content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

09 Ara

Paksüt Yalanları

İstiklal Mahkemeleri eliyle vaktiyle işlenmiş olan cinayetlerin dikkat çeken örneklerinden birisi olan, İskilipli Atıf Hoca’nın idam kararının gündeme gelemsi ile birlikte, idam kararını gizlemek ve bir mazlum olan İskilipli Atıf Hoca’ya her nedense bazı çevreler iftira atmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda İskilipli atıf Hoca hakkında idam kararı vermiş olan Ankara İstiklal Mahkemesi başkanı Kel Ali (Çetinkaya)’nın torunu AYM üyesi Osman Paksüt gazeteci Ahmet Hakan Coşkun’a gönderdiği mektupta, İskilipli Atıf Hoca’ya yeni bir iftira daha da bulunmuştur: Meğer İskilipli Atıf Hoca, Frenk Mukallitliği ve Şapka adını taşıyan, şapka aleyhtarı kitabı nedeniyle değil de teali İslam Cemiyeti’nin çalışmaları nedeniyle idam edilmiş. (6 Aralık 2011, Hürriyet Gazetesi).

Teali İslam Cemiyeti, ders kitaplarında zararlı cemiyetlerden sayılmaktadır. Cemiyetin zararları anlatılırken onun İslam ilkelerini, şeriatı ve halifeliği savunduğu iddiasına yer verilmektedir. Kurtuluş Savaşına, cemiyetin karşı çıktığı hakkında hiçbir iddiaya Lise 11. Sınıf T.C. İnkılap Tarihi ders kitabında yer verilmemiştir. Gerçekten cemiyetin böyle bir görüşü, faaliyeti olsaydı ders kitabında yer almaz mıydı? Çünkü bu cemiyeti zararlı göstermek için ders kitabı hazırlayanlar büyük sıkıntı çekmiş olmalıdır: o kadar ki, 1919-1922 hatta 1923’e kadar hemen herkes Halifeliği/Şer’iat-ı savunmuştur. Nitekim Erzurum-Sivas Kongrelerinin karar metinleri, TBMM’nin açılış bildirisi, 1921 Anayasası açıkça bu görüşe yer vermiştir. Bütün bunlara rağmen resmi olsun olmasın herkesin görüşünü savunan Teali İslam Cemiyeti niçin zararlı cemiyet olsun?

İskilipli Atıf Hoca’nın yargılanırken hiç duymadığı ve bilmediği bir suçlamayı bu gün torun Paksüt ileri sürmektedir ki; Cemiyet meğer Kurtuluş Savaşına karşı bildiriler yayınlayarak muhalefet etmiş, idam kararı da bu yüzdenmiş. Oysa İskilipli Atıf Hocanın yargılandığı Ankara İstiklal Mahkemesinin yayınlanan zabıtlarında böyle bir suçlama yoktur. Zabıtlarda böyle bir suçlama olmadığı gibi olayın tanığı durumunda olan Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” adılı anılarında ve Tahirül Mevlevi’nin “Hayatı ve Eserleri” adıyla basılan anılarında da bu suçlama yer almamıştır. O halde Osman Paksüt bu suçu nereden nasıl icat etmiştir?

Kurtuluş Savaşına karşı çıkmak o dönemde suç sayılmış mıdır? Suç ise cezası idam mıdır? Birde işin bu yanına bakmak gerekir. Bu gün isimleri, fotoğrafları pek çok duvarda asılı olan şöhretli isimlerin bazıları da zaten o dönemde bir süre Kurtuluş Savaşına Muhalefet etmiştir. 1919’da İstanbul Hükümeti, Kuvay-ı Milliyecileri Anadolu’daki çalışmalarından vaz geçirmek için nasihat heyetlerini Anadolu’ya göndermiştir. Eylül 1919’da Sivas’a giden Nasihat Heyeti’nin başkanı ise Fevzi Çakmak’tır. 1920 yılı başında Ankara’ya gelen ünlü İsmet Paşa’da “bu işlerden bir şey çıkmaz” diyerek Ankara’yı terk etmiştir. Sınıf arkadaşı Kazım Karabekir’e “bu işleri bırak, gel çiftlik kuralım” diye mektuplar bile yazmıştır. Şimdi bu tutumları için kimse F.Çakmak ve İ.İnönü’yü suçlayamazken, yazdığı bir kitap için idam edilen mazlum İskilipli Atıf Hoca’ya torun Paksüt 85 yıl sonra ayrıca iftira etmektedir.

 

Kurtuluş Savaşı başlangıcında ona muhalefet eden iki ana akım İngiliz Muhipler Cemiyeti ve Wilson Prensipleri Cemiyeti idi. Wilson’cular daha etkili idiler bu yüzden, Sivas Kongresinden, ABD Kongresine telgraflar çekilerek ondan Manda istenmiştir. ABD Mandasını savunan bu cemiyetin tanınmış üyelerinden birisi de kurucularından Yunus Nadi beydir. Yunus Nadi ise, Mustafa kemal Paşa’nın örtülü ödenekten aktardıkları ile gazete çıkarmaya devam etmiştir. Eğer bir dönem Mandacı olmak suç ise bu görüşü ile bilinen, İnönü, Nadi gibilerin yargılanmaları idam edilmeleri gerekmez miydi? Belki Sivas Kongresinden, ABD Kongresine telgraf çekenleri de bu çerçevede sorgu suale çekmek gerekirdi.

 

Ancak bütün bunlar o dönemin şartları içinde gelip geçici siyasi tartışmalar, fanteziler gözü ile geçiştirilirken, İskilipli Atıf Hoca’nın aziz hatırasına hakaret etmek iftira etmek için ona 85 yıl sonra yeni suçlar icat edilmektedir.

İstiklal Mahkemeleri siyasi muhalifleri idam edip ortadan kaldırmak gibi bir iş yapmıştır. Çünkü değil o dönem günümüzde bile Kemalizm’e muhalefet etmek, “vatan hainliği” sayılmaktadır. Uyduruk nedenlerle idam edilenlerin büyük çoğunluğu yalnızca Kemalizm’e muhalefet etmek gibi büyük bir vatan suçu işlemişlerdir.

 

İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp idamla tasfiye dilen siyasi muhaliflere karşı o kadar büyük bir düşmanlık edilmiştir ki, onların cenazeleri bile ailelerine teslim edilmemiştir. Her aile kendisinden birisi, ne ile suçlanırsa suçlansın öldüğünde onu İslami kurallara göre defin edip mezarını bilmek görmek ister. Ancak İstiklal Mahkemelerinde uyduruk nedenlerle idam edilenlerden birisi olan İskilipli Atıf Hoca’nın mezarı bile gizlenmiştir. Onun mezarından bile korkulmuştur. Onun mezarını gizleyenler onun ailesini de ömür boyu gizlemiştir.

Bu tartışmalar göstermektedir ki torun Paksüt, Kel Al’nin (Çetinkaya) mirasçısı olarak, 85 yıl önce uyduruk nedenlerle idam edilenlere bu gün bile çekinmeden  iftira etmektedir. Ancak torun Paksüt’ün bu yeteneğinin eğitim yoluyla olmaktan çok gen yoluyla elde ettiği söylenebilir.

 

 

 

SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA:

 

1-Ahmet Nedim, Ankara İstiklal Mahkemesi zabıtları, İşaret Yayınları, İstanbul, 2000.

2-Atilla Şentürk, Tahirül Mevlevi/Hayatı ve Eserleri, Nehir Yayınları, İstanbul, 1991.

3-Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Emre Yayınları, İstanbul, Tarihsiz.

4-Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1979.

5-Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank