Örtülü Bir Savaştan Gerçek Savaşa Geçiş
Örtülü savaş ile sıcak cephe savaşı arasında elbette önemli farklar var. Ancak bir savaştan söz ettiğimize göre, bir düşmandan da bahsediyoruz demektir.
Düşman bugün ortaya çıkmış bir düşman değil.
Ulus-devletin toprak bütünlüğüne ve devlet örgütüne saldılar, Küreselleşme ile 1980’li yıllarda başlamış ve emperyalizm ulus devlet çelişkisi olarak sürüyordu. Emperyalizmin çok uluslu şirketleri, ulusal pazarlarımızı denetimsiz kullanabilmek için, zaten plan ve programlarını 1980’den önce harekete geçirmişti.
Amerika’nın plan ve programlarından yana olan kadrolar, siyasi partilerin içine tarikatlar vasıtasıyla sızıyordu.
1980’lerin baş sloganı; “değişim”di. Değişim diye Türk ulusuna anlatılan emperyalizmin dünya çapında uyguladığı plan ve programları kapsıyordu.
Aslında emperyalizmin ulusumuz içindeki örtülü savaşı; çok uluslu şirketlerin millet malını yağmalamasıyla başladı.
Kripto Amerikancılar, Fetocular, ayrılıkçılar, tarikatlar bu “yağma dönemi”nin kadroları olarak devşirildiler.
Küreselleşme, AB’ye tam üyelik, Batı ekonomik kurumlarıyla bütünleşme; “ekonomik örtülü savaş” sürecini oluşturdu.
Amerikan büyük sermayesi Küreselleşme ile ülkemizden alacağını almış, ancak elde ettiği kazanımları sürdürülebilir kılınması için, yapması gerekenlerin bir üst aşamasına varmıştı.
Arık yeterince işbirlikçi, ayrılıkçı, tarikat önderleri ele geçirmiş, hatta sağ seçmen içinde, seçmen tabanı bile oluşturmuştu.
Bu gün Amerikan güdümünde, PKK, Feto gibi örgütler, ülkeyi bölme görevini yapıyorsa, bu artık Amerika’nın örtülü savaşı açık savaşa dönüştürdüğünü gösterir. 15 Temmuz da bunun delilidir.
Bu gün yaşadığımız ve “Seferberlik İlan Etme” noktasına geldiğimiz bu savaşın arka planı; yazdığım süreçleri geçerek geldi.
Yaşadığımız sürecin bir savaş süreci olduğunu anlamak, birlik olmanın ilk şartıdır.
Artık süreçlerin televizyonda izlenen kısımları sona geldi. El Bap’da Amerika ile namlu namluya geldik.
Geçtiğimiz süreçlerde, hepimizin yanlışları oldu. Yanlış yerlerde duruş gösterdik. Şimdi geçmişi bir tarafa bırakıp, varlığımızı sürdürmenin yollarını aramalıyız.
Güvenliğin demokrasiden daha önemli olduğu günlere girdik. Sorunlara güvenlik penceresinden bakmaya mecbur olduğumuz günleri yaşıyoruz.
Terör insanlık suçu diyerek, Batı terminolojisi ile ifade edilen bir süreci çoktan geçtik. Terörle bütünleşen emperyalist bir güç ile karşı karşıyayız.
Karşımızda açık ve kocaman bir düşman var.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr