Osman Baş’tan: Ödüllü ve 2. Baskılı ‘Har-ı Bülbül’
Kitapların yayınlandıktan sonra değerlendirildikleri ve içeriğiyle ilgili karar verildiği bilinmektedir.. Eğitimci, şair, yazar ve araştırmacı, edebiyatımızın önde gelen isim ve imzalarından ,yazdıkları ve yayınladıklarıyla ses getiren kalem sahiplerinden biri olan Osman Baş’ın, bugüne kadar, antoloji, şiir, tiyatro, deneme dallarında 9 ayrı kitabı yayınlandı.Yenileri sırada, yayına hazır olanlar var. Yayınladığı’ Kümbet Altında’ adlı sanat ve edebiyat dergisi, onun başlı başına bir kültür hizmeti. Tek başına götürdüğü bu dergicilik çalışmaları, edebiyat tarihimizdeki yerini almıştır..
Şimdi Osman Baş’ın birinci baskısıyla 2012 yılı Orhan Şaik Gökyay şiir ödülünü kazanan,2.baskısı 126 sayfayla,merkezi Ankara’da bulunun Akçağ Yayınlarının 1081.olarak günyüzü gören,’Har-ı Bülbül’adlı şiir kitabının sayfalarına dönelim,1.baskıdan farklı olarak neler var görmeye, değerlendirmeye çalışalım:
Türk Dünyası biliminin, kültürünün ve edebiyatının dünya temsilcilerinden biri olan Prof. Dr.Elçin İskenderzade’ye ithaf edilen kitabın adı, Azerbaycan’ın Şuşa şehrinin hemen yakınındaki Çıdır Ovası’nda ‘Har-ı Bülbül’ ismiyle yetişen çiçekten alınmış... Bu çiçek Azerbaycan’da çok sevilen ve özlenen bir bitki türü. Birden çok efsanesi var.Efsaneye göre, Har-ı Bülbül, dalına konan bülbülü sever, okşar. Alt dallara konan arı, bülbülü kıskanır, sokar ve öldürür. Şimdi Şuşa’da Çıdır Ovası’nda Har-ı Bülbül de Ermenilerin işgali altındadır. Öz sahiplerine hasrettir. Har-ı Bülbül’e duyulan hasret ve özlemler şiir kitaplarına ad olmaya devam etmektedir. Osman Baş’ın yazdığı Har-ı Bülbül şiiri çok başarılıdır ve ona çok yakışmıştır. Har-ı Bülbül ve Türk Dünyasına şiirler bölümünden oluşan elimizdeki Osman Baş imzalı kitap, Azerin, Hayrettin İvgin, Osman Baş imzalı anlatımlarla başlıyor.
İstidatlı şair Osman Baş başlıklı yazısının bir yerinde, Azerbaycan Devlet Sanatçısı Azerin;”Onun, büyük Türk dünyasına sınırsız sevgisi, Türk insanına, nerede yaşamasından asılı olmayarak duyduğu büyük rağbettir. Ben ona istidatlı şair dedim; Çünkü tanışmamızdan bir müddet sonra Osman Bey’in şiirlerini okumaya başladım” derken, eğitimci, folklor uzmanı, araştırmacı yazar Hayrettin İvgin’de;”Bir kere Osman Baş, Nşairdir, yazardır. Bunun altını çizmek istiyorum.
Bu kitapdaki şiirlerin tamamını tek tek okudum. Hem de sindire sindire, altını çizerek” yorumunda bulunuyor. TİKA Temsilcisi olarak Azerbaycan’da görev yapan Osman Baş ise birkaç söz söylerken; “Azerbaycan’da yaşanmışların geride bıraktıkları ve önden gönderdikleri sebebiyle kitabın adı ‘Har-ı Bülbül’ olarak konulmuştur” açıklamasında bulunuyor..
Osman Baş uzun ve kısa şiirlerinde, toplumun değişik kesitlerinden örnekler alıyor, aşk ve sevdayı toparlayıp bir değerlendirmeye tutuyor, vefayı Amerikalardan alıp Türkiyelere tekrar getiriyor, kendi bünyesindeki var olanlarla birleştirip bir vefa insanı olmanın huzur ve mutluluğunu yaşarken, dostlarıyla teker teker selamlaşıyor, kucaklaşıyor, hasret gideriyor. Uzak diyarlardaki yıldızlarla konuşuyor, gecelerde yaşanan aşk masallarının büyüsüne kapılıp, huzura akan sabırlarda mola verip, dualarıyla Allaha yalvarıyor.
Gelelim, kitabın adı olan ve Yavuz Bülent Bakiler’le Elçin İskenderzade’ye ithaf edilen, 9 ayrı bölümden meydana gelen, ‘Har-ı Bülbül’adlı şiir; Gül bende/Güle gül bende/Kış gitti gün önümde/Bahar kondu yüreğime’ mısralarıyla başlıyor. Bu şiirin geride kalan bölümleri arasından, bir bölümünü alarak noktamızı koyalım.
Şimdi bahardayım, yolum Şuşa’ya,
Çıdır düzünde bülbül olacağım
Har-ı Bülbül’e konacağım önce,
Düşmana şimşek olup çakacak,
Dostun hasretine son vereceğim.
***