Olmaz Olsun Böyle Memleket, Olmaz Olsun Böyle Sağlık Sistemi
NTV’ de bu gece Fahrenheit 9/11 isimli filmi ile dikkatleri çeken Michael Moore’un yönettiği ve Geoffrey Richman, Christopher Seward ile Dan Sweitlik’ in editörlüğünü yaptığı belgeseli izledim. Muhalif yönetmen Michael Moore, yeni belgeseli “Sicko”da bu kez Amerikan sağlık sistemini yerden yere vuruyor ve yine Bush yönetimini hedef alıyor. 11 Eylül saldırıları sonrası enkaz kaldırma çalışmalarında zehirli maddeler nedeniyle hastalanan 10 kişiyi tedavi olmaları için Küba’ya götüren Moore, iki ülkenin sağlık sistemlerini karşılaştırarak, halkına hem ücretsiz hem de kaliteli hizmet sağlayan Küba’nın sağlık sisteminin ABD’den çok daha üstün olduğunu tıbbi haksızlıklara dikkat çekerek ortaya kokuyor. Bu filmi seyredince ben de Amerikan sağlık sistemi üzerine küçük bir derleme yaptım.
Bu filmi seyredince ben de Amerikan sağlık sistemi üzerine küçük bir derleme yaptım.
Bir memleket düşünün ki… ‘tıbbi yanlışlar’ her sene 100 bine yakın insanın ölümlerine yol açsın.
Bir memleket düşünün ki… her sene bir milyon 700 bin insanda ‘hastane enfeksiyonu’ ortaya çıksın ve bunların da 90 bine yakını bu yüzden ölsünler. Bunun için 11 milyar dolar harcanmış olsun.
Bir memleket düşünün ki… ‘ilaç tedavisindeki yanlışlardan’ her sene 1 milyon 500 bin kişi etkilensin ve bunların 7 bini de bu sebeple hayatını kaybetsin. Bunun için 3 milyar 500 bin dolar harcanmış olsun.
Bir memleket düşünün ki… her sene 2 bin 600 kişi ‘yanlış ameliyat kurbanı’ olsun.
Bir memleket düşünün ki… vatandaşlarının neredeyse tamamına yakını sağlık hizmetlerinden şikayetçi olsunlar ve bunların yüzde 80’ den fazlası sağlık sisteminin revizyonunu, hatta temelden yeniden yapılanması gerektiğini savunsunlar.
Bir memleket düşünün ki… vatandaşlarının sadece yüzde 16’ sı sağlık sisteminden nispeten memnun olsunlar ve sadece çok küçük bir reformu yeterli bulsunlar.
Bir memleket düşünün ki… her 3 kişiden biri doktorlarının daha önce yaptırdıkları testleri tekrar istemelerinden veya gereksiz ilaç yazmalarından şikayetçi olsunlar.
Bir memleket düşünün ki… vatandaşları doktorlarının hastalıkları ile ilgili gerekli bilgileri kendilerine yeterince paylaşmamalarından yakınsınlar.
Bir memleket düşünün ki… hastaların yüzde 73’ ü doktorlarından randevu almakta güçlüklerle karşılaşsınlar.
Bir memleket düşünün ki… kalp-damar hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, diyabet, KOAH, daha önce geçirilmiş kanser… gibi sürekli takip ve tedavi edilmeleri gereken hastalıkları olan çalışma yaşındaki 11 milyon vatandaşının sağlık sigortası olmasın ve bunlar sağlık hizmetlerine ulaşmakta büyük güçlükler çeksinler.
Bir memleket düşünü ki… 19-29 yaşları arasındaki sağlık sigortası olmayan genç nüfusun sayısı 2005’ de 13 milyon 300 bin iken, bu rakam 2006’ da 13 milyon 700 bine çıksın.
Bir memleket düşünün ki… tam 47 milyon insanın hiçbir sağlık güvencesi olmasın.
Bir memleket düşünün ki… 100 bin insanı ‘iyi sağlık hizmetleri ile önlenebilecek hastalıklar’ yüzünden ölsünler.
Bir memleket düşünün ki… 10 sene önce hastane acilinde doktor tarafından muayene edilmek için 38 dakika bekleyen, kimi trafik kazası kurbanı, kimi nefes alamayan, kimi kalp krizi geçiren… hastalar, artık 56 dakika beklemek zorunda olsunlar.
Bir memleket düşünün ki… ‘doktorları ilaç firmalarının kucağına oturan finolardan farksız’ olsunlar.
Bir memleket düşünün ki… ilacın şampuan, gazoz, sakız… gibi reklâmı yapılsın.
Bir memleket düşünün ki… devlet başkanları kene ısırdığı için mikrop kapsın ve bu yüzden tedavi görsün.
Bir memleket düşünün ki…
Moraliniz bozulmasın diye daha fazla uzatmıyorum, burada kesiyorum. Çünkü, ‘Olmaz olsun böyle memleket, olmaz olsun böyle sağlık sistemi…’ dediğinizi net olarak duyuyorum.
Peki, bu memleket neresi mi?
Hayır, çok şükür bu memleket ‘Pantalonunuzu çorabınızın içine sokun’ diye çok önemli bir uyarıda bulunan Sağlık Bakanı’ nıyla akıllarınca dalga geçtiklerini sanan çok bilmiş pop yazarların Türkiye’si… ‘benim yalnız ve güzel ülkem’ değil.
Bu memleket Amerika.
Evet… evet, Amerika.
Hani ‘sivilcenizdeki büyümeden endişe edip gittiğiniz’…
Hani ‘kıl dönmenizi düzelttirmek için acilen uçtuğunuz’…
Hani ‘geniz etinizi yaktırmak için araya adam koyup 6 ay sonraya randevu aldığınız’… memleket var ya, işte orası.