content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

16 Mar

Öküzler Giremez…

Fakülteye girdiğimin ikinci ayları… Daha T cetvelini bile kullanmasını öğrenememişken…
Asistan,
Bana kafayı taktı… “Sen mimar olamazsın… Köyüne dön.”Dedi.
Ama hak etmiştim,
Banyoya klozet yerine alaturka helâ konulur mu hiç?      
Yine talebeyken... Bir gün gazetenin birinde bir yazı okudum… Diyordu ki… “Mimar Sinan
Süleymaniye Camisini yaparken Erciyes Dağından ilham almış. Süleymaniye’yi aynen ona
benzetmiş…”

Erinmedim,
Hemen Süleymaniye Camisine gittim… Yandan baktım… Sağından, solundan baktım…
Yakından, ıraktan baktım… Erciyes Dağına benzetemedim.
Üstat seksen yıllık ömrünün denemelerini, tecrübelerini bir kenara atmış… Aklı, fikri
Erciyes’te… İlla ona benzetecek!
Kendi kendime dedim ki… “Yakup sen mimar olamazsın… Köyüne dön.”
Yıllar geçti… Memlekette mimarlığa başladım. Bir gün Ünye Kalesine gittim… Kalenin tepesinden Ünye’yi seyrederken beynimde şimşekler çaktı.
Neden Kalenin tepesine bir turistlik otel olmasın… Dedim kendi kendime.  Hem de,

Kartal biçiminde bir otel… Ne de yakışırdı. Şöyle… Tam avını yakalayacağı anı simgeleyen
bir kartal. Bacaklarını ileriye doğru uzatmış… Pençelerini açmış… Keskin ve haşin bakışları ile… Avını
yakalamaya ramak kalmış bir halde.
Ve hatta… Yakaladığı av irice bir tavşan olacaktı.
Tavşan giriş katı idi… Kartalın gövdesi yatak odaları… Açılmış kanatları seyir terasları…
Nihayet kafası ise süit oda olacaktı. Odanın iç dekorasyonunu bile düşünmüştüm. İki kişilik altın
bezemeli afili bir karyola… Hem de Ünye manzarasına karşı…
İki iri göz ise öyle parlak ışıklandırılacaktı ki… Kartalın gözleri kilometrelerce uzaktan görülebilecek… Gökyüzünde pilotlar “aha Ünye’nin kartalı…” Diyeceklerdi. Hayal bu ya,
Namım dünyayı arşınlayacak… Gören, görmeyen… Duyan, duymayan helal olsun diyeceklerdi. Belki de zamane Mimar Sinan’ı ben olurdum. Lakin…
Meslekte biraz tecrübe sahibi olduğumda…”Yakup ya bu hayalden vazgeç… Ya da sen
mimar olamazsın… Köyüne dön.” Dedim.
Geçen gün Atatürk Parkından köprüye doğru yürürken kumsalda bir taka inşası gördüm.
Bitmek üzere idi…
Yeni yetmeler bilmezler… Eskiden oralara kocaman mavnalar çekilir… Bakımları yapılırdı.
Ben de zannettim ki,
Eski başkan Ahmet Arpacıoğlu sahile ambar dikerek kültürümüzün bir yönünü… Bu yönetim de balıkçılık yönümüzü göstermek için taka inşa ediyor.
Yok ya… Dedi yanımdaki yol arkadaşım. Belediye oraya balıkçılar için satış yeri yapıyor.
Güverte kısmı ise… Ekmek içi balık yeme yeri olacakmış.
Ben boşuna köye gitmeye kalkışmışım… Meğersem köy ayağıma gelmiş de haberim yokmuş… Diyecekken vazgeçtim. Hazır Ünye’nin çehresini değiştirmişlerken… Şu kasaphaneyi de bir
tımar etseler iyi olacak dedim arkadaşıma…
Ben olsam şöyle dana şeklinde bir bina yapar… Giriş kapısına da “öküzler giremez”
yazardım… Hani ne olur ne olmaz kabilinden…
Ya da biftek şeklinde yapıp… Milletin ağzını mı sulandırsak acaba... Ama en iyisi ahır şeklinde yapmak… O kabzımallığı daha iyi simgeler.
Sebze hali konusunda terleyeceğiz galiba…

Öyle ya… Domates gibi mi yapmalı yoksa hıyar şeklinde mi olmalı? Ama kesinlikle patlıcan şeklinde olmaz. Çünkü millet yanlış anlayabilir.
Ya bu mimari tarz Ünye’de usul haline gelirse ne olacak? Dedim arkadaşıma
Öyle ya,
Herkes yaptığı icraatını binasına yansıtırsa memleketin çehresi öyle bir değişir ki…
Las Vegas bile… Ünye’nin yanında köy kalır…
Onun kolayı var dedi arkadaşım… Umursamadan… İslami Las Vegas yaparız olur biter…
Hem de Osmanlı tarzı.
Hayret… Bunu nasıl düşünemedim... En iyisi mi ben yine
köyüme döneyim.

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank