ODTÜ’de, Faşizime Yine Geçit Yok!…
Yarım asır önce de böyle girmişlerdi ODTÜ binalarına, yurtlarına, sahalarına.
Dün; kirlenmiş gönüllerini, ODTÜ kuşağına duydukları kinle temizlediklerini zannettiler. Bugün de, 68'den beri, daha da kirlenmiş ellerini, ODTÜ üzerinden çekmediklerini yine gösterdiler!..
Her fırsatta onu suçlu ilan ederek kendilerini aklama gayretine düştüklerini ibretle izlemekteyiz!..
‘68-‘78 kuşağının verdiği kurbanları sahte gözyaşları ile yeni 12 Eylüllere malzeme yapmaktan çekinmeyenler, işlerine gelince, neyi nasıl ve nereye kadar istismar ederek kullanacaklarını göstermişlerdi... Sahte kanıtlarla daha mum nereye kadar yanacak ki!..
Demokrasiyi, beyinlerinin arkasındaki istasyona götüren tren olarak görenler, şunu bilmelidirler ki; o treni dört ayak seyredenler varsa, o trenin tezgahlanmış istasyona ulaşmasını engellemek için art niyetli yolcuları yumurta yağmuruna tutanlar da, karşılarında inançla duranlar da var olacaktır!..
Hele ki; demokrasinin en temel ilkesi güçler ayrılığına bile gönüllerinde, beyinlerinin bir köşeciğinde bile yer ayırmaktan yoksun yönetim zebanilerine karşı direnmek, sadece üniversite öğrencilerinin değil, her aydının görevidir. Sadece görev de değil üstelik; boyun borcudur...
Dün'lerde bu boyun borcunu ağır bedellerle ödemiştir ODTÜ...
68'lerde Komer'in arabasının yakılmasıyla tutuşturulan devrim meşalesinin fiili direnci, bu gün de aynı tazelikle ve titizlikle sürdürülmektedir.
Son ODTÜ olayları bunun sembolik bir kanıtıdır. Gerektiğinde gereğinin yapılacağının bir işaretidir.
Bu bilincin yıkılmaz yuvası olarak bildikleri ODTÜ'ye planlı hücumlar da bundandır. Hem de dün'lerin gözdağı yöntemlerine daha gelişmişlerini ekleyerek... Kullanılan 650 adet gaz bombası, bu eklere sadece bir örnektir.
...
Bir ülkenin patronları-işverenleri susturulabilir... bitaraf olanların bertaraf olacağı, tehditleriyle, ekonomik yönden korkutulabilir!..
İşçiler, baskılarla, zulümlerle, işlerini kaybetme korkusuyla susturulabilir!..
Memurlar, işlerini kaybetme, sürgün ve benzeri tehditlerle korkutulup susturulabilir!..
Halk, çektiği ekonomik sıkıntılarla, verilen gözdağlarıyla, ölmeyecek kadar ihsana bağlanmış iaşelerle, umut adına dağıtılan yalan ve yaygaralarla susturulabilir...
Ve yine halk, dini telkinlerle, saptırılmış ve çarpıtılmış kavram kargaşalarıyla aldatılmış ve tepkisizleştirilmiş olabilir!..
Öfkeyi hitabete sanat yaparak, ülkede bir karşı grup yaratma üzerine kurgulanmış politikalarla, halk nezdinde, prim yaptığı görülünce genel politika haline getirilen mağduriyet gözyaşlarıyla, yandaş da yaratılabilir!..
Çıkar sınıfları da oluşturula bilinir!.. Övücü ve sövücüler de kiralanabilir!.
Milyonlarca sayfaları aşan iddia safsatalarına ek olarak, savcısı ve hakimi bulunmuş mahkemelerde, her an kin ve nefretini, toplumdan alacağı intikam adına kusmaya hazır, gizli tanıklar da bulunabilir...
Ama, toplumda bir grup vardır ki; ne ekonomik yönden bir çıkar grubuna bağlıdır, ne öyle korku, sindirme ve yıldırma politikalarına pabuç bırakır!.. Onurlu gençliktir bunun adı!... Satılmamış, aldatılmamış...
Gençlik, ne yalan bilir; ne talan.. Bir çıkar grubunun elemanı değildir!..
Gençlik, sahte ve art niyetli politika bilmez!.. Kirli siyaset terstir ona!..
Ismarlama iş yapmaz!.. çünkü kölelik ve biat, onun gençlik ve delikanlılık raconuna uymaz!.. O nedenle; asidir!..Haksızlıklar karşısında isyankardır!. Yağcılık ve çıkar için yandaşlık yapamaz!..Doğru bildiğini, kendisi uygular! Uşak olmaz, uşak da kullanmaz!..Uğradığı haksızlık karşısında, gerekirse babasına, hocasına, devletine bile başkaldırır!. Yeter ki haklılığa inansın!..
Her dönemde, her yerde var olmuştur bu gençlik!.. İdealisttir!..
Bu nedenle, gençlikten idrakı kaldırmaya yönelik planların uzun vadede başarılı olabilme şansı yoktur. Irmağı tersine akıtmak kadar akıl dışıdır bu çaba.
İşte ODTÜ gençliği bu gün, gençliğin geleneksel hakkını vermektedir. Bu onurlu direnişleriyle, gerçekten, tam bağımsız, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti talep eden Atatürk gençliğine de örnektirler.
Ve öğrencilerine destek çıkan ODTÜ öğretim üyeleri de, suya sabuna dokunmamayı bilimsel-tarafsızlık zanneden tatlı su samurlarına ibret olsun
------
Ne var ki; Gençliğinde bu eylemlerin içinde ve hatta ön saflarda yer alacak kadar idealist olup da, ilerleyen yaşlarında, beyin-vicdan-izan düzlemindeki dönüşüm içinde; çıkar-mide-cüzdan üçgeninde mutasyona uğrayanlar da yok değildir, ama çok değildir!.. Kullanılıp, bir mendil gibi çöpe atıldıkları gün göreceklerdir onursuzluğun yüzlere perde olmadığını...
Çok uzak değil o günler.