Özünden Uzaklaştırılan İslam
Türkiye de ve İslam ülkelerinde demokrasi, seçim ne zaman gündeme gelse din adına konuşanlar, halkın temiz duygularını istismar yarışına girerler. İslam hükümlerini savunarak hükümleri uygulamayı vaat ederler. Tabi söyledikleri de yaptıkları da yalandır.
Bakın; Ne hikmettir bilinmez? Hz. Muhammed ten sonra, nerede İslam Devleti teşekkül etmişse, her zaman o devlette; bir Lale Dönemi yaşanmış, ardından da o devlet tarihten silinmiştir.
Kurulan İslam devletlerinde, her zaman halk yoksullaşmış, buna mukabil, iktidarı elinde bulunduranların, zevk ve safa içinde yaşadıkları bir dönem, bu devletlerin hayatına damgasını vurmuştur. Bu zevk ve safa bir müddet sonra, iktidar sahiplerini zalimleştirmiş ve bu da, o devletin sonunu getirmiştir.
Emevilere bakınız. İslam ın; Arabistan topraklarından Irak a, oradan da, İstanbul a, Afrika ya ve Avrupa ya kadar uzandığını görürsünüz.
Abbasilere Bakınız: İslam devleti, bir İmparatorluktur.
Osmanlıya bakınız: 609 yıl hüküm sürmüş, o da bir imparatorluktur.
Hepsi de sonuçta, tarihin sayfalarına gömülmüşlerdir.
Bunun temel sebebi; Devletin sıfatı İslam, milletin sıfatı Müslüman ise, orada, İslam; Her fiil; Allah Rızasına yönelmek ve İslâm şeriatına Kur an ve Sünnet e uymayı, olmazsa olmaz kabul eden bir bağlayıcı manifestoyu-bildiriyi var kılar.
İslam ın varlığıyla başlayıp, her asırda geçerli olan bu manifestodan, her uzaklaşıldığında; İslam sıfatına haiz olan devletleri, manifesto sahibi de, dünya limanından uzaklaştırmıştır.
Yıkılan İslam Devletlerinin yerlerinde bugün, artık ulus devletler vardır.
Suudi Arabistan, Irak, İran, Yemen, Tunus, Pakistan, Libya, Mısır, Suriye, Türkiye.
Bunun beraberinde getirdiği en birincil gerçek; artık İslam Şeriat Devleti diye bir devletin ütopya olmasıdır.Yani, ancak hayal mahsulüdür.
Çünkü, İslam devleti; Ulus tanımaz, Ümmet tanır. Hangi Devlet olursa olsun; aralarında liyakata dayalı seçilen halifeye biat edildikten sonra, hepsi de, devletini halifenin vereceği emir ve yasaklarına göre yönetmek zorundadır.
Bu nedenle; İslam Şeriat Devleti; tek devlet, tek millet ve tek ümmet olarak ortaya çıkabilmenin dışında ikinci bir alternatife imkan tanımaz. Tanısaydı, Muaviye Şam da Emevi devletini, Hz.Ali de, Mekke de Haşimi Devletini kurar, birlikte geçinip giderlerdi, Müslüman kanı da dökülmezdi.
Bugün İslâm Devletleri olarak, sıraladıklarımız sadece sosyolojik açıdan birer İslam ülkesidirler. Devlet ise, uluslaşmanın olduğu her yerde, her zaman siyasi bir kurumdur.
Bu yüzden, her uluslaşmış devlet, adını İslam Cumhuriyeti koysa da, ya da kendini İslam ülkesi ilân etse de, o devletin, yukarıda belirttiğim manifestoya bağlılıkları görecelidir. Bu görecelilik, her zaman ve her devlette; İslam ı, kendi etnik milliyetçiliğini yaşatma amacına da hizmet ettirme performansıyla kendini gösterir.
Günümüzde İslam coğrafyasında yer alan her devlet, kendince İslam Devletidir.
Bundan dolayıdır ki,
Şia, bir din değil, İran da yaşanan Müslümanlığın ve İran milliyetçiliğinin adıdır.
Vahhabilik, bir din değil, Suudi ailesinin varlığını İslamiyet le yaşatacak bir inancın adıdır.
Alevilik, bir din adı değil, bir mezhep değil, bir aidiyetin adıdır. Şah İsmail in belirlediği İslam a göre ona bu yolla aidiyeti sağlayan topluluğun adıdır.
Sünnilik, bir din değil, artık asimile edilmiş, ikrah politikalarıyla aidiyetinden koparılmış, retoriklerle, kapitalist sistemden nemalanan burjuvazinin elinde oyuncağa dönüştürülmüş, ama Müslüman kimliği Sünni etiketle üzerinde bırakılan, çoğunluğun adıdır.
Günün sözü: Varolanlar, normal zekaya sahip her insanın, nesnelleştirebileceği gerçeklerdir.