Özel Yaşamın Politize Edilmesi
Bu günkü yaşam tarzının elbette tarihi bir geçmişi vardır. Özel hayatın tarihine bakıldığında, içinde yaşadığımız “ özel hayatın” yaşanılmasına, çok ince ve uzun yollardan geçilerek gelinmiştir. İnsanlığın elde ettiği şimdiki bu hayat tarzı, “büyük özgürlük” mücadelelerine sahne olmuştur. Hayat tarzı denilince, kazanılmış özgürlük alanlarından söz ediyorsunuzdur. Yönetimlere karşı elde edilmiş her özgürlüğün, geçmişte büyük bedeller karşılığında alındığını, romanlardan, şiirlerden, belgelerden ve izlediğimiz filmlerden biliriz.
Ünlü Fransız tarihçileri, Georges Duby ve Philipes Aries Özel Hayatın Tarihi kitabında, feodalizmden Rönesans’a gelene dek, bu konuyu tarihi olarak incelemişlerdir.
Bizim tarihimize baktığımızda, özel hayatın tarihi; kulluktan vatandaşlığa geçişin tarihidir. Ben tarihten falan anlamam, ben, benim özgürlüklerim alanına müdahale istemem diyorsanız, her özgürlüğün elde edilmesinin bir bedeli olduğunu bilmelisiniz.
Şimdi birileri, kazanılmış haklarımıza, özel yaşamı politize ederek, tecavüz etmek istiyor. Burada mesele; buna izin verecek miyiz, vermeyecek miyiz? Öyle görünmektedir ki, türbanı pantolon ile takas etmeye çalışan bir anlayışla, özgürlükler korunamaz. Karşımızda, gericiliğin radikal ve amansız saldırganları varken, kazanılmış hak ve özgürlükler, Şafak Pavel’in duruşu ile savunulamaz. Her şeyden önce şunu düşünmeliyiz.
Bu özgürlük alanları, bizden önce birileri tarafından bedeller ödenerek alınmıştır. Bunları koruma bilincinde değilsek, bu özgürlükleri hak etmediğimiz ortaya çıkar. Özel hayatın politize edilmesi, yaşanan siyasi iklimle yakından ilgilidir. Özel hayata müdahale; RTE’nin kafasına estiği ve öyle yapmak için rastgele giriştiği bir mesele değildir. Rastgele bir iş olmadığı, daha önce gençler üzerinde, yaptıkları anketlerden anlaşılmaktadır. Yaptırttıkları anketlerde, gençlerin, %59’nun kız-erkek bir arada kalmasına karşı olduğunu tespit etmişlerdir.
Yani bizim anlayacağımız, “özel hayatın gizliğine müdahale işini enine boyuna düşünmüşler, anketler yaptırmışlar ve “açık etmenin” zamanının geldiğine karar vermişler. Bir başka değişle, türbanı hazmettirdik, şimdi geldi ideolojimizin diğer hâkimiyet alanlarına, diye düşünmektedirler. Aşırı baskının belli odakları yer altı örgütlenmesine zorlayacağını biliyorlar. Toplumun belli bir kesimini kriminalize etmek gayretindeler.
Öğrenci Apartları diye, gençlerin evlerine tasallut olma fikri; bu korkudan kaynaklanıyor. Toplumu öyle bölüp ayırıyorlar ki, bu bölünmenin getirebileceği şiddetten de korkuyorlar. Kendi yarattıkları olumsuzlukları, belli kesimlerin üzerine atarak, kendi yaptıkları baskıyı meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
Sanatı, eğitimi, özel hayatı politize ettiğinizde, zaten geriye fazla bir şey kalmıyor. Dinin politize edilmesi, ilişkilerin politiza edilmesi anlamındadır. Uhrevi dünyanın, günlük dünyanın içine daha fazla sokulması, bölünmenin derinleşmesidir. Muhafazakârlıkla, modernizenin her olayda karşı karşıya getirilmesi, halkı geriyor Ve birliği dağıtıyor. Atomizasyona sebebiyet veriyor. Türbana müsaade ederseniz, arkasından bunların geleceğini öngörmeniz gerekirdi. Bütün mesele, gelip şurada düğümlenmektedir. Onlar ne yapacaklarını, hedeflerine nasıl ulaşacaklarını biliyorlar. Buna göre de, ellerindeki araçları üzerimize salıyorlar.
Önemli olan, onlara karşı bizlerin ne yapacağıdır. Bunun ötesi; ağlamak, sızlanmak, a… bak Şafak Pavel ne güzel konuştu ile avunmaktır. Kaldı ki bu konuşma irdelendiğinde, gericilikle uzlaşan bir konuşmadır. Zaten bunları kavradığımızda da, mücadele gücümüz de olacaktır.