Ömrümüz Laklakla Geçiyor…
Leyleğin ömrü “laklak” ile geçer demişler. Çok yanlış söylemişler. Zira, leylek çalışkan bir hayvandır. Yumurtlar. Yumurtalarını korur. Yavrular çıkınca; onların rızkını bulur, besler; büyütür, eğitir. Hiç boş durmaz.
Ömrü laklak ile geçen, biziz. Devamlı konuşuyor, sadece laf üretiyoruz. Okuyor, araştırmıyor, tefekkür etmiyor, kulaktan dolma bilgilerle herkese akıl satıyor ve her konuda ahkâm kesiyoruz.
1-Hangi kanalı açsak, akil insanları(???) görüyoruz. Bazıları da, Mevlidhan ekibi gibi, kanal kanal dolaşıyor. Bu arada, her kanalın demirbaş tipleri de mevcut. Devamlı olarak, konuyorlar. Her konuda uzmanlar. İç politika-dış politika-terör, vs vs. bilmedikleri yok. Sanırsın, fakülte bitirmiş, birkaç doktora yapmış. Ama, hiçbiri yok. Bol bol demagoji, suçlamalar, hakaretler, yüksek tondan konuşmalar, “ben demiştim” edebiyatı.
2-Neticede; üretmeden tüketen; Bilimde-sanayide-sanatta-sporda-felsefede-matematikte-yükek teknolojide nal toplayan; Gerçek islam ile ilgisi kalmamış; fakir, dışa bağımlı, ekonomisi çökmüş, toplumu dejenere olmuş, terörle boğuşan, kaos içinde debelenen, sömürücü güçlerin oyun alanı haline gelmiş, hiç dostu kalmamış, itibarını tüketmiş, bir Türkiye. Okuma, araştırma özürlü bir toplu. Kalitesizin de kalitesizi bir eğitim. Ezberciliğe, monoloğa dayanan,; gençlerin ufkunu genişletmeyen; tek tip insan yetiştirmeyi hedeflemiş, çağ dışı bir sistem. Parlak beyinleri israf eden, insiyatife geçit vermeyen bir uygulama.
3-Gerçek anlamda, fikir-ifade-inanç ve teşebbüs hürriyetleri olmazsa; gelişmenin sağlanması da imkansızdır. Başarılı insanların yetişmesi de mümkün değildir. Mesela; medar-ı iftiharımız Aziz Sancar, Türkiye’de yaşasa idi, bu düzeye gelebilir miydi? Asla..
Okumayan, araştırmayan, tefekkürden uzak, PTT hayatı yaşayan(pijama-terlik-tv); heyecanlarını ve hayallerini tüketmiş bir toplumdan, Nobel adayı çıkar mı? Çıkarsa da, Orhan Pamuk gibi, ülkesini suçlayarak çıkar..
Matematikte nal toplayan, fen bilimlerine ağırlık vermeyen bir ülke, acınacak durumdan kurtulamaz. Ne dinini öğrenir, ne de Dünyasını.
İslamın “oku” emrine boş verdik. “İlim ve imanın , bir kuşun iki kanadı gibi olduğunu; birisi olmazsa, diğerinin de işe yaramayacağını”; “Hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu?” “Alimin mürekkebi, şehidin kanından değerlidir/Uykusu da Abid’in ibadetinden, daha kıymetlidir”-“İlim, kadın, erkek, her Müslümana farzdır”,: “Ya ilim öğreten ol/ Ya öğrenci/ Ya da dinleyici” vb. sayısız Hadis-i Şerif’e kulak tıkadık.
Neticede, gerçek Müslüman olamadık. Şekilcilikte kaldık. Çıkarlarımızı ön planda tuttuk, haramlara bulaştık. Beyinlerimizi, bazı kişilere ipotek ederek, paçayı kurtaracağımızı sandık. Kula kul olduk. Kur’an-ı Kerim’in, 700 defa “Aklınızı kullanın” emrine rağmen, akıllarımızı devre dışı bıraktık. Saçma sapan davranışlara ve inançlara bulaştık. Üretken değil, asalak olduk. dinimizi, Dünya çıkarları için değiştik.
4-“Cenab-ı Hak’kı(cc), en iyi alimler tanır” sözü, bizlere rehber olmalıdır. Matematik bilmeyen-Kuantum Teorisini/ Sicim Teorisini/ Altın oranları vb(hiç olmazsa genel kültür düzeyinde) bilmeyenler; Yüce Rabbi’min(cc) kainatta ve insan vücudundaki harika düzenini, akıl durduran mucizelerini anlayamazlar. Aynaya ve gökyüzüne boş boş bakar, dururlar. İlmi gelişmeler, uzaydaki başarılar, insan vücudunun keşfi, vb. gelişmelerden heyecan duymazlar. Sevgili Peygamberimizin(SAV); “Ya Rabbim, bana eşyanın gerçek yüzünü göster” talebinin ve “Kainatın tümü Allah’ı(cc) zikreder” Ayetinin, anlamını idrak edemezler. Neticede de, güçlü/ sarsılmaz bir imana sahip olamazlar. Hz. Mevlana’nın; “Dünyada bir kelebek kanadını çırpsa; uzayda, kim bilir ne fırtınalar kopar” sözüne dikkat bile etmezler.
Gün; boş boş konuşma, laf üretme günü değildir. Çok okuma, araştırma, bilime yönelme, günüdür. Boşa geçirilen her dakika, ebediyen kaybedilmiş, demektir.