Öğretmeninden; Nabi Avcı’ya (Açık) Mektup!..
Sevgili Nabi;
(Öğretmen-öğrenci ilişkisinin büyüsünü bozacağı kaygısıyla, sayın diye başlamadım söze. İstersen sen, öfkenin değilse bile, hayal kırıklığının yumuşatılmış bir ifadesi olarak al..)
Genç ve idealist bir öğretmen olarak gelmiştim Eskişehir (Maarif) Kolejine..
Üç yıl süreyle öğretmenin olmuştum. Gençtik. İdealisttik. Sizler 17-18'inde ben 24'ünde.
Kısa sürede kaynaşmıştık birbirimizle. Dostların, kavuşması kadar sıcak ve içten!...
Birlikte bir okul gazetesi bile çıkarmıştık ve sen başyazarı olmuştun o gazetenin. Yücel Anadolu idi gazetemizin adı.. Ne kutsal bir inanç, ne ideal bir amaçtı o!..
Sizlere, öğretmeniniz olmaktan öte; bir ağabeyiniz olma sözü vermiştim. Yalnızca birbirimizi değil; hiç kimseyi aldatmayacağımıza, yalan ve hileye başvurmayacağımıza, demokrat, hoşgörülü ve her düşünceye saygılı olacağımıza dair sözler vermiştik. Her koşulda geçerli olacaktı verilen sözler. Derslerden bile daha önemli saydık bu kültürün kazanılmasını.
İstem oydu ki; hayatta da demokrat olasınız, farklı düşüncelere hoşgörüyle bakasınız.
Dayatma ve kaba kuvvetten, hileden, aldatmadan uzak durasınız.. Üç yıl boyunca da eksiksiz uyduk koyduğumuz ilkelere, verdiğimiz sözlere.
Hatırlar mısın; sınavlarımızı açık kitap-açık not yapardık ve sınav anında kendi vicdanınızla sizleri baş başa bırakır çıkardım sınıftan. Daha ötesi; birbirinizin cevaplarını da kendiniz değerlendirirdiniz.. Ne benim sizlere duyduğum güvene; ne de sizlere vermek istediğim güvene bir tek halel getirmediniz... Dürüstlüğü sadece ilke değil şiar edinmiştiniz..
İstem oydu ki; hayatta da bu denli şeffaf olasınız; güven veresiniz ve güven duyasınız!
Çalışkan, akıllı ve başarılıydınız, hepiniz.. Verilenlerle yetinmiyordunuz. Parlaktı geleceğiniz.
Sonuç olarak da; hak ettiğini almayan olmadı içinizde.
Başarılı birer doktor, mühendis, mimar, bilim adamı, öğretmen, hukukçu... bürokrat, siyasetçi oldunuz. Onlarca bilim adamları yetişti içinizden, prof unvanlı..
Sizler merdivenleri başarıyla aşarken; iyi bir eğitimci olmayı da bana öğrettiniz!.. Bir öğretirken, üç öğrenmenin yöntemlerini öğrendim sizlerden!...
Devlet yönetiminde oldukça önemli ve etkin görevler üstlenenler çıktı içinizden..
Sevgili Nabi;
Önemli görevi üslenenlerden birisi de sen oldun. Seni, tarihe taşıyacak kadar kutsal bir görevdi üstlendiğin. Cumhuriyetin en yüce kurumunda, ülkenin geleceğini şekillendirme misyonu üstlenmiş Milli Eğitim Komisyonu Başkanlığı idi bu kutsal görev.
Cumhuriyetin ve gelecekteki nesillerinin; ulus mu, ümmet mi; dindar mı, kindar mı; demokrat ve çağdaş mı olacağı kararını verecekti bu komisyon!...
Ne yazık ki; olmadı Sevgili Nabi. Yakışmadı, ne geçmişteki Nabi'ye; ne de bugün ki bilim adamı ve eğitimci kimliğine... ''İçinize sindi mi yapılanlar!?'' sorusuna; net ve kesin olarak; ''evet'' diyemeyişin bile, olanların yakışık almadığının verdiği ezikliğin bir ifadesi gibiydi!..
Ne demokrasi işledi orada, ne hak ne hukuk!.. İki gün öncesinden verilen talimatın, kaba kuvvetle, uygulanmasıydı sergilenen... Yıllar önce verilmiş dürüst olma sözlerinin aldatmacası altında ezildiğimi hissettim bir anda!.. Takılı kaldı yüreğim geçmişe; üzüldüm, utandım; kahroldum... Zannetmiştim ki kişilikler o yıllarda oluşur; temel bulur!..
