Ortadoğu, Kürdler ve Bağımsızlık
Kürdistan bağımsızlığının ayak sesleri o kadar güçlü bir ses çıkardı ki kürdçü geçinen, kürdler için mücadele ettiklerini iddia eden ve kürdlerden yanaymış gibi davranan birçok kişinin yıllarca taşıdığı maskeleri bir bir düşüyor! Muhafazakâr-dindar mahallede de bir kısım müslümanın, "Yahudilerin Filistinlilere zulüm yaptığını" dile getiren bir Yahudiye olan yaklaşımı ile Kürdistanın ve kürdlerin bağımsızlık hakkı ve kendi kaderini tayin ve belirleme hakkı olduğunu dile getiren bir Müslüman’a olan yaklaşımı aynı olmamaktadır; birini alkışlar birini ayıplar!
Ulusçuluk hastalığı bağlamında bakıldığında; birbirinden farklı birçok inanç ve değişik halkların birlikte yaşadığı Ortadoğu coğrafyasında 'Ulusçuluk gibi bir zehrin’ tüm ortadoğu halklarına huzur getirmeyeceği tezi savunulabilir.
Ümmet tasavvurunun mefkûresinden uzaklaşanlar, ırkçılığın içinde eridiklerinden kendi varlıkları dışında bir varlığın iddiasını ırkçılık olarak algılarlar. Bu bağlamda var olan suni-yapay ve gayri tabii olan sınırların kalkmasından yana olan biri olarak; şayet var olan sınırlar mevcudiyetini koruyacaksa veya her ulusun bir sınırı olacaksa kürd ulusunun da bir sınırı olmasının kaçınılmaz bir hak olması gerektiğini düşünüyorum. Kürdistanın durumu tabiri caizse Hz. Yusuf’un (a.s) hikâyesine benzeyecek kadar trajediktir. Kardeşleri tarafından çukura atılmak istenen veya köleleştirilmek istenen bir coğrafya!
Kürdlerdeki bağımsızlık ve ulus devlet çıkmazı!
Ulus devlet anlayışının, yok sayma başta olmak üzere kürdlere akıl almaz işkence ve ruhsal travmalara yol açan dayatmalar uyguladığı inkâr edilemez bir gerçektir.
Tüm bu yaşananlara rağmen ben, Ortadoğu coğrafyasında daha doğrusu İslam coğrafyasındaki tüm suni-yapay sınırların kaldırılmasından yanayım. Kitabı, kıblesi ve ezanı bir olan bir coğrafyada; birlik ve beraberlik dururken bu ayrılık da neyin nesi! Fakat mevcut sınırların varlıklarını koruması halinde, bu coğrafyaya gerçek anlamda ‘demokrasi’, barış ve huzurun gelmesi isteniyorsa o vakit kürdlere de böylesi bir statünün tanınması gerektiğini düşünüyorum.
Kürdler ve Bağımsızlık
İnsanların hep arasında kalarak bocaladığı bir ikilem vardır: Önce anlayıp sonra mı inanmalı yoksa önce inanıp sonra anlamaya çalışmalı mı? Kürdler, özgürlüğe âşık olduğunu söyleyenler ile özgürlüğe âşık olduğunu gösterenlerin liderliği arsında kalmıştır. Direnmek bazılarında huydur ve bilindiği gibi "ruh çıkmadan huy çıkmaz."
Şayet mevcut uluslar da mevcut sınırların kaldırılmasını kabul eder ve tüm bölgede konfederasyon benzeri yapılanmanın savunulması fikrine sıcak bakarlarsa; an itibarıyla kürdlerin de ulus devlet yapılanmasından vazgeçme fikrine katılıyorum. Çünkü monarşik emperyalizm ölümünü görünce; İslam coğrafyasında yaşayan halkları, “ulus devlet formülüyle özgürleştireceğiz” yalanına inandırmış ve böylelikle onları küresel emperyalizme hazırlamıştır. Böylece Demokrasi yalanıyla çok daha kolay bir şekilde sömürü çarkını döndürmüştür.
“Şuan bağımsızlığın zamanı değildir” anlayış ve düşüncenin temelinde; mevcut Ortadoğu konjöktöründe zaman ve imkân yönünden sıkıntılı olabileceği algı ve öngörüsü yatıyor olabilir. Zira dört parçanın birleşerek tam bağımsız bir Kürdistan devletinin olması, Ortadoğu’daki mevcut yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının neredeyse tamamını kapsayacağından ilk başta emperyal güçlerin hedefi haline gelecektir. Bu güçlerin yanı sıra Arap sermayesi ve devletlerinin de hedefi haline gelecektir. Zaten Kürdistan topraklarının dört parçaya bölünüp üzerinde ayrı devletler inşa edilmesinin gerçek nedeni de belkide budur.
Mesele bağımsızlığı ilan etmek veya etmemek değil. Bağımsızlığı ilan etmek kolay, zor olan korumaktır.
Ulus devlet anlayışından en çok çeken kürdlerdir. Bu bağlamda ulus-devlet geleneğinin yarattığı yıkıcılıktan dolayı tüm bölgede konfederasyon benzeri yapılanmanın savunulması fikri de kendi içinde tutarlı olabilir... Konjonktürel şartları göz önünde bulundurma zorunluluğu vardır. Değişen Küresel ve yerel faktörleri yeniden değerlendirerek, ulus devlet projesi de elbette ki tartışılabilir.
Günümüz koşullarında Bağımsızlığın ilanında hiç bir sıkıntı yoktur ancak yaşaması bakımından sıkıntılar olacağı düşüncesi vardır. Mahabad gibi bir geçmiş ve acı tecrübeyi yaşamış halk adına siyaset üretenlerin, çok dikkatli davranmaları; kendi güçleri nispetinde adımlar atmaları, kendinden başka kimseye (dış güçlere) güvenerek adım atmamaları ve “Yeni Türkiye’yi” küstürecek adımlar atmaktan kaçınmaları gerektiği düşüncesindeyim. Kürdler için en büyük sorun ise; dört parçanın henüz kendi aralarında fikri bir birliktelik sağlayamadıkları ve istikbal için hala bir plan ve strateji yönünde bir anlaşmaya varamamış olmalarıdır.
Ortadoğu’da en çok mazlumiyet ve mağduriyet yaşamış bir halkın talepleri elbette ki küçümsenemez. Kategorik olarak halkları barış ve huzur içinde yaşatabilecek tüm düşünce ve önerilerin hepsini destekleyerek tutarlı orta bir yol bulmamız gerekir... Bulabileceğimize eminim, yeter ki birbirimizi dinleyelim ve haklı bulma noktasında adil olalım... Bunun için de ümmeti oluşturan unsurların kendilerine reva gördükleri şeyi kürd kardeşlerine de reva görmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu unsurların kürdler için ne düşündüğü çok önemlidir.
Zira tam bağımsız bir Ortadoğu için veya içimdeki gerçeği tam olarak ifade edecek şekliyle söyleyeyim: Tam bağımsız bir İslam coğrafyası için kürdlerin statüsü belirleyici rol olacaktır…
{ OHAK-DER Başkanı MB. Hedbi }