Orkid Ultra Kamfırt! Reklamcılara Kızmaktayım Zırt Pırt!
Her kadından farklı olarak, biyolojik muayyen dönemler dışında başkaca bir muayyen dönemimi daha keşfetmiş bulunmaktayım bu günlerde; ‘Muayyen çemkirme dönemi’.
…
Ramazan ayının yüzü suyu hürmetine, reklamcılara 'iyice' takmış durumdayım.
Hem de ne takma! Öyle böyle değil ama şöyle İzah edeyim.
Zaten uzunca bir süredir reklam sloganları ve ürün isimleri ile telaffuzları konusunda yazmak niyetindeydim fakat hep ertelemekteydim. 'Ramazan geldi hoş geldi' işte.
Ama (nedense) Ramazan' la birlikte gelen bir yoğurt reklamı bana hiç hoş gelmedi.
Önceden, reklamlar tarafından iyice çalkalanıp ayran gibi köpür(tül)müş olan ruhum, kaymaklı bir yoğurt reklamı sayesinde artık kabına sığmaz oldu ve taştı.
...
Aşağıda sırasıyla vereceğim ürün isimleri, sadece (ama sadece), ard arda izlediğim iki reklam bülteninin hâsılatıdır!
Laf aramızda, bu kadarı bana yetti de arttı bile zaten!
Daha fazlası olmasa da olur. Yoksa o zaman ‘kontrolsüz bir çemkirme’ sergileyeceğimden korkarım ki; bana yakışmaz. (Adım çıkmış zaten dokuza, iner mi sanırsınız kolay kolay sekize! Be heyy!!!)
Ürünleri sıraladıkça (izninizle), içimden geldikçe, her ürünün ismiyle beraber sıcağı sıcağına çemkirmek istiyorum.
Vereceğim geçici rahatsızlıktan ötürü peşinen ve cümleten özür diliyorum.
……
Diiing dang dooong! Reklaamlaaaaaarrr:
Nivea oksicın pavır ( power) (Oksijen etkisi/gücü demek ayıp çünkü!)
Cansıns beybi şampuan, şimdi de bet taym. (Johnson’s Baby Shampoo bad time) Baby şampu demek varken ‘bebe şampuanı ‘ demek de ne ola ki, değil mi? Hele hele de ‘Bed taym’ gibi havalı bir ifade dururken, uyku zamanı deyip basitleşmenin ne anlamı var?!! Amaaan ben de!)
Hacis lidıl svimmırs (Huggies little swimmers) (Minik yüzücüler demek çok banal olacak bilmez misiniz?)
Palmoliv püyu kaşmir (pure cashmire)
Kolgeyt total profeşinıl klin (Colgate Total Professional Clean) (Profesyonel temizlik değil; profeşinıl kliiin! Lütfen büyüyü bozmayalım. İngilişçenin havalı etkisi varken, profesyonel temizlik gibi bir basitlik yakışmaz ulu reklamcılarımıza! Hem ne diyordu reklam ikonlarının kralı ‘Ali Desidero’ abimiz; ‘’Hepsi okumuş çocuklar’’ çünkü.)
Veniş Kosla Maks (Vanish Kosla Max).. Nestle Şokella (Nestle Chokella).. Ariel profeşinıl (Ariel Professional).. Först ays (First Ice)
Sonracığıma, Persil Gold! (Altın formüllüymüş! Pöh! Gold kelimesinin altın olduğunu bilmeyen mi var memlekette sanki? Zaten altın dediğimizde Türkçe konuşmuş oluruz ki; ayıp! Çok ayıp hem de! İğğ! Ne kadar banal!)
Nerde kalmıştık?
Silit Bang (Cillit Bang).. Yataş Kornırs Köşe takımları (Corners ).. Jilet füjın pavır (Fussion Power)..
Orkid ultra kamfırt (Ultra Comfort) (En bi öz konforlusundan! En rahat taşınanı yani! Kanatları dörtlemişler, uçuyorsunuz rahatlıktan! Onu anlatmaya çalışıyorlar, yanlış anlaşılmasın.)
