Okan Bayılgen Gerçekte Kim, Elmalı’nın Torunu mu?
Siyonist Axel Springer'in sahiplerinden olduğu Hürriyet gazetesinin “Kelebek” adlı müstehcen eki, her yıl “Altın Kelebek” adıyla kendi grup çalışanlarını ödüllendirmiş.
Manzara çakılmasın diye de dışarıdan bazı yayınlara mecburen “ödül”ler vermiş.
Bu yıl 43'üncüsü verilen ödül; Doğan medya 8, Star 4, TRT 1, Show 1, Fox 1, Ntv 1, Atv 1 şeklinde dağılmış. (Yüzde 50 kendileri, diğerleri de önemli ölçüde kendi dünya görüşünden olanlar)
Yahudi Murdoch'un enkirmen Portakal'ı, Gülen'in Kırmızıgül'ü, Erdoğan ve dindarlara küfreden Müjdat hepsi sahnedeydi. Bundan Doğan da bir şey yoktu.
Sahnenin papağanı ise, sık sık Elmalı Hamdi Yazır merhumun torunu olduğu iddia edilen, pankreas kanseri hastası Okan Bayıl-gen idi.
DEDESİ ELMALI HAMDİ YAZIR DEĞİL BİR FAŞİST
Galatasaray Liseli Okan, İzzet Çapa'ya verdiği mülakatta “hayır dedem değil” demiş ve merhumu da, bizi de rahatlatmıştı. Şükür ki öyle değilmiş…
Ağzından çıkanı kulağı duyan ve ne halt ettiğini gayet iyi bilen ve bu haltları yemesi için yetiştirilen kibirli şımarık, kellerin yağırları ağırladığı törenin sunucusu…
Okan, 2001'de FETÖ'nün Aksiyon dergisine konuşur. Bu mülakatta: “Muammer Akman dedemin bir odası vardı. 30 yıl hiç temizlenmeyen bir odaydı o. Hitler'in, Mussolini'nin resimleri vardı orada. Hayrandı onlara. Ne kadar tatlı bir faşistmiş. Muammer Bey'i ben daha yeni anlamaya başlıyorum…” diyor. Faşist olan dedesi, annesinin babası oluyorlar.
Sonrası ise şöyle aktarılıyor: 1970'te Okan altı yaşındayken, babası Ümit ile annesi Rahime boşanır. Ayrıldıklarını anlamasın diye de, dedesi Bülent Bey ile babaannesi Ayla Hanım, Okan'ı İstanbul'da yatılı okula gönderirler.
Okan'ın babası bir gün, şehir hatları vapurunda onu bir kadınla tanıştırır. Tanıştırdığı kişi, babası Ümit'in ikinci eşi olan Av. Doğudan Bayülgen'dır. Üvey anne Doğudan, o tarihte Cindoruk'un DTP'sinin GİK üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıdır. Bu evlilikten ise, Ozan ile Okşan adıyla iki kardeşi doğar.
Annesi ise eşinden ayrıldıktan sonra, Okan'ın üvey babası İsmet Görgün ile evlenir. Okan'da, üvey babası İsmet Görgün'ün ellerinde büyümüş.
Özetle arsız şımarığın babası Ümit. Onun babası Hamdi Üge. Hamdi ise, Albay Hamid Beyin oğlu.
Annesi de, Hamdi Yazır merhumun kızı, Okan da torunu değil. Elmalı hoca, sadece üvey babası İsmet Görgün'ün uzaktan akrabası. Okan'la hiçbir ilişkisi yok, yani kan bağı yok. Kısacası, Elmalı merhum, bu kişinin meşhur olmasında kullanılmış o kadar.
Ogün Deli, “Kemiksizler” kitabının 226. ve 233'üncü sayfalarında, Okan'ın Sabetayist olduğundan söz eder. Doğru mu bilmiyoruz. Zaten bu filim milim dünyasında oralardan değilseniz sahneyi hatta platoyu dar ederler adama. Gerçi genetik olarak oradan olsan ne, olmasan ne… Mesele zihin olarak nereden olduğun… Bu ekran numaracısının mahallesi ise herkesin malumu...
ÖZÜR DEDİĞİN HÜRRİYET GİBİ DİLENİR
Aydın Doğan adına Altın Kelebek'i, Cengiz Semercioğlu yürütüyor. Önceki gün Hürriyet'te söz konusu rezaleti şöyle savundu:
“Diriliş ekibini sahnede bilerek konuşturmamak gibi bir şey söz konusu olabilir mi arkadaşlar?
Kendilerine de söyledim; “Diriliş”in ‘en iyi dizi' ödülünü kazanmasına en çok sevinenlerin başında biz geliyoruz.”
“Çok sevinmişler…” Ne kadar da belli değil mi?
Herkesle alay eden Semerci, pişkinliğine şöyle devam ediyor: “O yüzden “Diriliş”e daha da özen gösterdik. Ödülü bir duayenin elinden; Türker İnanoğlu'ndan almalarını sağladık. Biz “Diriliş”i konuşturmak istemesek, gecenin sonuna atardık.”
