Özel Hayat mı? Rezil Hayat mı?
Çevremizde bir insanın bir yanlışını görüp uyardığınız ve eleştirdiğiniz zaman öyle bir tepkiyle karşılaşırsınız ki şaşar kalırısınız. Bu benim özel hayatım diyerek sizi suçlar ve küçümsemeye çalışır.Kendilerinin doğru yaptıklarını belirtilerek sizi geri kalmışlıkla, cahillikle eleştirir ve haklı olduklarını ispatladıklarını düşünürler. Yaptıklarından hiç utanmaz, yüzleri bile kızarmaz.
Başlayacağım bu tür insanlara da özel hayatlarına da…
Böyle diyerek aile kavramını bitirdiler. Toplum diye bir şey kalmayacak. Kalmadı da. Toplumun ahlaki değerlerini yok ettiler. Gelenek göreneklerimizi küçümsedi, bitirdiler. Zevklerine daldılar. Kendi zevk ve çıkarlarına ters düşen her şeyi geri, banal olarak, ahlaksızlığı medeniyet olarak gördüler, insanlara kabullendirmeye uğraştılar.
Sonuç işte bu!
Ahlaksızlığın arttığı, sapıklıkların çoğaldığı, tacizlerin, tecavüzlerin, hırsızlıkların, cinayetlerin, cinnet geçirmelerin, boşanmaların arttığı bir dünyadan başka neye yaradı ki. İstediğiniz, çocuklarınıza bırakacağınız hayat ve toplum bumu?
Yaşamak istediğiniz yaşam tarzı bumu? Sizlerin hak ettiği, kendinize gerçekten yakıştırdığınız? Medeniyet bunlar mı demek sizce? Bu yaşam tarzını kabul etmeyen ve eleştirenlere geri kafalı, cahil, yobaz diyerek irdelemeye çalışıyorsunuz. Asıl onların sizi dışlaması, irdelemesi gerekir ama anlayışlı davranıyorlar. Bazı kadınlarda ne kadınlık gururu, erkeklerde ise erkeklik gururu ve onuru kalmadı. Her şey değerini yitirdi. Ya da basitleştirildi.
Avrupa’nın bile mücadele ettiği bütün ahlaksızlıklar sizler tarafından övülerek medeniyet olarak kabul ediliyor, itibar görüyor. Bu nasıl zihniyet? Avrupa devletleri kiliselerinde ailenin önemini, toplumsallığın anlatmaya çalışarak devlet kiliselerle işbirliği yapıyor. Biz de tam tersine oldu her şey. Bütün çöküntülerin aile kavramının yok olmaya yüz tutmasına bağlanıyor.
Bir ülke geçmişine, değerlerine, ahlakına sahip çıkmaz ise çöker. Parçalanır, biter. Bizim ülkemizde de yapılmaya çalışılan bu yaşam tarzı değil mi. Nereye gidiyoruz.
Bu anlayışla ve özel hayat kavramı ve bu kavramda yaşanan aşırı özgürlüklerle nereye gidiliyor. Her şeyin azıda fazlası da zararlıdır. Bence insanlık yok oluyor, birbirine kenetlenmiş güçlü toplumlar bu şekilde bölünüyor, bölünmeye çalışılıyor.
İnsanlar bu özel hayat olayına o kadar kendini kaptırmış ve sığınmış ki parçalanmış aileler çoğaldı. Asi, başına buyruk bireyler olduk. Ve bütün faturalar çocuklara kesildi. Çocuklara ödetiliyor, ödetildi.
Aşırı ilgiden ve ilgisizlikten çocuklar yanlış yollara saptırıldılar.
Bakın suç oranlarında artışlar görülmektedir. Çöpe atılan gayri meşru çocuklar, insanlarımızda çocuklarımızda psikolojik sorunlar, dengesizlikler çoğaldı. Sorunlar arttı. Çoğu insan kendini uyuşturucunun batağında buldu. Tinerci, uyuşturucu, alkol, bağımlıları çoğaldı. Birbirimize tahammül edemez duruma geldik. En ufak şeyde fırtınalar koparır olduk. Bu çocuklar kimin geleceği ve umudu olacak. Bu çocuklar sahipsizlik ve ilgisizlikten bu yollara düşüyorlar.