Heden şoldırs aktising formül (Head & Shoulders Actising Formel) (İlk kelimenin aslında hiid diye okunması lazım ama anlaşılan böylesi hoşlarına gitmiş)
Kent toy boks (toy box)- (oyuncak kutusu deseler dillerine yapışacak!)
Lipton ays tii (Lipton ıce tea) (Buzlu çay demek günah sanki!)
Ful eyç di el si di tivi (Full HD LCD Tv) (En öz bi Türkçesi; yüksek çözünürlüklü likit ekran televizyon)
Nivea deodorant dabıl efekt (Nivea duble effect) (Çift etki deseler olmaaaaz! Ayıp! Türkiye’de Türke konuşulur mu hiç? Aaa! Çok ayıp vallahi!)
Yeni eti kraks babıl (Eti crax buble).. Vestel piksilıns (pixellence).. A sınıfı yeni artkuul klima (artcool).. Yeni Omo aktiv (omo Activ)..
Selpak Ultra kamfırt (Ultra comfort).
(Bu da ultra konforlu sümük sileni. Çok özellikli ve nitelikli bir mendil. O bakımdan Türkçe adlandırıp basitleştirmeye hiç gerek yok! Bakkaldan sonra yurduma market, süper market, hipermarket sırarsıyla geldi. Yakında Allah’ın inayetiyle ‘Ultra market’ de görürüz dünya gözüyle. Ama bunlar süper kamfırt, hiper kamfırt demeden direk ultra kademeye geçtiler dikkat ediniz’ Boru mu bu? Ultra mendil, ultra! Türkçe isim verip kaliteyi düşürmeyelim di mi? Bence di! Sizi bilmem ama bence kesinlikle di! Hepsi okumuş(!) çocuklar. Onlardan ultra bir dil beklemeyeceğiz de kimden bekleyeceğiz allasen?!)
Zaten reklamlarda İngilizce ve/veya diğer yabancı dilleri konuşmaya alışınca, bu okumuş(!) çocuklar anadillerini de unuttular.
Nerden mi biliyorum?
Tabiiki ‘Sek Süt’ün ramazan ayındaki yoğurt reklamından. ''Ramazan'a özel güveçte Sek.. Olsa da yesek.'' reklamından..
Kırk yıllık çömlek , reklamcıların dilinde olmuş sana ‘ güveç ’! (Vallahi de billahi de öyle olmuş!)
Benim bildiğim güveç, pişirmek amaçlı kullanılan bir kaptı. Sözlükler de beni doğruluyor ama artık sözlükten açıklama koymaya korkuyorum yazılarıma. (Herkesin olmasa da, kimilerinin 'gözlerinin üstünde kaşları var' ne de olsa..) Kızıyorlar sonra bana ‘Ben öğretmen miymişim’’ diye!
O zaman kendi bildiğim kadarıyla anlatmaya çalışayım.
Güveç, fırın veya ocak üstünde, yemek pişirmek için kullanılan kaptır. Pişmesi gerekmeyen malzemeleri içine koymak için ise genellikle ‘çanak/çömlek’ diye tabir edilen kaplar kullanılır.
Ama reklamcı okumuş(!) ağabeylerim ablalarım, kırk yıllık ‘çömlek yoğurt’ yerine, ‘güveç yoğurt’ diyorlarsa vardır bir sebebi ve faydası!
Bana çok faydası oldu aslında (Allah razı olsun). Düşünmeye sevk ettiler beni ve yaptığım uzun beyin jimnastiklerinin ardından şu sonuca vardım:
Dilimizde bir deyim var ya hani; ‘Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer’ diye. Sanırım bu ağabeyler/ablalar, söz konusu deyimi (hep İngilizce konuşmaya alışkın olmalarından mütevellit) biraz yanlış anlamışlar. Deyim olduğunu fark etmeyip gerçek sanmışlar. Yani yoğurdun gerçekten sıcak ve üflenerek yenen bir gıda maddesi olduğuna inanmışlar.
