Osmanlı Devleti Topraklarını “Açılımlar” İle Kaybetti
Bir “açılım” lâfı adı başını gidiyor. Açılım, açılım, açılım! Nedir bu kelimenin anlamı? Tek bir karşılığı var: Açılma. Peki “açılma” nedir? Nesne almayan “açılmak” fiilinden türetilmiş isim görevi gören bir kelimedir. Açılımın; 1) Açma işi veya açma işine konu olma, 2) Kendine gelme, biraz iyileşme, ferahlama, 3) Çatlama, 4) Genişleme, bollaşma, 5) Delinme, yırtılma, vb. karşılıkları bulunuyor.
Bana sorarsanız siyasi literatürlerde “açılım” bölünmeyi, parçalanmayı, ayrışmayı ifade ediyor. Çünkü tarihten bu yana hep böyle olmuştur. Ne zaman siyasette bir açılım olsa; taraflardan birinin kaybettiği görülmüştür. Her iki tarafın birlikte yarar sağladığına rastlanmamıştır.
Osmanlı Yunanistanı, açılımlarla terketmiştir. Girit çok iyi niyetli açılımlarla Yunan adası olmuştur. Bulgaristan bir seri açılımlarla 1915’de tamamen kaybedilmiştir. Boğazları Rusya’ya bırakma anlaşmaları 1915 yılının en önemli açılımlarıdır. İtalyanlarla yaptığımız açılımlarla Trablusgarp’da Osmanlı egemenliği ortadan kalkmıştır. Arabistan ve kutsal yerler; Fransa, İngiltere ve Rusya’yla yapılan açılımlar sonunda elden çıkmıştır. Balkanlar açılımlarla gitti, Mısır ve Kuzey Afrika ülkeleri açılımlarla Osmanlı topraklarından uçtu.
“Osmanlı topraklarını savaşlarda kaybetti, açılımlarla değil.” diyenleri duyar gibiyim. Savaşlar, açılımların sadece sonunu belirlemiştir. Sevr Anlaşması, I. Dünya Savaşı sonundaki bir açılımın ürünüdür. Şayet, Büyük Atatürk; kurtuluşu silâhın namlusunda görmeseydi, herhalde en büyük açılım olan Sevr Anlaşması uygulansaydı bugün Türkiye Cumhuriyeti var olmazdı.
Habur Açılımı, Oslo Açılımı hüsranla sonuçlandı. İmralı Açılımı da hiç kuşkunuz olmasın bir sonuç getirmeyecektir. Açılımcılar bıkmıyorlar. Yeni açılımlar peşinde. 10 yıldır “Kürt Sorunu” dedikleri nesne, bakınız nasıl Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dönüştü. 30 yıldır devam eden “PKK Sorunu”, son 10 yıl içinde adı “Kürt Sorunu” haline getirildi. PKK sorunu 10 yıldır çözülmediyse 30 yıldır süren çözümsüz zamanın üçte biridir. 10 yılda neden çözülmedi? Bırakınız çözümü, sorun son 10 yılda katlandı. Bunu bir istatistik ile ifade etmek şahsen beni utandırıyor, sıkıyor. Bakınız AKP’nin iktidara geldiği yıl 2002’dir. Bu yıla kadar PKK neredeyse bitirilmiş idi. Sadece 10 şehit verilmişti o yılın içindeki mücadelede.
İşte bu açılımlar ve saçılımlar sonunda şehit sayımız giderek arttı. Bu istatistiği verirken bile üzülüyorum. Şehit sayısı ile açılımların ne kadar beyhude bir girişim olduğunu ispatlamak utanç verici. 2003’te 31, 2004’te 75, 2005’te 105, 2006’da 111, 2007’de 146, 2008’de 80, 2010’da 106, 2011’de 162, 2012’de 150 şehit.
Bunlar terör örgütünün bizzat şehit ettiği askerlerimizdir. Operasyona giderken aracın devrilerek ve helikopterin düşerek şehit olan askerlerimiz, öğretmenlerimiz, doktorlarımız, mühendislerimiz, korucu ve polislerin pusularda can vermesi bu sayılara dahil değil. Yıkılan binalar, yakılan otobüsler ve kamyonlar, tahrip edilen işyerleri, bankalar, köprüler, yakılan şantiyeler, dağıtılan atölye ve iş makinalarının istatistiği yapılsa görülecektir ki durum 2002’den çok çok kötüdür.
Halâ “açılım, açılım” diye sarsılanların sonumuzu nereye götüreceklerini ve İmralı Açılımının ne kadar tehlikeli olduğunu söylemeye gerek var mı? Bunu göremeyenler, herhalde zaman içinde çok mahcup olacaklar. İnşallah, iş işten geçmeden akılları başlarına gelir. Ama gelir mi bilemiyorum.
Osmanlı açılımlarla topraklarını kaybetmişti. Biz bu şimdiki açılımlarla neler kaybedeceğiz? Düşünmek bile istemiyorum.