Ortadoğu Cehennemi ve Masum Halkın Barış Özlemi
ORTADOĞU CEHENNEMİ VE MASUM HALKIN BARIŞ ÖZLEMİ
Genelde Orta Şark biçiminde anılmakta ve tanımlanmakta iken; Terminolojik anlamda ilk kez 1902’de Amerikan deniz tarihçisi ve stratejist A. Thayer Mahan, Avrasya ile Hindistan arasında yer alan bölgeyi ifade etmek için ‘Orta Doğu’ terimini kullanmıştır. Kavram, Avrupa merkezli türetilmiş olması nedeniyle kabul görmüş ve Sanayi devriminden bu güne, “Avrupa Kıtası” ile Uzakdoğu arasındaki bölgeyi tanımlamak için kullanılmıştır. Avrupalı tarihçiler ile Coğrafya bilimcilerine göre Anadolu’da bir Orta Doğu toprağıdır!..
Söylemi siyasi bir kavram olarak irdelediğimizde Orta Doğu’nun diğer birçok kavram gibi batı odaklı ve sübjektif bir kavramlaştırmanın eseri olduğunu görürüz. Dünyanın en eski ve en ilkel (insani yönden mutasyona uğramış) sömürgeci, dolandırıcı/sahtekâr ve hırsızlarları olan vahşi Batılılar, Avrupa’yı dünyanın merkezi olarak ele alıp, diğer bölgelerin bu merkeze olan uzaklıklarına bakarak “yakın”, “orta”, “uzak” şeklinde kategorize etmişlerdir.
Orta Doğu ile Yakındoğu coğrafyasının tarih boyunca hangi açıdan bakılırsa bakılsın önemli bir coğrafya olduğu görülür. Orta Doğu dünyanın en eski ve önemli medeniyetlerine analık, yataklık ve kaynaklık eden medeniyetin doğduğu yerdir. Nitekim dünyada ilk yerleşim alanlarının ortaya çıktığı coğrafya Mezopotamya’dır. Ön Türk damgası taşıyan ilk devlet, ilk siyaset, ilk toplumlar, ilk askeri düzen, ilk buluşlar ve nehir eksenli ilk düzenli yerleşimlere örnek teşkil etmektedir. İlk yazılı hukuk belgeleri, tarım, ticaret ve şehircilik burada ortaya çıkmıştır. Medeniyet denildiğinde ilk akla gelen en önemli unsurlardan biri de yazıdır ve yazının bulunduğu coğrafya da Orta Doğu’dur.
İlk alfabe, ilk rakamlar ve ilk yazılı anlaşma Orta Doğu coğrafyasının ürünüdür.
Özetle; Tarih bu coğrafyada başlamış ve bu coğrafyada da yazılmıştır. Orta Doğu aynı zamanda insanlığın en çok sınandığı ve binlerce (dünyada en çok) Peygamberin gönderildiği netameli bir yerdir. Sodom ve Gomore, Lut ve Hut kavmi gibi tarihin en ahlâksız ve sapkın kavimleri bu coğrafyada hüküm sürmüşlerdir. Hâsılı bugün olduğu gibi dünü de cehennemdir.
Bunların günümüze kadar intikal tohum ve torunları b.İsrail, Filistin kavmi, Berberi, Habeş ve Araplardır. Adem A.S.’dan sonra 2. Ata Hazreti Nuh Peygamber sürecinde, Hz. İbrahim ile oğlu İsrail (Yakup)’in oğulları olup; Kendilerinin Yasef dedikleri Yusuf’un soy kütüğüne mensup Türk milleti ile Arap-Filistin ve İsrail halkının hiçbir yakınlığı ve akrabalığı yoktur. Zaten bahusus kavimlere on binlerce Peygamberin gönderilme nedeni de; Son derece geçimsiz, istikrarsız, istikametsiz, arsız, kötülük ve ahlâksızlığa pek yatkın olmalarındandır.