Eee? Üfleyerek soğutulması gereken yiyeceklerin (tabiatıynan) sıcak olması gerekir. Kaynar durumda olacak ki üflemek suretiyle soğutabilesin ve dilini yakmayasın maazallah! Sıcak olması için de pişmesi lazım değil mi? (İşte burada, Vikinglerin ufaklık Viki’si gibi bir ampul çaktı beynimde ve aydınlatıverdi düşüncelerimi.)
Madem üfleyerek yiyeceğiz bu yoğurdu.. Önce pişmesi lazım! O zaman neyde pişecek bu yoğurt? Tabii ki güveçte!
Düşündüm taşındım, (olanca cehaletime rağmen), sayelerinde beyin cimlastiği yaparaktan böyle bir sonuca vardım ve çözdüm şifreyi. (Eski kriptoculardan kim kaldı?)
Sağ olsunlar, bana çok katkı sağladılar.
Türkçemi kullanmakta hamdım ama ‘güveç yoğurt’ sayesinde piştim evellallah!
Hoş! Ben pişmişim pişmemişim çok da önemli değil aslında.. Şuncacık sayfamda ‘kendim çalıp kendim söylüyorum’.
Onlar gibi milyonlara ulaşmıyorum. Ben kimselere ‘yanlış emsal teşkil edemem’ yani. (Emsal teşkil etmeye pek de hevesli olmadığımı da belirtmiştim zaten.)
Ama onlar bu fakir Leyla gibi değiller maalesef! Onlar bal gibi, memleketimin insanına (özellikle de çocuklara) ‘emsal teşkil ediyorlar’..
Hem emsal teşkil ediyorlar hem de güzelim dilimizin ‘içine ediyorlar’.
….
Bu gece uykuma yatarken uslu bir kız olup, sağa sola çemkirmeden dua edeceğim Allah babaya. Ve diyeceğim ki;
‘’Sevgili Allah babacağım. Bunlar beni pişirdi, anladım! Ama benim pişmişliğimden veya çiğ kalmışlığımdan kime ne? Beni kim duyuyor ki? Beni pişireceğine (ben hakkımdan feragat ediyorum tüm fedakârlığımla), onları pişir Allah babacığım! Onları herkes duyuyor çünkü ve yanlış konuşuyorlar. Bırak bu fakir kulunu, onların dilini pişir. Hem de buz gibi yoğurda yakıştırdıkları ‘güveç’ kabına koy, öyle pişir. Belki o zaman (yanacağı için dilleri), yoğurdu üfleyerek yemeyi öğrenir ve dikkat ederler yaptıkları işe!’’
…
Allah hepsini ıslah eder inşallah!
Bu arada kocaman iki sayfaya uzattığım muhabbetimin de sonu geldi. Ben böyle ne çok ve ne (ç)abuk yazıyorum Maşallah!..
Yazınızı okudum.
Ağustos 22nd, 2010 at 12:09Önemli konuları dile getirmişsiniz.
Teşekkür ederim.
Çapar Kanat
ALLAH ve BABA isimlerini yan yana getirmişsiniz hiç olmamış.
Çömlek - Güveç meselesine gelince hani argo kültürümüzde bir deyim vardır ÇÖMLEĞİ KIRMAK diye. Belki de bu argo tabir yüzünden reklamcılar çömlek kelimesini kullanmamıştır. Çömeleği kıranlar yoğurttan soğur felan diye.
Yazınız uzun ama güzeldi.
Mesela aklıma şu geldi benim. Reklamlardaki yabancı kelimeler konusunda çok haklısınız.
Neden bizim anayasamızda aynen Fransız anayasasında yazdığı gibi onun benzeri bir madde yok ?
Fransız anayasasında şu madde var
Fransa da üretilen mal ve hizmetlere fransızca isim koymak zorunluluğu var. Ve artı Fransaya ithal edilen mallar bile fransız isimlerle satılır diye
Bizim anayasamızda neden böyle bir madde yok
Ağustos 22nd, 2010 at 13:10haklısınız gerçekten ancak head, hiid diye değil hed diye okunur
Kasım 3rd, 2010 at 12:04