content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

30 Oca

Özbekistan Baharı

Birlik Vakfı Bursa Şubesi'nde 27 Ocak 2012'de Özbekistan'ın sürgündeki muhalefet lideri Muhammed Salih'in konuşmasını dinlemek benim için büyük bir kazanç olmuştur.

 

20 yıldır adını az çok basından duyduğum ve görüşlerini doğrusu merak ettiğim, bu geçen süre içinde olayları nasıl

görüp analiz ettiğini hiç dinlemediğim, okumadığım bu zatı dinlemeği bu yüzden bir kazanç saydım. Doğrusu konuşma bitince de yanılmadığımı gördüm.

 

Muhammed Salih bu günkü Özbekistan Cumhuriyeti'nin kuzey batısında yer alan Harizm Eyaleti'nde 1949'da doğmuş, Liseden sonra gittiği askerlikte 1969'ta Çekoslovakya'nın işgaline, Prag Baharı'na Sovyetler Birliği'nin bir askeri olarak şahit olmuştur. Sovyetlere olan bağlılığı da güveni de büyük ölçüde bu askerlik döneminde kaybolmuştur. Askerlik döneminden sonra 1975'te Taşkent Üniversitesi'nden mezun oldu. Şair ve edebiyatçıdır. 1975-1985 döneminde Türkiye'den Ziya Gökalp'in Türkçülüğün Esasları ile Yunus Emre Divanı'nı Özbek Türkçesine çevirip yayınlamıştır. 1985'te Özbekistan'ın sorunlarını içeren "Polit Büro'ya Mektuplar" adıyla yayınlanan eseri hem onu şöhret etti hem de politikaya girmesine de zemin hazırladı. 1990'da kurduğu Erk Demokratik Partisini kurdu ve aynı yıl yapılan seçimde Özbekistan Yüksek Meclisine girdi.

 

Bu dönemde ona göre en büyük mesele "Sovyetler Birliği'nden ayrılmanın

gerektiğine insanları inandırmak" olmuştur. Muhammed Salih ve

kendisine Mecliste destek olan 12 arkadaşının çabası ile 20 Haziran

1991'de Özbekistan'ın bağımsızlığı Baltık ülkelerinden sonra ilan

edilir. Orta Asya Cumhuriyetlerinde bağımsızlığını ilk ilan eden ülke

Özbekistan olur. Aynı yıl Sovyetler Birliği de dağılır.

 

Aralık 1991'de Özbekistan'da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır.

Sovyetler Birliği döneminde Özbekistan Komünist Partisi başkanı olan

İslam Kerimof ile Muhammed Salih aday olurlar. Seçim sonucuna göre

Muhammed Salih % 52 oranında oy alarak kazanmış olur. Muhammed Salih

bu sonucu seçim esnasında Özbekistan'da bulunan "ABD'li ve Avrupalı

gözlemcilerden" duyduğunu yine seçimlerden birkaç ay sonra Özbekistan

ordusunda görevli bir albayın kendisine "% 52 oy aldığını bu durumda

Kerimiof'un kendisini yaşatmayacağını ülkeyi terk etmesinin daha iyi

olacağını" aktarır. Seçim sonuçları hakkında söylenenlerin doğruluğunu

ortaya koymakla birlikte artık Muhammed Salih'in Özbekistan'da İslam

Kerimof için yakın bir hedef olduğunu da göstermiştir. Bu arada Devlet

Radyosu seçim sonucunda Muhammed Salih'in önce % 33 oy aldığını ilen

ettiği halde kısa bir süre sonra radyo yöneticileri değiştirilir ve

sonuçlarda Muhammed Salih'in % 12.7 oy alabildiği şeklinde kesin bir

sonuç olarak resmileştirilir.

 

Muhammed Salih 1992 sonunda tutuklanır. Avrupa ve ABD'li gözlemcilerin

araya girmesi üzerine serbest bırakılarak evinde göz hapsinde

tutulmaya başlanır. Kendi partisinden arkadaşlarının yardımı ile önce

Kazakistan ardından geldiği Azerbaycan'da Ebül Fezl Elçibey'in

aracılığı ile Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan görüşmek için

randevu alır. Görüşme için Türkiye'ye ulaştığı gün 19 Nisan 1993'te

Turgut Özal'ın öldüğünü öğrenir. Türkiye'de ikamet etmeye başlar ama

İslam Kerimof'un ısrarlı talepleri sonunda Türkiye'den değişik

tarihlerde dört defa sınır dışı edilir. 2005'ten itibaren Türkiye'de

sürekli ikametgahına izin verilir.

