On Örgüt Birleşmiş
İstiklal caddesi patlaması, derken bu sabah Brüksel patlamaları…
Katliamlar devam ediyor; ‘dünyanın şaftı kayıyor’!
Devletler önce kendilerine bakmalılar!
Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinden baba oğul Bushların Irak işgalleri ve Libya’dan Suriye’ye uzanan hegemonik siyasetlerin hesap defterleri bunlar! Hiçbir gerekçe, bir insanlık suçu olan terörü mazur gösteremez! Ve asıl sorumlu devletlerdir!
Ölenler yine halklar!
Bu can sıkıntı içerisinde bir başka can sıkıntısı konuyu yazmaya çalışacağım.
Medyada on gün kadar önce aralarında PKK’nin de olduğu 10 örgütün bir araya gelerek “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” adında bir yapı kurdukları haberi yer aldı.
Haberi okuduğumda, gerçek olabileceğine inanmadım.
Her ne kadar 7 Haziran seçimleri sonunda HDP 80 milletvekili çıkarmasına rağmen, Kandil’den “Halk savaşının koşulları oluştu” gibi Türkiye’nin mevcut koşullarında bir karşılığı olmayan beyanatlar verilmiş olsa da, PKK’nin bu yapılarla bir araya geleceğine ihtimal vermedim.
Her ne kadar 1848’lerin Avrupa Barikat savaşları veya 1871 Paris Komünü anlayışını günümüze uyarlarcasına ‘özyönetim ilan ettik, hendeklerle de savunma hatları oluşturduk’ kalkışmalarıyla anakronizmin uçurumuna düşülerek, PKK’nin tam da Erdoğan’ın istediği noktaya geldiğini görsek de, yine de PKK’nin bu örgütlerle bir araya gelerek yeni bir yapı kuracaklarına ihtimal vermedim.
Ancak haber doğruydu.
Birçok haber sitesinde yer aldığı gibi, T24 sitesinin Dicle Haber Ajansı’na dayandırdığı habere göre:
PKK (Kürdistan İşçi Partisi), MLKP (Marksist Leninist Komünist Parti), TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist), THKP-C/MLSPB (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi / Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği), MKP (Maoist Komünist Partisi), TKEP-Leninist (Türkiye Komünist Emek Partisi / Leninist), TİKB (Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği), DKP (Devrimci Komünarlar Partisi), Devrimci Karargâh, Proleter Devrimciler Koordinasyonu”adlı örgütler “Halkların Birleşik Devrim Hareketi”ni kurmuşlar.
PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan “Bugün burada faşizmi kahredecek, halklarımız için ise yeni bir umut ışığı olacak bir bilgiyi paylaşmak üzere toplanmış bulunuyoruz” diyerek kuruluş bildirgesini okumuş.
Kalkan’ın okuduğu bildirinin tarihini silin, dersiniz ki, bu bildiri 1976 ile 1980 yılları arasında yayınlanmıştır!
Ancak yıl 2016.
İki kutuplu dünyanın Sosyalist Blok kutbu yıkılmış.
Bilgi çağı, küreselleşme, postmodernizm gibi olgular yaşanıyor.
Felsefede, sosyolojide, iktisatta, siyaset tarihinde yeni durumların ortaya çıkardığı bambaşka konular tartışılıyor. İnsan profilleri ve kültürleri değişiyor.
Evet, kapitalizm ve bunun ürettiği yığınlarca sorun var ama bunun alternatifinin o bilinen/uygulanan sosyalizm olmadığı çok açık.
Dünyada sınıf çelişkilerini baskılayan kimlik çelişkileri öne çıkmış vb. Ulus devletlerin demokratikleşme anlamında güç paylaşımına evrilmesiyle buna direnmesi arasında uzun vadeye yayılacak çatışmalar yaşanıyor. Özyönetim, eyalet sistemi, yerinden yönetim vb.
İnsanlar veya örgütler şu veya bu şekilde inançlara, ideolojilere sahip olabilirler. Leninist falan, Maoist filan örgütler olabilir.
Sorun bu değil.
Ancak bu haber hem sorunlu, hem şaşırtıcı.
PKK’nin kendi gücüyle ters orantılı olan bu örgütlerle bir araya gelmesini ve bunu matah bir durummuş gibi ilan etmesini anlamlandıramadığım için bana epeyi şaşırtıcı geldi.
İkincisi, Halkların Birleşik Devrim Hareketi adı altında bir araya gelen bu yapının motor gücü PKK’dir. PKK’nin bu küçük ama silahlı örgütlerle bir araya gelmesinin amacının, özellikle Türkiye’nin Batı’sında etkin bir siyasal alan açmak düşüncesi olduğunu sanıyorum. Ancak bu imkânsız! Çünkü bu örgütlerin kendi mahallerinde kendilerine ait bir siyasal alanları yok ki, faşizme karşı mücadelenin yükselticisi olsunlar. Bu örgütler kesinlikle demokratik siyasal mücadele alanını daraltan yapılardır!
On örgütün bir araya gelmesini anlamlandıramadım!
HDP’nin açtığı siyasi alan ve ulaştığı oy potansiyeli üzerinden yürütülen muhalefetin önü kimler tarafından kesildi? Neden bu muhalefetin bırakın geliştirilmesini, mevcut potansiyeli bile korunamadı? Demirtaş neden bu kadar zor durumda bırakıldı? Bu konular ciddi olarak enine boyuna tartışılmalıdır.
Türkiye’de totaliter bir iktidar inşa ediliyor. HDP bunun karşısında umut bağlanan ciddi bir güç. Totaliter iktidar yürüyüşünün karşısında en geniş ittifakları kurmak gerekiyor. Burada HDP’nin önünü tıkayan eylemlerden kaçınmak ve özellikle onun siyasal mücadelesinin önünü açmak gerekiyor. Bunun dışında davranmak, Erdoğan’ın HDP’yi bitirme planının nesnel koşullarını uygun hale getirmeye hizmet eder.
Kürt siyasetçi Tarık Ziya Ekinci’ye bir söyleşide: “Bu noktadan baktığınızda Cemil Bayık’ın ‘Temel hedefimiz Erdoğan ve AKP’nin devrilmesi’ sözleri ne ifade ediyor” diye soruluyor.
Ekinci şu cevabı veriyor: “Senin (Bayık’ı kastediyor) gücün buna yetmez evladım! Senin bunu böyle söylemiş olman neye yarar? Bunu söyleyecek kişinin siyasi bakımdan gücü olması lazım. Siyasi güç de HDP’de. O zaman sen, HDP’nin elini kolunu serbest bırakacaksın. Elinde silahla böyle bir sonucu elde edemezsin.”
Türkiye’nin uluslararası ilişkileri ve Kürt sorunu, farklı bir evreye girmek üzere diye düşünüyorum. (HŞ/HK)