Petrol kaynaklarının % 60’ını barındıran bir alan, çok önemli bir geçiş noktası, kutsal toprakların bulunduğu bölge olması ve önemli suyollarının bu coğrafyada yer alması; Orta Doğu’yu stratejik açıdan önemli kılmakta; Bu da tüm dünyanın gözlerinin bu bölge üzerinde yoğunlaşmasına sebep olmaktadır.
Bu ne nedenlerden dolayı Orta Doğu, hem “sahipsiz ve kimsesiz” hem de “hısımı, akrabası çok” olan antimonik (paradoksal) bir coğrafyadır. Tarih boyunca “Orta Doğu adına Orta Doğu için” söylemi bu hısımların mottosu haline gelmiştir. Bunca hısım akrabanın, bu kimsesizin sahip olduğu mirasa göz koymuş olması da Orta Doğu denilince akla bin türlü sorun gelmesine neden olmakta; “Küresel ve bölgesel seviyede de, Orta Doğu her an yüksek derecede, geniş kapsamlı sorun potansiyeline sahip bir bölge olarak önümüze çıkmaktadır.” Bölgedeki her sorun için de “karışanı da karıştıranı da çok” dememiz uygun düşecektir.
Orta Doğu’da tarihten günümüze sorunlara baktığımızda; Türkiye açısından, 1. Dünya Savaşı ihanetleri, Türk düşmanlarına yardım ve yataklık, Ermeni-Kürt ve Süryani unsurlarını kullanarak bölücülük, Avrupa ve ABD destekli isyanlar, Türk milleti aleyhine iftira, tefrika, mezhep ve nesep kavgaları; Cumhuriyet döneminde, Anadolu’dan zuhur bütün anarşi, terör-tedhiş, din, iman ve İslâm karşıtı suç unsurlarına, ASALA dâhil yardım/yataklık!...
İktisadi anlamda öne çıkan sorunlar ise: Kalkınma, Petrol ve Su Sorunu..
Dolayısıyla 1900’lü yıllardan bu yana, sorunlar sarmalı ile birinci derecede muhatap;, ıstırap-çile, korku-elem-keder, aç-açık-açlık-yokluk, kıtlık, sefalet ve cehalet içinde kıvranan, zavallı, talihsiz bir halk!.. Arapların ekseriyeti, Filistin halkının %99’u ve bir kısım İsrailli…
Yıllardır cevabı aranan soru şu: Ortadoğu’ya barış gelir mi? Gelirse nasıl gelir
Bölgede çekilen çileye, derin ıstırap ve cehennemi hayata, yerel masum halkın, İslâm âlemi ve insanlığın barış özlemine, istemine, ızrar ve ısrarlı talebine rağmen!..
Din tüccarı ‘baronlar’, küresel ‘domuzlar’ ve bölge yöneticisi ‘piyonlar’ ne yapıyor?
İBRET İÇİN BAKIN:
ABD Suudi Arabistan’dan sonra İsrail`e milyarlarca dolarlık silah satıyor!
ABD, S. Arabistan'la 60 milyar dolarlık silah anlaşmasının üzerinden henüz bir ay bile geçmeden, ikinci büyük silah anlaşmasını İsrail'le yaptı. İsrail, Türkiye'nin de ortağı olduğu F-35 savaş uçaklarını satın almak için 2.75 milyar dolarlık anlaşma imzaladı. Tanesi 100 milyon dolara mal olacak 20 uçağın İsrail'e 2015'le 2017 arasında teslim edilmesi bekleniyor.
İsrail, Ortadoğu'da savaş kabiliyetini geliştirmek için ABD'den F-35 savaş uçağı satın almak için uzun zamandır görüşmelerini sürdürüyordu. ABD ile İsrail arasındaki görüşme dün New York'ta anlaşma ile sonuçlandı. İsrail Savunma Bakanlığı yetkilisi Ehud Shani ile ABD Hava Kuvvetleri Uluslararası İlişkilerden Sorumlu İkinci Komutanı Heidi Honecker Grant'ın imza attığı anlaşma, Ortadoğu'da daha hızlı silahlanmanın önünü de açmış oldu.
