Okula Başlama Yaşı Kaç Olmalı?
Eğitime başlama yaşının 7 olduğu ülkemizde; ilköğretim sekiz yıl, lise dört yıl ve üniversite hazırlık sınıfı dahil beş yıl ve toplamda (yüksek lisans ve doktora dahil edilmediğin de) 17 yıllık bir eğitim süresi ve kayıplar yaşanmadığı taktirde 24 yaşında hayatın gerçeklerine adım atan bir nesil… Aslında 1 yıl süren askerlik ve 1 yıllık üniversite kaybını da ortalamamıza katarsak gerçek hayata atılma yaşımız 26’yı buluyor… Bu yaşa kadar ailesine bağımlı olan kişiler iş ve aile hayatlarındaki yerlerini alırken de adaptasyon süresini uzatıyorlar. Aile bağımlılığı en alt düzeyde olan kişilerde de büyük oranlarda eğitim eksikliği gözlemlenmiştir. Nitekim günümüz dünya şartları erken yaşta daha donanımlı olarak hayata katılımımızı zorunlu hale getirmektedir. Çalışmamda bazı yaş gruplarının zihinsel gelişimini ve kişinin en erken yaşta eğitime katılma ve daha kısa sürede eğitimini tamamlayıp hayata adapte olma konusunda tabiri caizse bazı ezberleri bozacağım…
OKULA BAŞLAMA YAŞI KAÇ OLMALI?
İskandinav ülkelerinde okula başlama yaşı 7’dir, bizim uyguladığımız modelde İskandinav modelidir, hatta tam olarak anayasadaki ilgili madde şöyledir:
Okula Kayıt Yaşı
Madde 15 — İlköğretim okullarının birinci sınıfına, o yılın 31 Aralık tarihinde 72 ayını dolduran çocukların kaydı yapılır. Yaşça kayıt hakkını elde eden ancak bedenen yeterince gelişmemiş olan çocuklar, velisinin yazılı isteği üzerine okul öncesi eğitim kurumlarına devam edebilir veya kayıtları bir yıl ertelenebilir.
Örnek olarak vermek gerekirse İngiltere de ilköğretime başlama yaşı 5 tir.Ama eğitime başlama yaşının İskandinav modelinde olduğu gibi 7 yaşına çekme çabaları da azımsanamayacak kadar yoğundur, hatta yakın bir zamanda Eğitim ve Meslek Seçimi Komitesi Başkanı Barry Sheerman, eğitime başlama yaşının 7'ye çıkarılması teklifinde bulundu. Tasarı mecliste son şeklini almayı bekliyor. Bence gözden kaçan bir ayrıntı var sıkıntı eğitime başlama yaşının erken olmasından gibi gözükse de İngiltere çoktan seçmeli sınav sisteminin en yoğun uygulandığı ülkedir. Ve hatta ilköğretim sıralarına kadar düşmüştür bizim test dediğimiz olay… Çoktan seçmeli sınav sisteminin eğitime vurduğu darbe başlı başına incelenmesi gereken bir konudur. Kısaca bahsetmem gerekirse eğitmenlerin daha az vaktini alan maliyeti daha düşük bir sistem olduğu için oldukça yaygındır, pratiktir de diyebiliriz. Avantajları aşağıdan da saysanız yukarıdan da saysanız bu kadardır. Ve hatta dersanecilik sektörü çoktan seçmeli sınav sisteminin ince ve püf noktalarını göstermekten başka bir işe yaramaz gibi bir çıkarımda bulunursakta çok acımasız davranmış sayılmayız.
Şöyle biraz hafızaları yoklayalım, hatta 30 yıl öncesine gidelim. Eğitim öncesi eğitime hazırlık okulları olan ana okulları yoktu, iletişim bu kadar geniş yelpazede sınırları aşan bir çizgide değildi; kişiler, kurumlar ve ülkeler arası haberdarlık ve gelişimi takip etme imkansızlıklarla sınırlıydı. Televizyon yayınları bile paket yayınlar halinde devlet kanalından ibaretti. Bilgisayar yoktu, aslında vardı da kimbilir nerdeydi… Projeksiyon ve görsel sunumlar eğitim ve öğretim metodları arasında bile değildi. Ne eğitmenler uzmandı, ne sahalar donanımlı ve genişti ne de çocuklar bu kadar bilgili doğuyordu… Evet yanlış okumadınız herhangi bir yazım hatası da yok. Şimdiki çocuklar daha zeki değil daha bilgili doğuyor. Nasıl ki sporla uğraşanların çocukları spora yatkınsa, hakim ve savcı çocuklarının muhakeme gücü diğerlerine göre daha belirginse ve hatta nasıl nankör diye adlandırdığımız kedilerin nankörlükleri bilim adamları tarafından daha evcilleşme sürecini tamamlayamadılar diye açıklanıyorsa sürekli devinim halinde olunan bir gen aktarımından bahsetmemiz söz konusu pekala…
Bu aşamada ve bu şartlarda eğitime başlama yaşını da eğitim süresini de acımasızca eleştirebilir ve hatta ezberleri bozup yeni uygulamaları yeni modelleri hayata geçirebiliriz.