Okul Bağışçılarının Merakı…
Hükümetin politikası belli.
Milliler özelleştirilecek.
Devletin ana hizmeti Milli Eğitim de kademeyle özelleşecek.
Okullar arazileriyle satılacak.
Dershaneler kapatılacak.
Özel okullar teşvik edilecek.
İktidarların en çok başını ağrıtan eğitim/öğretim meselesi de böyle rahatlayacak.
*
Takvimi de belli.
Satılacak okullar listeleniyor.
Dershanelerin de son yılı.
Özel okul sahipleri “ eğitim kampusları” kurmak için toplanıyor.
Sermayeyi, kadrolarını koyacak.
Yetmezse…
Başbakanlığa “ Söz verdiniz, haydi desteğe…” diyecek.
Kent merkezlerindeki tarihi, anıt okullar anılarıyla satılırken, isimleri de yok olacak.
Mesela İzmir’de Atatürk, İnönü, Namık Kemal, Nevzat Ayaz lisesi ismiyle tarihe karışacak.
Yerine iş merkezleri veya akıllı konutlar yapılacak.
*
Milli Eğitim’in de rakamları ortada.
3 bin 961 dershane var.
Her gün azalıyor, çoğu sektörden çıkıyor.
5 bin 269 özel okul var.
Çok sayıda girişimci sırada bekliyor.
Devletin 60 bin 165 okulu satışla eritilecek, memur kadrosu kaydırılacak;
Yeni belirlenen yerler “eğitim alanı” olarak işaretlenecek ve binaları yükselecek.
İlk, orta öğretim belki de meslek liseleri aynı yerleşke içinde olacak.
*
En önemlisi hayırseverlerin durumu.
“Devlet –Millet el ele” hareketiyle yıllardır ülkeye onbinlerce derslik ve modern okullar kazandıran, isimlerini okullara veren bağışçıların durumu ne olacak?
Okulları satılacak, isimleri silinecek mi?
Veya saygı gereği korunacak mı?
Bu konunun üstü şimdilik örtülü.
*
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer diyor ki:
“Hayırseverler yavaşladı… Her yıl 18 bin civarında derslik bağışla inşa ediliyordu, şimdi 11-12 bine düştü”
Anlaşılıyor ki, hayırseverlerin kafaları karışık.
Endişeleri var.
Bağış için tereddüt ediyor, ne olacağını kestiremiyor.
*
Birçok eğitim kurumu yaptıran, “ Devlet Üstün Hizmet Madalya” sahibi, eli defalarca öpülecek bir hayırsever de çekinceli.
Eğitim politikası nasıl olacak?
Milli Eğitim’de devletin eli, cismi, terbiyesi olacak mı?
Buna göre karar verecek:
“ Tamam veya devam”
Yoksa parasını niye ellere harcasın ki?
*
Bir fıkrayla tatlandıralım.
Temel evi satmak ister. Dursun alıcı olur.
“ Alırım bir şartla… Bana evi alacağım kadar borç para vereceksun”
Temel evi Dursun’a satar, borcu verir.
Ertesi gün uyanır, karısına sorar:
“Yav Fadime, cepte para kalmadı, ev de yok… Bu nasıl iş?”
“ Ha uyanık Temel, sen özelleştirme ustası oldun, gerisini boş ver…”
*************************