Anne ve babaları ayrılmış, parçalanmış aile çocuklarının durumları maddi yönden olmasa da manen yıkıktır. Bazı Anne ve babalar kendi özel hayatlarını ve zevklerini yaşamak sefalarını sürme çabasında, kendi havalarında.
Çocuklarını düşünen kim. Tabi her boşanmış aileler için geçerli değildir. Bazı aileler çocuğuna ilgisizler. Çocuklar ayaklarına dolaşmasın da ne yaparsa yapsınlar diyerek ilgi yerine paraya boğarak her istediklerini sorgulamadan yaparak, alarak çocuklarını yanlış yönlere yöneltiyorlar. Bazı aileler yanlış arkadaşlıklar, yanlış bilgiler, kibir, hırs kurbanı olanlar dahi var. Günübirlik ilişkiler, gayrimeşru hayatlar. Sonuçta çocuklarımız heba oluyor. Ve problemli nesiller yetişiyor.
En basit bir olayda aman boş ver ben hayatımı yaşarım hayat benim hayatım. Kimseyi ilgilendirmez der özel hayatımıza müdahaleyi asla kabul etmeyiz. Kim ne düşünmüş, neler söylemiş umurunda olmaz. Evet, senin umurunda olmaz ama toplumun umurunda. Gelecekler ve sağlıklı aileler, yetişecek nesiller yok oluyor. Aileler parçalanıyor.
Çocuklar yok oluyor. Siz ne karakterde iseniz, ne haldeyseniz, nasıl hayat yaşıyorsanız çocuklarınız sizi örnek alıyor ve öyle büyür, öylede yaşıyor. Sizin hayatınızı evlatlarınıza yaşatıyorsunuz. Unutmayın armut dibine düşer.
Ve ağaç yaşken eğilir. Sizin doğrularınız, yanlışlarınız onun hayat biçimi oluyor. Belki çoğunuz bu yazdıklarımdan rahatsız olacak. İşinize nasıl geliyorsa öyle anlayacak ve tepki vereceksiniz.
Hiç kimse rahatsız olmasın. Sadece at gözlüklerini çıkarıp dünyaya iyice baksın.
Dünyaya getirdiğiniz çocuğun kendi gibi olmasını ister mi. Aynı hayatı yaşamasını ister mi. Neleri kaybettiğinizi, neleri feda ettiğinizi, neler kazandığınızı düşünün. Ya da kaybettikleriniz kazandıklarınıza değdi mi? Hangi bedelleri ödediniz. Çoğu yaşadıklarımız özenti değil mi? Falan şunu yapmış, bunu almış, benim ne eksiğim var, Onun benden ne fazlası var, neden ben almıyorum, yapmıyorum diyerek hayatı yaşanmaz hale gelmesine neden olmadınız mı? Onlara gelince ayıp, günah değil de bana gelince mi ayıp günah diyerek isyanları yaşamadınız mı. Hatalar yapılmadı mı.
Özenti içine girmediniz mi. O insanların hataları sizlere doğru olarak yansıtılmadı mı? Yanlışlar yanlışları doğurarak çoğaldı ve doğrular kaybolmadı mı? Bu yanlışların içine doğan çocuklar hayat tarzı buymuş diyerek gerçek ve doğruları bilmeden büyümedi mi. Düzen bu şekilde benimsenip kurulmadı mı?
Özel hayatım deme lüksüne sahip olanlar toplumu bitirdiler. Kültürümüzü, adetlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi çok şey gibi tarihe gömdüler. Ahlaki değerlerimiz yerlerde sürünüyor. Kimse kimseye bir şey diyemiyor. Herkes kendinden kokuyor. Umursamaz duyarsız bir insan yığını olduk.
Sizlerin özel hayatım diyerek anlık zevklerini yaşamak adına mahvettiğin hayatlar ne olacak, karşındaki yıktığın ve yaşamak zorunda bıraktığın hayatlara ne olacak. Kim bilir kaç kişinin hayatı bu şekilde yok oldu, darbeler aldı, viraneye çevrildi.
En sonunda avuçlarınızda keşkeler ve pişmanlıklar kalmadı mı?
Hiçbir şey için geç kalınmadan kendinize gelin…
Yazınızın her satırına katılıyorum
Ekim 16th, 2010 at 21:42Sosyal bozulmanın sebepleri belli ama tedbir almak kolay değil.
İş işten geçmiş sanırım.
Bir nusubet bin nasihatten iyidir sözü icabı bir nusubet bekliyorum acizane