Anlaşmadan sonra bir açıklama yapan İsrail adına yetkili Ehud Shani, "Bugün İsrail'in bölgedeki askeri gücünü üst seviyeye çıkarmak için çok önemli bir adım atıldı. Bu anlaşma ile ekonomiye önemli para akışı olacak ve ekonomik büyümenin devamı sağlanacak" dedi. İsrail ile ABD arasındaki F-35 anlaşması sonrası bir açıklama da İsrail'in Washington B. Elçisi M. Oren'dan geldi. Oren, "Dünyanın en gelişmiş savaş uçağı F-35'le İsrail savunma kabiliyetini üst seviyeye çıkaracak. Bu adımla Ortadoğu'da tek veya bir grup tarafından gelen tehditlere karşı kendini daha iyi savunacaktır" dedi.
ABD, kısa bir süre önce Suudi Arabistan'a tarihinin en büyük silah satışı anlaşmasını imzalamıştı. 60 milyar dolarlık anlaşma çerçevesinde Suudi Arabistan'a onlarca F-15 savaş uçağının yanı sıra Apache, Blackhawk ve Little Bird helikopterleri satılacak. Ancak Suudi Arabistan'ın aldığı F-15 savaş uçaklarının F-35'lere göre savaş kabiliyetinin çok daha düşük olduğu belirtiliyor. F-35 savaş uçaklarının savaş kabiliyetinin geliştirilmesi için hala Ar-Ge çalışmaları devam ediyor. Bu savaş uçaklarının, İsrail'den radara yakalanmadan İran'a ulaşabilme kapasitesi bulunuyor. Radarda görünmezlik dışında, sesten hızlı uçabilme, kısa kalkış ve dikey iniş özelliklerine sahip bulunuyor.
TÜRKİYE DE F-35 PROJESİNE ORTAK:
Türkiye JSF (Joint Strike Fighter) projesine 12 Temmuz 2002'de yedinci uluslararası ortak olarak katıldı. Türkiye yapacağı F-35 üretimi ile ilgili olarak karşılıklı anlayış muhtırası imzalamıştı. Türkiye 116+18 adet F-35A "CTOL/Hava Kuvvetleri (Geleneksel kalkma ve inme) versiyonu" siparişinde bulundu ve bu uçaklar için 11 milyar dolar ödeyeceğini açıkladı.
Türkiye'ye satılacak uçakların motor bölümü ve bazı kısım parçaları Türkiye'de üretilecek. İlk F-35 teslimatının 2014 yılında yapılması planlanmakta.
Türkiye'nin de ortağı olduğu, radarda görünmeme özelliği ile hayalet uçak olarak anılan son nesil savaş uçağı F-35 geçtiğimiz Mart ayında ilk dikey iniş testlerini yapmıştı. ABD savunma sanayi şirketi Lockheed Martin, F-35'in, Maryland Donanma Üssünde, havada bir dakika kadar sabit kaldıktan sonra, dar bir alana dikey iniş yaptığını açıkladı. L. Martin tarafından üretilen ve ''hayalet uçak'' F-35B Şimşek II, kısa kalkış ve dikey iniş (STOVL) testleri ABD’de Deniz Kuvvetlerine ait Patuxent River Üssü'nde yapılmıştı. F-35B Şimşek II, radarda görünmezlik dışında, sesten hızlı uçabilme, kısa kalkış ve dikey iniş (STOVL) özelliklerine sahip bulunuyor.
Şimdi, soruyorum: Ortadoğu’ya barış bu kafayla mı gelecek?..
Ankara, 14.10. 2010