Ölüm Yadigârlarıyla Noktalanan “Irkçılık” Öyküsü!
Dünyada tırmanışa geçerek tüm insanlığı tehdit etmeye başlayan ancak çıkarlar doğrultusunda görmezden gelinen bir tehlikeye dikkat çekmenin en kolay yollarından biri de, bunu kitlelere masalsı bir dilde anlatmak olabilir!Edebiyat ve sinema, bu akılcı seçeneğe sıkça başvuran sanatlardır… Böylece, anlamamakta direnen ya da görmezden gelenlerle iletişim sağlanıp istenen mesaj verilmeye çalışılır. 1995 yılında yazın dünyasında esmeye başlayan, 2000’de beyazperdeye sıçrayan Harry Potter fırtınası da bu yaklaşımın en güzel örneklerinden biri olarak yıllardır küçükten büyüğe herkesi etkilemekte!
Fantastik edebiyata ve sinemaya alışılmamış bir boyut kazandıran Harry Potter, ilk bakışta çocuklara yönelik bir eser olarak görünse de çeşitli kesimlerde farklı yorumlara sebep olan bir yapım! Bu seriyi, çocuk ve gençlerin gerçeklerden kaçış aracı şeklinde görüp eleştirenler, içeriktekileri ‘zihinsel işgal’ olarak algılayıp suçlamakta! Seriyi, ‘hurafelere dayalı zararlı bir din projesi’ diye nitelendiren kesimlerse, içeriğindeki sihri bahane edip, yasaklanmasını isteme noktasına kadar gelmişler! 12 yaş altındakilere izletilmemesi gerektiğini savunanların yanı sıra, çocukların hayatta her türlü şiddetle karşılaştığını ve bu masalsı anlatımla iyi-kötü kıyaslamasını daha iyi yapabileceklerini savunanlar da mevcut. Ancak bu görüşlerin hepsi bir yana Harry Potter serisinin temelinde yatan asıl mesaj, ‘ırkçılık karşıtlığı’! Sihir ve fantastik örgünin çekiciliği altında dünyanın gerçeklerini eleştiren bu seride ‘safkan’ tutkunu Karanlık Lord Voldemort ve adamları, Hitler ve Naziler gibi, ‘ırkçılık’ sembolü. Yaşamda genellikle aşağılanan melezler de, öyküdeki Karanlık Lord’un hedefi ‘bulanık’lar! Bu ayrımcılığa karşı duransa Harry Potter ve arkadaşları… ‘Safkan’ olmayanların ve ‘muggle’ denen sıradan insanların korumacılığına soyunup farklılıkların birlikteliğini savunan Potter, ‘arzu edilen’ toplumun seçilmiş temsilcisi olmakta! Seri boyunca ‘safkan’ olgusunda yoğunlaşan J. K. Rowling, dünyada yeniden yükselişe geçen ‘ırkçılık’ akımına karşıtlığını, serinin sonu olan ‘Ölüm Yadigârları’nda" fazlasıyla yansıtıyor.
Tek bölümde çekilmesi halinde kitaptaki pek çok ayrıntıyı veremeyeceği aşikâr olan ‘Ölüm Yadigârları’nın ikiye bölünmesi çok normal! Çünkü bu son kitap, serinin birbirini tamamlayan hikâyelerinin toplandığı çözüm aşaması. Bu yüzden de fazlasıyla ayrıntıya yer verilmekte. Dünya ile aynı anda gösterime giren finalin birinci bölümünde, Potter ve arkadaşları ilk kez Hogwarts’ın koruyuculuğu olmadan, dış dünyada tek başlarına kötülükle savaşma durumunda! On senedir alıştığımız ‘okul çocuğu’ görüntüsünün aksine yetişkin kimlikleriyle karşımıza çıkan kahramanlar, arkadaşlığın duygusal bağının önemini bu filmde daha çok hissettiriyor.
Kitapta da durağan olan bu bölüm, saklanma ve hortkuluk peşinde geçiyor. Bu nedenle sahneler karanlık, öykü hüzün dolu ve ağır bir tempoya sahip. Arada Sihir Bakanlığı’ndaki gibi birkaç aksiyon sahnesi de kapanmaya hazırlanan gözler için ilaç vazifesi görüyor! İkinci final bölümünün 3D olma ihtimalini ve çözüm aşamasındaki sürpriz gelişmelerin getireceği hareketliliği düşünürsek bu bölümün kasvetine katlanmak daha kolay olacaktır! Unutmamak gerekir ki, iyiliğe giden yol kötülüklerle örülüdür…