Yine büyük bedeller ödeyeceğimiz bir döneme doğru hızla gidiyoruz.
Yine iktidar sahipleri, eskiler gibi çocuklarımız üzerinden kahramanlıklara hazırlanıyorlar.
Yine kendi çocukları üzerinden değil,
çocuklarımız üzerinden kahramanlık taslamaya hazırlanıyor.
Yine çocuklarımız üzerinden “bir bizden beş onlardan” diye martavallar atarak bunu yapıyorlar.
Yine eski iktidar sahiplerinin yaptıkları gibi, basiretsizliklerini, beceriksizliklerini, iktidarı paylaşmama isteklerini, kibirlerini örtmek için kahramanlık hikayeleri kurguluyorlar.
“Bitirdik, bitireceğiz, köklerini kazıncaya kadar… Teslim olacaklar…” Diyerek 35 yıldır kullanılan hamaseti hatırlatıyorlar bize…
****
Eskiden ne güzelmiş…
Geliniyormuş düz ovaya, ordular karşılıklı diziliyorlarmuş! Ülkenin ve ordunun başı elinde kılıçla dalıyormuş harp meydanına kahramanlar gibi kılıç çalıyormuş.
Şimdikiler öyle mi? Başkalarının çocukları üzerinden kılıç kuşanıyorlar… Dillerine vuruyor…
Kendi çocuklarına gelince savaşın acımasızca devam ettiği yerlerin uzağından tutuyorlar.
Yönettikleri yoksulların çocukları üzerinden hamaset yapıyorlar.
****
Ama yönetinlerin kendilerini devletin sahibi görenlerin yüzlerine yansımış nefret, seslerini yansımış kükremiş aslan görüntüsü ile tüylerimizi diken diken ediyorlar.
Çocuklarımız üzerinden kahramanlık türküleri söylüyor, söylemler veriyorlar.
80 milyon insandan birkaç yüzü ölmüş kime ne ki?
Yeter ki ülke bölünmesin imiş…
Hey beyler ülke bölündü farkında değilmisiniz?
Kürtler adım adım koptular. Son bir kaç yıldır ise fiilen psikolojik olarak kopuyorlar.
Hamaseti bir kenara bırakın…
Farkında değilmisiniz?
Yapılacak erken seçimde kopuşu açık açık göreceğiz.
Türkiye partileri oralarda tabela partisi olacaklar.
Zaten çoğu öyle olmuştu, Türkiye Partisi olmakla övünen AK Parti bile tabela partisi olacak, farkında değil misiniz?
****
Devlet AK Parti’yi ele geçirdi, AK Parti devleti değil.
Bir dönem kapanıyor… Şimdi yeni bir dönemin ruhunu yansıtacak oluşumlar ortaya çıkacak.
İplerini kaptıranlar, tasfiye edilen vesayetçi devlet gibi davranıyorlar.
Çünkü onlarda devletin zehirli diline sahip oldular…
Devletin o bükülmez kibirini benimsediler.
Varsa yoksa 13 yıllık AK Parti iktidarında neler yaptıkları…
Dünün dünde kaldığının farkında değiller…
Halbuki bugün dün değil, yarın da bugün değil. Olan çocuklarımıza oluyor.
****
Biz sadece kendi şehitlerimiz için ayağa kalkıyoruz.
Ölen Kürt çocukları ise leş… Vanda öldürülen kıza ne yapıldığını gördünüz mü?
Ölülere bile saygımız kalmadı.
Kürtler, yani bizim gibi bu Cumhuriyetin eşit yurttaşları; bize göre onlar da kendi ölüleri, şehitleri üzerinden ayağa kalkıyorlar.
Sakına bunu söylemekten korkmayın. Bizim nefret ettiğimiz, leş dediğimiz çocuklar da onların çocukları… Farkında değil misiniz?
Her geçen gün ayrışıyoruz.
Hem de biraraya gelemeyecek bir şekilde.
****
Ölen her çocuğun bizim çocuğumuz, ülkemizin çocukları olduğunu unuttuk…
Yeniden 80′li yılların boğucu, nefret dönemine döndük…
Farkında değilmisiniz?
Dilimize nefret söylemi hakim olmaya başladı.
Bakın sosyal paylaşım sitelerine ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız…
Birbirimizi kaybediyoruz, kaybettikçe bir bataklığa sürükleniyoruz…
Büyük bir savaşa doğru aklı yitirmiş olarak ilerliyoruz.
Hem de “ne olacaksa olsun” diyerek…
Akıldan uzaklaştık, duygularımıza teslim olduk…
Savaşmayın zaten öleceğiz!
Bugün 17 Ağustos depreminin 16. yıldönümü…
Kimilerine göre 40 bin, kimilerine göre 20 bin insanımızı yitirdiğimiz büyük Marmara Depremi…
Cuma günü, Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Avcılar’da fay hatları üzerine kurdukları istasyonun açılışında yaptığı konuşma yüreklerinizi titretti mi?
Kimileriniz farkına bile varmadı…
Gündoğdu hoca, Marmara Denizi’nde bulunan fay hatlarında sıkışma ve enerji yoğunluğunun 300 yıla yakın zamandır, büyüyerek devam ettiğini söylemiş. Demiş kisıkışmanın sonucunda olacak depremin 9 şiddetinden daha fazla olacak, Kaliforniya Depremi’ni bile geride bırakabilir.
****
Ve inanın bizim binalarımız 1906′da Amerika’da bina kalitesinden daha kötü… Aradan 100 yıl geçmesine rağmen…
Ayrıca o depremde insanların büyük çoğunluğu yangından dolayı ölmüş…
O büyüklükteki bir deprem sonucunda çıkacak yangınlar felaketimiz olur.. Depremden kurtulan, kurtulmayı bekleyenler cayır cayır yanarlar…
****
Bunun ne anlama geldiğini biliyor musunuz?
Birbirimizi öldürmeye gerek yok… Nefretinizi büyütmeye de gerek yok… Zaten eninde sonunda öleceğiz bu dünyada, soylarımızı bile kurutmak için taşıdığımız bu nefret nedir?
Marmara Depremi hocanın dediği gibi, 9 şiddetinden daha fazla olursa, İstanbul ve marmara bölgesinde yüzbinlerce insan ölür…
Ülke bu yükü taşıyamaz…
İstasyonlar kurarak ölümleri azaltacak hazırlık yapıyormuşuz.
16 yıldır bunu beceremememişiz.
Dağı taşı bombalamakta, silahlar üretmekte, mayınlar döşemekte, canlı bombalar göndermekte, ensesinden insanları vurmakta, çocuklarının yanında babalarını vurmakta çok becerikliyiz.
Depremi önceden bilecek, önlem alacak, ölümleri azaltacak istasyonları kurmakta ise beceriksiz.
Son söz: Ne kadar öldürürsek öldürelim, ne kadar ölürsek ölelim… Eninde sonunda bir masaya oturulacak… Büyük bedeller ödemeden masaya adam gibi oturmaya, masaya oturduğumuzda ise gerekeni adam gibi yapmayı ne zaman becereceğiz?
Daha çok ölümler olduktan sonra mı?