En son ödül verilen kimse, bu hakarette ona…
FATURAYI HOSTESE KESTİLER
“Hostes yanlış bir şekilde ‘Dışarı gelin' diye yol gösterdi, “Diriliş” ekibi de “Teşekkür edeceğiz” demek yerine, hostese uydukları için oldu bu.”
Evet, sunucu Okan Bayıl-gen'di. Ama sözünü ettikleri kişi hostes değil, basbayağı sunucuydu. Faturayı ona kesince iş bitiyor sanıyorlar.
Devam ediyor Semercioğlu: “Önce “Diriliş”çiler, sonra da biz rahatsız olduk durumdan.
(Aslında rahatsız olmamışlar. Diriliş ekibi tepki gösterince, mecburen rahatsız olduk gibi göründük, demek istiyor.)
…Dizinin senaristi ve yapımcısı Mehmet Bozdağ'ın salonu kızarak terk ettiğini öğrendim ve “Diriliş” ekibiyle konuştum. ‘Haklısınız ama bir canlı yayın kazası bu. Biz bunu gazeteden, internetten telafi ederiz. Ben bu tatsız durumu köşemde de yazarım, sizden açıkça özür de dilerim” dedim.”
ÖZÜR NASIL DİLENİRMİŞ GÖRÜN
Semercioğlu, kepazeliği şöyle naklediyor: “Okan da çıktı, kendi üslubunca hem biraz eğlenerek, hem espri katarak “Diriliş”ten özür diledi, kendi programına konuk edeceğini de söyledi.
“Diriliş”çiler gittiler, kendi aralarında tartıştılar, bu özrü de beğenmediklerini, ödülü iade edeceklerini söylediler.”
Pişkinliği görüyorsunuz. Söz konusu hadisenin baştan sona bir kurgu olduğu gayet açık. Ekranların en başarılı eseri Diriliş Ertuğrul'a ödül vermezlerse başlarına geleceği görmüşler, ödül vermeye mecbur kalmışlar.
“Verelim ama konuşturmayalım. Sorun olursa özür diler, konuyu kapatırız” demişler. Okan denilen kişinin hakaretlerini de özür saymışlar ve saymaya devam ediyorlar.
KUSUR BUNLARDA DEĞİL YAPIMCIDA
Açık söyleyeyim. Kusur, Doğan Medyanın ekibinde ve Okan'da değil.
Osmanlı'nın, kimsenin övgüsüne ve eleştirilecek yönleri olsa da, Türk televizyon ve sinema tarihinin en başarılı eserlerinden biri olarak “Diriliş Ertuğrul”un pespaye bir ödüle hiç ihtiyacı yok.
Millet/izleyici eseri izleyerek gerekli ödülü zaten vermiş. Doğan Grubunun kıytırık tenekesine mi ihtiyacı vardı yapımcının?
Türker İnanoğlu'nun elinden “ödül” almak da neyin nesi?
Okan gibi birinin sunucu olduğu bir sahnede, insan, Osmanlı'nın adını bunların ağzına aldırır mı?
Osmanlı ve Şeriat düşmanlarından ödül almak zül değil midir?
Bizce, Mehmet Bey hata edip gitmiş. Kendisine kızmıyorum. Serdar Gökhan, sonrasındaki sessizliğini beyefendiliğine veriyor ama biz vermiyoruz.
Biri, size hakaret ediyorsa, orada beyefendilik yapılmaz, üslubunca mukabele edilir. Kibirliye kibir göstermek sadakadır. Kapının önüne çıkar, kameralar karşısında tenekelerini kısa bir açıklama ile iade ederdi.
Bunu yapmadıkları gibi, bir de bu rezaletle ile ilgili hâlâ sessiz kalıyorlar.
Kanal dolaşırken, rezaletin ikinci bölümünü yani Okan'ın hakaretlerini işittim. Hemen sosyal medyadan tepkimi yazdım.
Tepki yükseldi yükselmesine de yeterli değildi. Çünkü bizim mahalle tepki konusunda son derece yetersiz. Lüzumsuz işlerle uğraşmaktan, bu arsızlara tepki göstermeye vakit mi kalmıyor ne?
Ne yazık ki onlar kadar dayanışma gösteremiyoruz.
Birileri bir dizi üzerinden ecdat ve değerlerimizi aşağılıyor, biz ise sessiziz.
Aşağılamalarının nedeni; işgal ettikleri bu sahada onları yok edecek nitelikli eserlerin ortaya çıkması. Bundan rahatsız oluyorlar. O halde bunları rahatsız edecek eserler üretmeye ve desteklemeye var gücümüzle devam etmeliyiz.
Tebrikler, Mehmet Bozdağ ve ekibi. İyi ki, böyle nitelikli bir dizi çekmişsiniz. Yolunuz ve bahtınız açık olsun. Allah yardımcınız olsun. Ama lütfen Ertuğrul dışındaki Türk beylerini sadece boş boş kafa sallayan insanlar olarak göstermeyin.