 

Muhammed Salih 63'lük tığ gibi bir delikanlı görünümündedir. Son

derece olgun ve bilge bir havaya sahiptir. Oldukça mütevazidir. 19

yıllık sürgün hayatı belli ki ona çok şey öğretmiş en çok da

"diplomasi dilini" öğretmiş olmalıdır. Çünkü kendisine sorulan

(özellikle Türkiye'de ki bazı isimler hakkında) sorulara karşılık,

kimseyi kırmadan, karşısına almamaya özen gösteren cevaplar

vermektedir. Doğrusu diplomasi dilini büyük bir ustalıkla

kullanmaktadır.

 

Muhammed Salih, Özbekistan'ın sürgündeki muhalif lideridir. Kendi

deyimi ile 1993'ten beri "hicrettedir". Hicretini kendisi için bir

"sınav" ve "öğrenme" dönemi olarak görmektedir. Hicret süresi

esnasında özellikle batı dünyasını yakından tanıdığını, "onların hak,

adalet, demokrasi gibi kavramlarının bir aldatmaca olduğunu" fark

ettiğini, kendi menfaatleri söz konusu olduğunda bu kavramların

batılılar için hiçbir önemi olmadığını "yakinen gördüğünü"

anlatmaktadır. Batılıların "iktidar olmanız halinde nasıl bir devlet

tesis edeceksiniz" sorularına karşılık, "Batılıların çifte standartlı

siyasetleri sonunda demokrasi kavramının çok itibar kaybettiğini bu

yüzden de demokrasi kavramını" kullanmadığını, iktidar olmaları

halinde "Özbekistan'da hukuk devleti tesis edeceklerini"

anlatmaktadır.

 

Timur ile Yıldırım Bayezit arasındaki Ankara Savaşı hakkındaki

görüşünün sorulması üzerine, Timur'un Altın Orda Devleti Hükümdarı

Toktamış Han ile olan savaşını da katarak verdiği cevapta, Ankara

Savaşı'nın "Türkler arasında bir iç savaş olduğunu, her iki tarafında

hatalarının olduğunu, Türklerde bireysellik ve kozmopolitlik gibi iki

farklı eğilimin baskın olduğunu, Yıldırım'ın daha çok bireysellik,

Timur'un ise kozmopolitliği temsil ettiğini, adeta kendi kendisi ile

savaştığını, Altın Orda Devletine vurduğu yıkıcı darbelerden sonra

onun zamanla ortadan kalkmasına ve Rusların ortaya çıkıp Türkistan'ı

işgal edecek kadar yayılmalarına da fırsat verdiğini düşündüğünü"

açıklamıştır. Muhammed Salih benzeri sorulara verdiği cevaplarda,

"Türkleri; doğu, batı ve kuzey olarak coğrafi bir bütünlük içinde

düşünmesinin yanında onlarının tarihlerinin de genel bir bütünlük

içinde ele alınmasının doğru olacağını" savunmuştur.

 

Muhammed Salih kendisinin ve arkadaşlarının görüşlerini "milliyetçi

görüş" diye isimlendirmektedir. İslam Kerimof'unda kendilerini

"Pan-Türkist ve Fundementalist" diye isimlendirerek kendince "suçlayıp

mahkum etmeye" çalıştığından bahisle, Özbek adı yerine Türk adının

kullanılmasının bazı çevrelerde tepkiyle karşılandığını, "Türk adının

Osmanlılar için söz konusu olduğu, Özbeklerin Osmanlılıkla dolayısı

ile Türklükle ilgilerinin olmayacağı" gibi bir düşünceyle kendilerinin

eleştirildiğini belirtmiştir. Muhammed Salih'e göre "Osmanlılar zaten

Türkistan'dan gitmiştir dolayısı ile Türk adı Osmanlılıkla

sınırlandırılamaz." Fundementalist suçlamasını ise Sovyet kalıntısı

bir alışkanlık olarak nitelendirmektedir. "Özbekçilik, Kırgızcılık,

Kazakçılık ve Türkmencilik gibi anlayışların da Sovyet icadı olduğunu

bunların ancak mahallicilik sayılabileceğini doğru olan ise kapsayıcı

milliyetçiliğin olduğu" görüşünü savunmaktadır.