Üzüldüm; çünkü; kaba kuvvetin yarattığı kaosu fırsat bilip, genel başkanından alacağı bir aferin uğruna; tüm etik ve hukuk kurallarını hiçe sayarak, yangından mal kaçırırcasına, 25 dakikada 21 maddeyi, jet hızıyla geçiren ve tutanakları da buna göre tanzim edip altına imzasını koyan benim üç yıl emek verdiğim öğrencim Nabi Avcı idi!.. Ondan üzüldüm...
Ak saçlı, bilim adamı Nabi; unutmuş; genç Nabi'nin yıllar önce demokrasi, hoşgörü ve hiç kimseyi aldatmama adına, hak ve hukuk adına vermiş olduğu sözleri... Ona üzüldüm.,
Demek ki demokrasi dediğimiz kavram, vicdana inmedikçe, soksan duracak cinsten değilmiş!
Utandım; Öğrenen öğrenemediyse, öğreten öğretememiştir ilkesini hatırladım utandım..
Kahroldum; bu sistemle; adam değil; ancak, biat ve sadakat erbabı kula kulluk etmeye hazır ümmet yetiştirilir... Hiç mi eğitimci kişilik yok doğruları anlatacak o camia içinde!..
Göreve başlarken, edilen o şeref ve namus yemini de mi akla gelmez!.., ona kahroldum..
Şaşırdım; Neyi oyladığını bilmeyen; sormayan, sorgulamayan, emir ve talimatları yerine getirmek üzere özenle seçilip payeler verilmiş kişiler bu ülkede hangi demokratik anayasayı yapacak!? Orada da; ''anladığı dil'' adabını kullanacak başka Nabi Avcı'lar mı görev alacak!. Dindardan kindar yaratmayı eksiksiz tescillemek için mi yapılacak yeni anayasa!?..
Henüz bitmedi diyeceklerimiz Sayın Nabi Avcı!..
Artık ''sayın'' diyorum, zira bozuldu öğretmen-öğrenci büyüsü. ''Hiçbir koşulda aldatmama'' sözünü ihlal bozdu büyüyü. Kırgınlığın, öfkenin yumuşatılmamış ifadesi olarak algıla bunu.
Cumhuriyetin parlamento tarihi; bu davranışınızı beyaz sayfalarına kaydetmeyecektir. Kayıt düşerken de bakınız neleri ekleyecektir notlarına!...
'*Yürütmenin başından gelen talimatlı inat, demokrasiyi ezip geçmiştir. Postal Nabi Avcı'nın ayağında ise de, sahibi komutu verendir. Güçler ayrılığı ilkesi bir kez daha tek kişinin inadına heba edilmiştir.
*Kaba kuvvet, ve tahammülsüzlük, demokrasiyi en yüce makamında katletmiştir...''Hukukun zayıfladığı yerin, güçlüsü zalim olur!.'' Sözü, bu yüce makamda yeniden kanıt bulmuştur.
*Milli Eğitim gibi, hayati bir konuda, oylayanların dahi bilmediği, hiç kimsenin konuşturulmadığı, despotik bir uygulamayla demokrasinin ve parlamenter sistemin tüm kurallarının ihlal edildiği 5 metre ötesinde parlamenterler tekmelenirken, boğazlar sıkılırken, 25 dakikada 21 maddeyi komisyondan geçirmek ne vicdan ne erdem ne demokrasi işidir.
Eğer bu davranış teşekküre layık bir maharet olarak görülüp alkışlanıyorsa, bu alkışlar, o ülkede demokrasinin ve hukukun bittiğinin top atışlı ilanıdır.''
Ve nice benzer maddeleri ekledikten sonra, şu notu düşecektir yanı başına:
Not: Bu antidemokratik uygulamaların mimarı değilse bile; birilerinin inadı uğruna, vicdanının sesine uymayıp kula kul olmayı öngören sistemi dayatan aracı kişi Nabi Avcı'dır!...
9-10 yaşında çocukları mesleki eğitime yönlendirip, piyasaya çocuk köleler salmayı amaçlayan, eğitim birliğini ve barışını bozan, çocuğu adam yerine koymayan bu ihanet sistemi, bu parlamentodan geçip yasalaşırsa; Bay Nabi Avcı'yı da, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı kadar sorumlu tutacaktır.
Buyuruyor cumhurbaşkanı: ''bu ülkede her şey şeffaf ve açık!'' Terbiyesi izin verse insanın gülesi; (...!) diyesi geliyor!.. Ne yazık ki izin vermiyor ne terbiye ne erdem ne de saygı!..