç, toplumsal zenginliğin azınlık bir grubun elinde toplanması ve ‘ötekiler’ üzerinden sürekli bir düşmanlık üretmek vardır. İktidarın ürettiği bu kirli dil, egemenliğin bir aracı olarak sürekli yalana, tehdide, aşağılamaya ve zora başvurur.
Otoriteryen dil ne muhalefete, ne de eleştiriye dayanamaz!
Bu dilin ne ahlakı, ne vicdanı, ne de insana ve doğaya saygısı vardır.
Bu dil, insanın tarihinin en kirli dilidir ve ne yazık ki, bugüne dek de egemen bir dil olarak hüküm sünmektedir.
Bu topraklar paşa dilini de, padişah dilini de iyi bilir. Bu yılandilin paradigmalarının bir tek panzehiri vardır: O da demokrasidir!
Bu seçimlerde otoriter dilin en pespaye halini görüyoruz.
Seçimlerde kullanılan propaganda da her zaman biraz abartı, muarızlara karşı biraz sertleşme, biraz popülizm ve vaatler dizesi olur.
Ancak bu seçim, öyle değil. Bundan çok fazlası meydanlarda üfürülüyor.
Tehditlerin, şantajların, etnik ve inanç kimliği üzerinden yürütülen saldırıların, ortalama bir ahlakın dahi kabul edemeyeceği düzeysizliklerin oluşturduğu bir çirkinlik hâkim.
Muarızı Kılıçdaroğlu’na Alevi diyerek saldırgan bir dil kullanmanın ahlak ve vicdan neresinde?
Bu bölücülük değil midir?
Hopa’da ölen öğretmen için “kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereği de duymuyorum” diyen bir başbakan düşünebiliyor musunuz? Hopa’daki olayları eleştirebilirsiniz ama olaylarda ölen bir vatandaş için böylesine itici, ayırımcı dil kullanamazsınız çünkü siz Başbakansınız, Kasımpaşalı Recep değil!
Heyecansız ve kaygı dolu bir seçim bu!
Bunun başlıca nedeni Başbakan Erdoğan’dır.
Başbakan Erdoğan birçok ekonomik projeden söz ediyor ama örneğin demokratik bir anayasa projesinden söz etmiyor!
Başbakan Erdoğan ve AKP, alın bütün projeleriniz sizin olsun.
Bilmem neredeki kanal, bilmeme neredeki yeni kent beni ilgilendirmiyor.
Demokrasinin olmadığı bir ülkede o ekonomik projelerinizden bir avuç işadamı yararlanır.
Ama yeni demokratik bir anayasadan, kimlikler sorunu çözüldüğü bir ülkeden, bağımsız yargının olduğu bir ülkeden tüm vatandaşlar yararlanır.
Ancak AKP ne demokratikleşmeden ne AB müktesebatına uyumluluktan söz edemiyor çünkü AKP’nin bir atımlık demokrasi barutu vardı, o da çoktan bitti!
AKP’nin doğru ve yerinde bir kararla vesayet rejimine karşı takındığı tavır, toplumdan ve uluslar arası camiadan da destek gördü. Bu sürede çok güzel demokrasi edebiyatı yapan Başbakan Erdoğan, ne zamanki, iktidar olma gücüne ve nimetlerine kavuşunca rejimle uzlaştı! 2007’den bu yana ve özellikle Anayasa Referandum oylamasından sonra, Başbakanın dili otoriterleşti.
Paşa dilinin yerini padişah dili aldı!
Ya da paşa diliyle padişah dili uzlaştı!
Hayırlı işler!
Memet yine nöbette!
Bu dünya paşa iktidarlarına kalmayacağı gibi, padişahlık taslayan iktidarlara da kalmayacak! Paşaların dilinden kaçarken padişahların diline düşmeyeceğiz!
Fakat ne yazık ki demokrasi dilimiz de çok zayıf!
Olsun, suyun kayayı delmesi gibi demokrasi fikriyatı da, bu zalim yapıları delecektir!