Paranoya(Ş)K
Sürekli bir şüphe içinde yaşamak ne büyük bir vicdan sancısı! Derin gece saatlerinde oturma odasının loş aydınlığında seni bilgisayar ile sevişirken görmek… Sanal zevklerin doruğunda, yakalanmışlık hissi ile pencereleri çabuk çabuk kapatışların ve kaçışların…
Ah tek bir gözüm daha olsaydı da ben yokken nasıl biri olduğunu görebilseydim. Bu kuşku nöronlarımı tırmalıyor.
Paranoyalarım hiç dinmiyor sana karşı. Her davranışının arkasında korkunç bir neden arıyorum. Böyle davrandın, çünkü bu davranışa seni iten, ucunda çok ağır bir günahın takılı olduğu kolye. Bu günahın/günahların ağırlı ile iki büklümsün bana karşı… hayır aslında hiç de iki büklüm değilsin. Aslında sen, hep sensin. Seni beni aldatmakla suçlayan benim. O evet sen henüz bu suçlamanın farkında değilsin. Çünkü seni aldatmak üzere olup, bunu suçunu sana atmaya hazır bir ben var benden içerü… ve bunun için büyük pişmanlıklar duymaya, senin ayaklarına kapanıp, yalvar yakar yeniden sevmen için sabahlara kadar tövbe edip, zırlayacak, bir ben var.
Belki benim seni aldatma ihtimalime karşılık, senin önce beni aldatmanı hevesle bekleyen ve aldatılmışlığın acısı ile yanıp, yanıp kavrulmak isteyen, yıllarca sana verdiği tüm emeklere acıyan, elleriyle büyüttüğü, solar iken dirilttiği çiçeğini ondan çalanlara beddualar ederken çektiği bu acıdan zevk alabilecek bir ben var.
Başka adamlarla flörtleşmemin senin tarafından yakalanmasını mı aslında arzuluyorum; tam da bütün bunları benim değil senin yapmış olabilirliğini sana kabullendirmeye çalışırken.
Çelişkiler içindeyim.
Benden sana bulaşan yabancı saç tellerini mi görüp seni suçluyorum acaba? Senin için sahip olduğum tüm kaygıların benim karanlık dünyamdan kaynaklandığını keşfediyorum. Sen o saf adamsın. Belki de düşündüğüm gibi biri değilsin.
Senin için duyduğum tüm endişeleri benim için duymanı nasıl da deli gibi arzuluyorum. Oysa biliyorum ki insanın kendisi neyse karşısındakini de o sanır. Sonuçta ben seni endişelendirmesi gereken şeyler yapıyorum ve sen bunun farkına varmıyorsun; seni sürekli uyandırmaya çalışıyorum. Korkmuyor değilim bir gün “neden bana güvenmiyorsun, yoksa sana güvenmemem mi gerekiyor? Sana güvenimi sarsacak bir şey mi yaptın?” diye sormandan. Yapmadım ama bu kadar da güven fazla değil mi? Artık güvensiz yaşa, kafanda soru işaretleri olsun ve bana sahip çık istiyorum.
Tüm sorun beni benim istediğim gibi sevmeme inadından kaynaklanıyor. “Elinden gidiyorum” hissini vermemin sebebi bir kere de olsun beni, benim istediğim gibi sevmeni arzulamam olabilir mi?
Ya da ilk düşüncemde haklı mıyım? Hayatından sana heyecan verecek yeni şeyler mi buldun? Benden daha mı güzeller ya da daha mı aptallar? Yüzünde bir gülümseme oluyor mu onlarla konuşurken, bir sonraki kaçamak buluşmanın gelmesini arzuluyor musun? Böylesi daha mı keyifli; sorumluluk hissetmeden öylesine bir oynaş? Hayır, hayır bu sen olamazsın. Bu benim, benim düşüncem. Senin böyle yapıp yapmayacağını düşünmüyorum. Konu sen bile değilsin aslında. Beynimi kemiriyor bu düşünceler. Hayır niye ben olayım tüm bunların sebebi… elbette sensin… Daha önce hiç böyle şeyler gelmezdi aklıma… Hayır, beni bu hale düşüren yine sensin… Eksiklik hissi olmalı…
“A bak bu şarkıyı çok seviyorum.”.
“?”
“Şu çalan şarkı canım, bak dinle.”
Alev alev yandığım doğru
Küllerinden doğar mıyım sana doğru
Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum Yerdeyim
Sendeyim
Al beni
Ne
Yaparsan
Yap!..
“Canım ben şarkı duymuyorum. Ne şarkısı?”