Osmanlı’nın Yetim Evlatları: Kürtler
Kürt topraklarında doğmuş ve ilköğretime başlayana kadar tek kelime dahi Türkçe bilmeyen/konuşamayan ama bugün Rektöründen Belediye Başkanı’na, Akademisyeninden Müzisyenine, Sanatçısından Siyasetçisine kadar tutun her kesimle Türkçe söyleşiler gerçekleştiren, Türkçe görüşen, Türkçe dertleşen; Kürtçe düşünen ama Türkçe konuşan bir gazeteciyim.
Bana kalırsa Türkiye’de en büyük sorun Demokrasi, Eğitim, Turizm değil; Kürt/Kürtçülük sorunudur. Osmanlı devleti yıkılmadan evvel, 135 etnik kökenden/sınıftan oluşuyordu. Bugün hepsi bağımsızlığını kazanmış durumda; ama Kürtler hariç.
Osmanlı yıkıldığı sırada 135 sınıfın büyük bir çoğunluğu bağımsızlığını elde etmişti. Geriye kalanlar ise, zamanla bağımsızlıklarına kavuştular. En sona kalan iki etnik köken ise Ermeniler ve Kürtler oldu. Ermeniler de 1991 yılında bağımsızlıklarına kavuşarak Ermenistan Cumhuriyeti’ni kurdular. 1991 yılında Ermenistan’ın kurulmasıyla Osmanlıdan geriye kalan tek yetim evlat, Kürtler oldu.
Dünyada Kürtlerin nüfusu azımsanmayacak kadar çoktur. Sadece Türkiye’de 15 milyondan fazla Kürt yaşamaktadır. Bunu dünyaya vurduğunuzda çok büyük sayılar ile karşılaşırsınız. Dünya çapında ki tüm Kürtler bir araya geldiğinde eminim ne Amerikalılar, ne de İsrailliler bu güç karşısında direnebilirler.
Kürtler tuttuğunu koparan, kafasına koyduğunu yapan zeki ve inatçı insanlardır. Hiçbir güç onları emellerinden vazgeçirtemez. Kardeşlik bağları çok güçlüdür; iki kürdü ancak ölüm birbirinden ayırır; yoksa hepsi aynı amaca hizmet ederler.
Osmanlı’nın yıkılışından beri Kürtlere haksızlık yapıldığı aşikârdır. Kendilerine onlarca haksızlık yapılmasına karşın her zaman meşru yollarla haklarını aramaya çalışmışlardır. Kendilerinin de dinlenilmesi, onlar da söz hakkı tanınması, bugün bir Gürcü tarafından ülkenin yönetilebildiği gibi bir Kürt tarafından da yönetilebileceğini ama bir türlü kimse kabul etmemekte, içine sindirememektedir.
Bugün başı örtülü diye üniversite okuyamayan bir bayanın gündemde olduğu kadar, Kürt Meselesinin de gündemde olması gerektiğine inanıyorum.
Eşi başı örtülü diye GATA’ya alınmadığı için kıyamet koparıldığı kadar; Kürt olduğu için dışlanan, ikinci insan muamelesi yapılan Kürtler için de destek projeleri üretilmeli. Haksız mıyım?
Üniversitelerde ve kamu kurumlarında başını zorla açmaya çalışılan bir bayanın Müslümanları da gayr-i Müslimleri de rahatsız ettiği kadar, kendi dillerinde eğitim göremeyen Kürtlerin pozisyonundan Türklerin de rahatsız olması gerektiği düşünüyorum.
Şehit kanıyla boyanmış bir bayrağa uzatılan sözler bir Kürt olarak nasıl ki beni/bizi rencide ediyorsa; Türklerin de, Kürt kardeşlerine uzatılan ithamlardan rahatsızlık duymaları gerekiyor.
***
Bir Kürt olarak, Kürtlerin AK Parti tarafından sahiplenmemiz ve her ne kadar oy toplamaya yönelik siyasi bir proje olarak düşünenler olsa da Kürtlere ait ulusal bir kanal açmaları, Kürtçe müzik, Kürtçe yayın gibi Kürtleri kucaklayıcı bir atmosfer rahatlığını hissettirmeleri gibi tüm Türklerin de aynı hassasiyeti göstermelerini istiyorum.
Bir Türk olarak da, Kürtlerin milliyetçilik duygularını bırakmaları ve ne pahasına olursa olsun bir şehit kanı akıtmamaları gerektiğini düşünüyorum.
Aşiretler arasında olan kan davaları ve çatışmaların bir benzerini Türklere yaşatan ve yıllardır onlarca Türk kardeşlerimizi şehit kılan, (sayıları azınlıkta da olsa) militarist duygulardan vaz geçmeleri, sığınak olarak yüksek tepeleri değil, Türklerle beraber alçak düzlüklerde yaşamayı tercih etmeleri ve birlik ve beraberlik için çalışmaları gerekmiyor mu sizce?
***
Bir Kürt olarak, Türklerin Kürtlere “kılıç zoruyla ve yanlışlıkla Müslüman oldular. Kürtlerin asıl dini Zerdüştlüktür” diye ithamda bulunmamalarını istiyorum. Zira Kürtler ve Türkler Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale Savaşı’nda birlikte savaşmadık mı? Malazgirt’i birlikte kazanmadık mı? Her ikimizin de verdiği şehitlerin damarlarında kırmızı kan akmadı mı?
Bir Türk olarak da, Kürtlerin kendi dillerini bir on yıl öncesine nazaran daha rahat kullanmaları, konuşmaları sonucu kalkıp da; ‘Türkler bizi tanımaya ve bize daha huzurlu bir ortam oluşturmaya başladılar. Yakında topraklarımızı da tanıyacaklar’ gibi cümleler kullanmamaları ve cümle kurmaktan ziyade böyle bir düşünencin peşinde olmamaları gerekir.
***
Evet, biz Osmanlı’nın yetim evladı olabiliriz. Ama Türkler de bizi el bebe gül bebe büyütmeleri ve bize şefkatli birer üvey anne ve halim-selim birer üvey baba olmaları gerekiyor. Yoksa birlik ve beraberliğimizi devam ettirebilmemiz mümkün olmayacak, hatta belki de bir kısım militarist halkın arzu ettiği (bed)dua kabul olup, …..’ya yolculuk yapılacak
Oluşabilecek önyargıları bertaraf etmek ve ithamlara maruz kalmamak için tekrar ifade etmek istiyorum ki; ben Kürt olan ama Türkçe konuşan, Kürtçe düşünen ama Türkçe yazan biriyim… Ne Türkçülüğün ne de Kürtçülüğün peşinde değilim… Ama Türk-Kürt kardeşliğin peşindeyim…