Özgecan ve Şiddet Fırtınası
“ellerimi bahçeye dikiyorum
yeşereceğim, biliyorum,biliyorum,biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda
yumurtlayacaklardır.”*
Uzun yıllardır kadın ve şiddet gündemimizde. Türkiye’nin canı yandı Özgecan’la ve bardak taştı. Artık günlük hayatını sürdüremeyen kadınlardan söz ediyoruz .
Psikoloji öğrencisi Özgecan Aslan evine gitmek için dolmuşa bindi ve ölümün en vahşisini uygulayan bir sosyopatla karşılaştı. Soğuk kanlı katil 20 yaşındaki kıza tecavüz etmeye kararlıydı. Özgecan da ona teslim olmamaya kararlıydı. Ama levyeye karşı bir şey yapamadı. Bu cinayet basit bir cinayet değil. Burada bir erkek zihniyeti, çocuk eğitimi, baba adında birinin cinayete hiç sorgusuz sualsiz katılması ve yandaş bularak yakma işlemini gerçekleştirmesi ayrı ayrı toplumu sorgulamayı gerektiriyor.
Nasıl bir çocuk yetiştirmiş olabilir bu baba? Eskiden “adam gibi erkek” derlerdi. Şimdi erkek; yani mertliğin, dürüstlüğün, başkasının ırzında malında gözü olmayan , modelin yerine vahşi bir saldırganın soğukkanlı yüzü var. Her konuda sahip olmak istedi mi sınır tanımıyor.
Canı istiyor bu kadar!
Buraya nasıl geldik?
Silahla sorunlarını çözen bir toplum olmamamıza yataklık edenler değerlerimizi yerle bir edenlerdir.
Kültürüne yabancılaşmış milyonlar, kimliksiz bırakılan toplum ve kaba gücün iktidarına tutulan alkış toplumu serseri mayın haline getirdi.
Nereye ne zaman çarpacağı belli olmayan serseri mayınlarla dolu günlük hayatta güvenliği nerede bulacağız? Toplum neden vergi verir? Devlet malını, ırzını ve canını korusun diye. Nerede güvenliğimiz? Kimse, kendinden başkasının güvenliğini düşünmeyen bir iktidarla güvende olamaz!
Oyuncu Beren Saat isyan ederek kendisinin yıllar içinde uğradığı tacizleri yazdı.
Havuzcu yazar bir kadın utanmadan “Tacizinizi anlatıp kahraman mı olacaksınız” dedi.
Şiddetin devamlılığını gizleme, kapatma, örtme sağlar. Her türlü ahlaksızlık ve şiddet kapalılığı savunur. Neden? Çünkü kötülük deşifre olursa millet ayaklanır. Kötüler deşifre olunca artık yalanla yol alamaz. Tacizciler deşifre edilince artık makamlarını ve güçlerini kullanamazlar. Ellerindeki gücü taciz, şiddet ve tecavüz için kullananların yardakçılığını yapan kadınlar en çirkin yüzüdür bu durumun.
Kadınlar deşifre edin. Korkmayın utanmayın. Utanması gereken tacizciler sürüsü. Ve zihniyeti. Okuma kitaplarımızı kadına şiddet uygulamayı hak halinde gösteren resim, okuma parçaları ve şiirlerle süsleyenler çocuklarımızı zehirleyerek bunu başardılar.
Masum çocuklarımızı okullarda eğitim adı altında “kadın düşmanı” haline getiren zihniyetin siyasi uzantısı, propaganda araçları olan medya üzerinden de bunun reklamını yapmaktadır. Kurdukları vakıflar, dernekler üzerinden yaydıkları zehirli anlayış basılı olarak da halka ulaştırılmakta. Terörle beslenen ruhlara ve teröristlere besin zerk eden şiddet savunucusu bu zihniyetin adalet anlayışı; kabagüç ve para tek iktidardır.
Özgecan Aslan kadınların simgesi bugün.
Yıllardır kadın hakları yazan, konuşan ve aktivist olarak çabalayan biri olarak kanayan yüreğim bu haksızlığa isyan ediyor. Gök gürültüsünün şiddetinde çığlığım. Kız çocuğu olarak başladığım bu hayatta hep hak ve hukuk peşinde olmak, hep savunmak, hep karalamalara karşı savaşmak zorunda kaldım.
Kadın gazeteci ne demek? Kadınlığına yani belaltı vurulabilir demek.
Yanınızda kaç kişi bulabilirsiniz ki?
Bu acı çok derin bir acı. Hiçbir zehire benzemiyor.
Yarın çok geç olacak diye 1993’de yazmışım. Yarın da geldi geçti.
“Ateş denizinin üstünde mumdan gemiler varmış; o başa gelen ve başa gelecek olan şeyi işitmişti önceden.”**
*İranlı şair Furuğ Ferruhzat
**Şeyh Galip
******************