Oturan Boğa…
Ben niçin yazdığımı biliyor muyum?. Sol elime söz geçiremiyorum.
Martılar uçuyor yazıyorum. Konuyor martılar yine yazıyorum.. Güneş ve martı, mehtap ve martı, hatta ateş ve martı hep yazıyorum.Bir ceylan görüyorum.. Boğaya dönüşüyor uzaklar..
Bir isyan oluyor şurada.. Beni alıp götürüyor.. Hadi gel de yazma.. Yazıyorum..
Martı kanatlarına hayal kuruyorum: İlk sevgilimin son hali diye biliyorum.
O sırada bir gemi geçiyor. Keşif mi yağma mı?. Herkes bana el sallıyor. Sol elimle yazıyor, sağ elimle karşılık veriyorum.
Kimse bana el sallamıyor aslında dört yönümde martılar uçuyor.. Arkaik sevgililer..
Ve çığlıklar..
Çığlıklar var, aşkın bin katmerli nidası..
Ve işte o hayalimdeki doyumsuz kelimeler. Kelimeler ki insanla yaşıt. Her birinin ruhu kainat kadar.
Ve benim arkadaşım onlar.. Ben arkadaşım dedikçe onlar isyan ediyorlar.. Can dostuz diyorlar.. Hafızayız sana..
(Her şey burada diriliyor bende..)
Can dostuz ya!. Bunu duy ve gel de yazma!..
Ben niçin yazdığımı biliyorum desem, çok da akıllı yorum yapamam. İkna ederim etmesine de kendimi kandıramam.
Kendim.. Bütün mesele kendim zaten!.
Kendim ve martılar, kendim ve gökyüzü, kendim ve aşk, kendim ve ayrılık, kendim ve nefret.. Yoo, hayır nefret yok lügatımda..
Ben en çok kendimi tanıyorum..
Sahi gerçekten ben en çok kendimi mi tanıyorum?.
Buna karar verdim ki ben kendimi tanımıyorum.
Hayallerim.. Onlara daha çok vakit ayırıyorum.
Sıraya koysam: bir kınalı kuzu ve dağ ve çoban ve kurt ve değnek ve yürek ve yangın..
Yaşam: zil zurna aç bir yaban..
Gerisin geri dönüyorum hayalimden.
Kahraman oluyorum elimde ateş..
Nil kıyısında Firavun dikiliyor karşıma. Ezip geçmek geliyor içimden.. Her korkak askerleriyle büyüyor.
Kimsesiz değilim asamı vuruyorum Nil’e, herkes işinde gücünde..
Hayal.. neydi o?. ha! Hayal kırıklığı’na uğruyorum.. İçime dönüyorum insanlardan.
Bana sanki tüm yaratılmışlar, “hadi al artık voltanı,” diyor.
İspanyada şövalye olmak istemiyorum.. Gladyatörüm zincire vuruyorlar.. Hayallerim martı, bunu bilmiyorlar. İşte sadece bunu bilmiyorlar.
Ne rüzgarla savaşan Donkişot, ne İnka medeniyetini yağmalayan Contes, ne de adı doğudan taşınmış Amerikan yalanı bir yoksul Rambo.. Raki ve Terminatör.. Hiçbiri olmak istemiyorum.. Her birini tek tek alsın başına çalsın Rönesans, hatta o egoist Reform.. ve de hatta tanrısız zifiri karanlık olan o ukala aydınlanma çağı..
Ben bir Kızıl-deriliyim Oturan Boğa.. Zincire vurabilirsiniz ama.. Ayağa kalkabilirim hayallerimle..
Evet artık ayağa kalkmalıyım.. Çok hızla..Kalkmalıyım ayağa..
Benim doğumda yaşayan ey Vahşi Batılılar belli ki hiçbir zaman adam olmayacaksınız daha!.
Çok hoş bir yazı edebi bir dille batı medeniyeti ancak bu kadar güzel eleştirilebilirdi.. Kutluyorum..
Ressam Ahmet Osman Öztürk
Aralık 22nd, 2010 at 20:26