‘Osmanlıca’ Meselesi
Ondokuzuncu Milli Eğitim Şûrası'nda alınan 'Osmanlıca'nın liselerde zorunlu ders olarak okutulması kararı epey tartışmalara sebep oldu. Hoş, bu yazıyı kaleme aldığım sırada bu karardan geri adım atıldığı yönünde bir haber de okudum ama hazır bu vesileyle bazı kanaatlerimi ifade etmek isterim.
Bir kere, niye 'Osmanlıca'? Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'ndan tevarüs ettiği resmi dili değiştirmedi; o zaman da Türkçe yazılıp konuşuluyordu, şimdi de öyle.Halk derseniz, o da aynı. Haa, imparatorluk elinde özene bezene bir olgunluğa ve zenginliğe erişmiş cânım dilimizi bir zaman sonra kuşa çevirmişiz o ayrı mesele..
Daha doğrusu, belki asıl sıkıntı veren şey bu kuşa çevirme meselesidir.. Öyle kuşa çevirdik ki zavallı dilimizi kendimiz bile tanıyamaz hale getirdik. Dedem 'muhâtaradan sarf-ı nazar etmek lazım', nenem 'Allah encâmımızı hayretsin' demek için başvurdukları dili Osmanlı henüz ayakta iken öğrenmişlerdi ve ben anlasam da anlamasam da o dil bal gibi Türkçe idi. Önce bu yanlış algıyı bir düzeltelim. Sonra, maksat Türkçe'nin kuşa dönmezden evvelki halini ifade etmek ise, farklı bir dil çağrışımı yapmayacak şekilde tarif ve tavsif edelim. (Bu yazıda şimdilik 'Osmanlı Türkçesi' diyelim.)
O zamanlar Türkçe'nin Arap harfleriyle yazılıp okunmuş olması, o dili Türkçe olmaktan çıkarmaz herhalde. Nitekim, bugün İranlılara, Arap alfabesini kullandıkları için 'sizin diliniz Farsça değil' diyebilir miyiz? Döverler adamı! Kaldı ki bugün dilimizi yazıp okumakta kullandığımız Latin alfabesini herhalde biz icat etmedik ama bu dilin Türkçe olduğu hususunda kimsenin itirazı yok..
Benim Osmanlı Türkçesinin eskiden olduğu gibi Arap alfabesiyle yazılıp okunmasının öğrenilmesine-öğretilmesine temelde bir itirazım yok. Faydasız ve zamansız bulduğum husus, bugünkü eğitim sistemine bunun zorunlu ders olarak yerleştirilmesidir. Bence yapılacak en hayırlı hamle şudur; eğitim sistemini öyle bir tanzim edin ki, yetişen nesiller, kadîm kültürümüze mesafeli durmayan insanların kullandığı Türkçe'nin ruhunu özümsemiş olsunlar. Ki, 'zürefâ' ile 'zürâfâ'nın farkını bilmediği için kış günü zürâfâya beyaz giydirmesinler. Türkçe'nin şu anki haliyle bile ruhuna, inceliklerine nüfuz edemeyen, onu Arap alfabesiyle okuyup yazsa ne değişecek!.
Asıl yapmamız gerekenin şu sorular üzerinde enine boyuna kafa yormak olduğunu düşünüyorum: Düşünen, sorgulayan, mukayese eden, evrensel manada geçer akçe değerlere sahip, her ne iş yapıyorsa onu en iyi şekilde yapmayı kendine şiar edinmiş nesiller yetişiyor mu? Okulda 'doğru' diye öğretilen bilgilerle amel eden insanlar niye gittikçe azalıyor? Ortak yaşama kültürü niye yerlerde sürünüyor? Yetiştirdiğimiz yöneticiler, sorumlulukları altında olan pekçok alanda ve denetleme bahsinde niye bu kadar zaaf gösteriyor? Bu gibi kişiler, acaba milli eğitimden habersiz korsan tedrisattan mı geçip bu mevkilere kadar geliyor, yoksa hayata atıldıklarında okulda öğrendiklerini tersyüz eden bir etkiye mi maruz kalıyorlar?
Biz diplomayı gençlerin cebine koyalım da gerisi Allah kerim, diyerek yola devam edilecekse onu bilemem. Ama eğer bu gezegende var olma kaygısı taşıyan, toplum olma şuuruna sahip ve bunu başaran, Türk milletinin bekâsının teminatı olacak nesiller yetiştirilmek isteniyorsa herşeyi dakik bir şekilde yeniden gözden geçirmek kaçınılmazdır. Aileden bürokrasiye, toplumda neyin nasıl cereyan ettiğini doğru bir nokta-i nazardan gözleyen basiret sahipleri zaten vaziyetin vahâmetini görüyor ve sancısını çekiyorlar.
Hâsıl-ı kelâm; ister eğitimde olsun ister başka bir alanda olsun, bir işi yapmaktan maksat, o işe konu olan nesneyi veya olguyu bir noktadan/halden başka bir noktaya/hale getirmek ve iki nokta arasında, sarfedilen zaman ve emeğe değecek bir mahiyet farkı yahut sonuç hasıl etmek ise; doğrusu bu bakımdan eğitim sistemimizle ilgili gözleme dayalı kanaatlerim hiç olumlu değil.
Bunu anlamak için mesela; devlet okullarında kesintisiz yedi sene İngilizce dersi görüp liseden mezun olan, yoldan geçen gençlerden, 'bu kadar zamanda havanda su dövmüşüz' ifadesini İngilizce olarak söylemelerini isteyin, bakalım anlamlı iki-üç cümle kurabilen kaç kişi bulabileceksiniz!?