Öteki Köy
Her yerleşim birimi içinde diğerlerine nazaran daha farklı olan yerler bulunur. Bunu kartpostallardan da biliriz. Bir şehrin en güzel veya özel yerlerini fotoğraflayan sanatçı bir açıklama yapmadığı müddetçe o yerlerin nereye ait olduğunu
kestirmekte güçlük çekeriz.
Köyler, istisnalar hariç ilçe ve illere göre daha az tanınmış yerlerdir. Bu tür yerlerin tanınması için fevkalade şeylerin olması gerekir. İlçe ve ile göre daha münzevi yapıya sahip köyler kültürel farklılıkları saymazsak aynı tarz bir hayatın yaşandığı yerlerdir.
Köy içinde bir ağaç, bir mezar, bir çeşme, terk edilmiş bir ev, uzaktaki bir pınar diğerlerine göre farklı şeylerdir. Daha çok insanların buluştuğu, kısa yürüyüşler yaptığı, bazen bir yere oturup saatlerce hayal kurduğu bazen de aklımızdaki bir meseleyi “Başka yerde olması imkânsızmış” gibi enine boyuna düşündüğümüz yerlerdir buraları.
Buraları ziyaret etmek normalin dışında bir iş yapmak demektir. Sade hayatımıza renk kattığımız yerlerdir. Elimize aldığımız bir parça ekmeği sık uğranılmayan bir çeşme başında iştahla yerken bu kadar lezzetli olduğunu o an anladığımız yerlerdir.
Daha televizyon denilen cihaz ülkede boy göstermeden önce birçok gencin yeni zamanın büyük keşiflerinden transistorlu radyosunun ‘Kısa dalgasından’ arabesk müzik ve pop müzik tarzlarının gürültü sınıfından sayıldığı zamanlarda uzun hava dinlemek için gidilen yerlerdi.
Kimi güneşin tepelerin ardından doğuşunu, kimi güneşin denizin üstünden batışını, kimi derenin nazlı nazlı akışını seyretmesi normalin dışında şeylerdi.
Postacının üzeri pullu mektupları ev içinde sesli okunduğu yıllarda; taş altlarına veya özel bir ağacın bir kovuğuna saklanmış dışarısında pulu olmayan, içersinde kelimelerin izaha çalışmakta zorlandığı ifadeler bulunan mektupların okunduğu yerler bambaşkaydı.
Mahallenin çevreye hâkim yerlerinden birisi de ‘Burunucu’ diye bilinen yerdir. Burası denizden yaklaşık yüz metre yükseklikte ve denizi tepeden gören bir yer. Sahilden oraya kadar olan bütün yerler görüş mesafesinde. Sahile uzaklığı kuş uçumu iki yüz metre ancak olan bu yerin sağı ve solu tamamen açık. İki tarafta da komşu iki köy görünmekte. Yani siz buraya geldiğiniz zaman bir yandan denizi seyrederken diğer yandan komşu köylerin arazilerini de seyretmiş oluyorsunuz. Bir bakıma kendi köyünüzden komşu köyü seyretmiş oluyorsunuz. Aynı zamanda komşu köydekilere göre siz de görüş mesafesinde oluyorsunuz.
Ne zaman ki komşu köylerden birine yolunuz düşerse kendi köyünüzü bir bütün halinde görme şansınız olur.
Burunucu, köyde özel yerlerden biridir. Ferahtır. Daha doğrusu insana ferahlık hissi verir. Koskoca deniz ayağınızın altında gibidir. Yalı mahalle tam manasıyla görünür. Hatta deniz kenarında bulunan kıvrımları, kuytuları, adacıkları ve üzeride bulunan martıları net olarak görürsünüz.Koni biçiminde tepelerin ardı ardına sıralanıp baharda yeşilin bin bir tonunu, güz de ise her türlü rengi üzerinde taşıdığını büyük bir hazla temaşa edersiniz.
Esen rüzgârlar orada daha farklı hissedilir. Kışın sert ve soğuk rüzgârları ancak bağrı yanık delikanlıları üşütemez. Güzün esen lodosun sararmış yaprakları dalından koparıp yere düşmesini seyrederken içinizden de bir şeylerin koptuğunu sanırsınız. Denizin gökyüzü ile kesiştiği yer sanki iki adım ötede gibidir. Köy yolunda yürüyen kişi muhtemel akrabanız veya koşunuzdur.
Burunucu kah toplumdan, kah kendinden kaçışın yeridir. Belki de kendine gelmenin kendinde olmanın yeridir.
Not: “Burunucu” Ordu ili Perşembe ilçesi Okçulu Köyü Dereköy Mahallesi’nde bir muhit.