 

Özbekistan'da Timur çok ayrıcalıklı bir yere, Özbeklere neredeyse

bütün Asya'nın egemenliğini sağlayan büyük bir kahraman olarak

bakıldığı ve Özbekçilik akımının da neredeyse miladı sayıldığı halde,

Muhammed Salih'in görüşleri bu sınırlayıcı dar kapsamlı çizgiyi

aştığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Ankara Savaşı

hakkında ki görüşlerini açıklarken araya Timur'un Altın Orda

seferlerini de katmış olması ad ayrıca dikkate değer bir bakış

açısıdır.

 

Muhammed Salih, oldukça dindar bir izlenim vermektedir. Siyasi ve

sosyal olayları açıklarken bile İslami ilkeleri referans olarak

kullanmaktadır. Bu bağlamda İslam Kerimof'un iktidarının devam

etmesini, "Biz onunla imtihandayız, ne zaman ki toplum olarak

değişeceğiz, daha iyi biri düzene layık olacağız işte o zaman da

Kerimof yıkılacaktır" görüşü ile açıklamaktadır. Türkiye'den sınır

dışı edilmeleri için, kimseyi eleştirmeme ve nezaket sınırları içinde

kalmaya büyük bir özen gösterirken, Demirel hakkında ki bir soruyu

cevaplandırmasında ise onun "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar Türk

Dünyası" söylemi ile aslında var olan bu gerçeği biraz

itibarsızlaştırdığını, gerçekte böyle bir dünyanın potansiyel olarak

var olduğunu ama bunu "gerçekleştirecek uygulayıcıların henüz

olmadığını" belirtmiştir.

 

Muhammed Salih 19 yıllık sürgün hayatı ile bu sürenin çoğunu da Avrupa

ülkelerinde kalarak Batı dünyasını yine uzun sayılacak bir dönemde

bulunduğu Türkiye'yi yakinen tanımıştır. Orta Asya'nın şartları

konusunda zaten uzman sayılır. Arap Baharını yakinen takip ettiğini

anlatmıştır. Diktatörlerin devrilmesinde bu baharın bir kazanç olduğu

görüşündedir. Gittiği her yerde Türkiye Türklerinin kendisine büyük

yakınlık gösterdiklerini bunun için minnettar olduğun büyük bir tevazu

ile anlatmaktadır.

 

Muhammed Salih'e göre Türkiye'deki "basın tabiatı gereği Türkistan'a

karşı ilgisizidir. Kafkasya, Ortadoğu hatta Balkan ülkelerindeki

olaylara gösterdiği ilgiyi hiçbir zaman Türkistan için göstermemiştir.

Yer verdiği bir anısına göre: "1975'te Aziz Nesin Taşkent'e gitmiştir.

Genç bir arkadaşı Türkiye'den büyük bir yazar gelmiş diye sevinçle

Nesin'in yanına gitmiş ona hayranlıkla ona 'sizde milliyetçisiniz

değil mi' dediğindeyse, Nesin'in onu kabaca azarladığını anlatırken:

"Bizde aydın sınıfı çoğunlukla milliyetçi iken meğer Türkiye'de ise

çoğunlukla solcuymuş. Bunu o zaman bilemezdik."

Muhammed Salih, Özbekistan için tecrübesi, tevazusu, bilgi birikimi

ile  büyük bir kazançtır. Özbekistan için bir fırsat olabilir.

 

Kendisine Allah'tan sağlık ve afiyetle birlikte hayırlı başarılar

dilerim. Onun başarısı kanlı bir katil, Sovyet artığı İslam Kerimof'un

devrilip işlediği zulümlerin hesabını vermesi ve Özbekistan'ın yeni

bir bahara başlaması demek olacaktır. Özbekistan'ın baharı ise

Özbekistan'la sınırlı kalmayacak muhtemelen diğer Orta Asya

Cumhuriyetlerini de etkileyecektir.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank