content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Ağu

Öğretmene Verilen Değer

Tanıştırayım efendim. “Arkadaşım Ahmet Bey, öğretmen kendisi. Ahmet kardeş bu arkadaşlar da; Doktor Fazıl Bey, İnşaat Mühendisi Fahrettin Bey, Avukat Can Bey, Halkla İlişkiler Uzmanı Arzu Hanım, İş adamı Selim Bey, diğer arkadaşlar da komşularımız Saadet Hanım, Hilal Hanım ve Zeynel Bey…” Doktor: “Oh ne ala memleket... En rahat meslek öğretmenlik hocam bu devirde. ” demesiyle bütün gözler Ahmet öğretmenin üzerine odaklandı. “Sırtını devlete dayayacaksın sonra sınıfa girip oturacaksın.” “Kazma kürek mi sallıyorlar sanki? Salla başını al maaşını…” “Hep tatil, hep tatil. Öğretmenler sadece yarım gün çalışıyor.” “Hafta sonu tatil, sonra sömestri tatili, dini bayram, resmi ve mahalli bayram tatilleri… Uzun yaz tatili.” “Her gün aldıkları izinler yemeğin sosu.” “Öğretmenler yaşıyor. Yan gelip yatıyorlar” cümleler; yüksek basınçtan kapakları patlayan baraj suyu gibi hışımla üzerine geldi Ahmet öğretmenin. Hangi cümleyi kim söylüyor seçemiyordu. Düşündü? Kendi kendine “Nasıl cevap versem anlarlar beni.” Birden önceki bakanın da öğretmenlerin az çalışıp fazla ücret aldığına dair açıklamalarını hatırladı. O zaman eğitim camiasında infial yaratmıştı bakanın sözleri. Birkaç gün önce şimdiki Milli Eğitim Bakanı yine talihsiz bir açıklama yapmıştı. Toplumu yönetenlerde az önce duyduklarından farklı düşünüyor değillerdi. Demek ki böyle bir algı vardı toplumda. Acaba bu insanların geliri/maaşı yetmiyor da şimdi öğretmenin maaşına mı göz koydular diye düşündü??? Ve sadece sustu…

Sessizce kalkıp öğretmenlik yaptığı okula doğru yürüdü. Çorlu Atatürk Çok Programlı Lisesi’nin ücretli öğretmeni idi. Yaz tatilinde herkes tatildeyken o 40 TL karşılığı okulda hamallık yapıyordu. Bir-iki saat kadar çalışmıştı, hava çok sıcaktı. Birden yığıldı yere! Öylece kaldı. Kalp krizi geçirmişti. 44 yaşında hayatını kaybetmişti. Tam adı Ahmet Fazlı Elçi idi… Ondan geriye eşi ve iki yetim çocuğu kaldı. Şimdiye kadar onun varlığının farkında olmayan, yaşarken bir anlam ifade etmezken medya için; ölümü değere binmişti. Nede olsa dramatik bir haberdi.
Yeğenine soruyorlardı… Dayısının ücretli öğretmen olduğu için yaz aylarında maaş alamadığını belirterek:
“Dayım paraya ihtiyacı olduğu için ek iş yapıyordu. Okulda çalıştığı dönemlerde ortalama 700 TL kazanıyordu. Yazları maaş alamadığı için sıkıntı çekiyordu. O yüzden bulduğu her işte çalışırdı. Üniversite mezunu bir insanı bu hale getiren büyüklerimiz utansın.”

Ben birilerinin utanacağını sanmıyorum. Hatta iki gün sonra bu kara haberi unutup yine “ Ne kadar çalışıyorlar ki bu öğretmenler? Toplarsan zaten haftada 2 gün eder, aldıkları ücret fazla” dediklerini duyuyorum şimdiden.

Türkiye’de hangi kurum olursa olsun, çalışma saatleri farklı olsa dahi; çalışılan süre açısından hemen hemen değişen bir şey yok. Bu, vicdanının sesini dinleyip hiç ara vermeden “bu gün git yarın gel” anlayışına reddiye-i duruş gösteren çalışanlarımız içindir. Peki ya “sistem yok” bu gün git yarın gel” anlayışına sahip, internet sayfalarında gezinen insanlarımızı da çok iyi biliyoruz. Ben bunların çalışıp çalışmamasına kafa yormak istemiyorum. Anlamadığım…

Neden herkesin gözü öğretmenin gidemediği tatilinde ve cebindeki ücrette akıl sır erdiremiyorum. Madem bu kadar çok ücret alıyorlar ey bakanım, ey yöneticiler, ey halkım neden öğretmenlerin yatları, katları, son model mercedesleri yok. Neden çocukları özel kolejlerde okuyamıyor… Da sizlerin çocuklarınız okuyor ne hikmetse. O katlarda sizler oturuyorsunuz, o mercedeslerde sizler caka satıyorsunuz. Acaba gerçekten öğretmenler bildiğimizden çok, sizin dillerinize doladığınız çoklukta ücret alıyor da haberleri mi yok. Daha doğrusu ceplerine girmeden gizli bir el mi kapıyor?

Bir gün;
Çocuğunun durumunu öğrenmeye gelen veli, sınıf öğretmeni ile konuşuyordu.
— Hocam siz öğretmenler olmasanız bizler ne yaparız. Çocuklarımızın sizler gibi olmasını istemişizdir her zaman. Siz başımızın tacısınız.
Hemen yan tarafta oturan başka bir öğretmen:
— Efendim siz, çocuğunuzun öğretmen olmasını istiyorsunuz galiba.
Veli:
— Hayır, efendim ne münasebet! Oğlumun gözleri çok daha yükseklerde…
Bu anekdot öğretmenlere bakış açımızın en ironi ifadesi sanırım.

Madem öğretmenlik maaşında hepinizin gözü var, neden çocuklarınızı öğretmen olsun diye okutmuyorsunuz?

Avrupa standartlarında çocuğumuza eğitim isteyeceğiz. Fakat Avrupa ülkeleri arasında öğretmenimize en düşük maaşı layık göreceğiz. Avrupa ülkelerindeki öğretmenin Türkiye’deki öğretmenin 8-10 katı kadar ücret aldığı herkesçe bilinir. Bu yetmez gözümüzü cebine diktik, çocuğumuza veremediğimiz terbiye için seni suçladık. Sen bizim gözümüzde dayakçı öğretmendin, hakketmediğin bir ücret alıyordun, çok tatil yapıyordun, daha bilmediğimiz neler neler yapmıyordun ki….

Öğretmenlerimize o kadar çok saygı duyup öyle güzel davranıyoruz ki artık, Ahmet öğretmenlerin; “Keşke bu ülkede öğretmen olmasaydım…” diye feryat ettiklerini ve onun için hamallığa razı olduklarını sanırım hiçbir zaman duymayacak sağır kulaklarımız.
Sonra da “Affet bizi öğretmenim” diyeceğiz. “Siz olmasaydınız…” diyeceğiz. Affetme öğretmenim, affetme bizi… Biz affedilmeyi hakketmedik.

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

2 Kere Cevaplanmış to “Öğretmene Verilen Değer”

  1. 1
    Mesut KAYMAKÇI Says:

    Sayın Behçet Yani Bey yazınızı okudum. Çok keyifli bir yazı yazmışsınız. Bir öğretmen olarak ayrıca daha bir keyif aldım. Saygılar...
    Mesut Kaymakçı
    Eğitimci - Yazar

  2. 2
    Ahmet Says:

    Maalesef öğretmene itibar verilmiyor. Ah öğretmenim yazık, çok yazk...



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank