ODTÜ Vişnelik’te Nazlı Eray Etkinliği
Değerli dostlar;
Ayda bir kez ODTÜ Vişnelik’te edebiyat oturumları yapılıyor.
Bir yazar ve roman incelemesi etkinliği gerçekleştiriliyor.
20 Ocak 2015 akşamında kendisi de aramızda olmak üzere Nazlı Eray ve kitapları-romanları konuşuldu. Nazlı Eray da arada söze girerek ek açıklamalar yaptı, yazılarından bir kaç paragraf okudu.
En sevdiği eseri “Aşkı Giyinen Adam” isimli romanıymış.
Ayışığı Sofrasının 12 saat içinde geçen olaylardan oluşan bir roman olduğu izlenimi edindim. “Bir Ankara Romanı” dedi yazar bu kitabı için.
Refik Belendir Sokaktaki Enerji Apartmanından, Konur Sokağa, Pursaklardan, Karanfil Sokağa, Gazi Osman Paşa’ dan Tunalı’ya bildiğimiz mekanlar, çevreler..
Bu akşamki konu da Ayışığı Sofrası romanının incelenmesi idi.
Roman hakkında sunum yapan arkadaşımız konuşmasının bir yerinde Gazali’nin şu sözünü söyledi;
“Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.”
Ne müthiş bir söz. Hep öze yönelmek gerek. Romanıma “Öz Peşinde” adını koymuştum çok önceden.
Görüngülerle gerçekler aynı değil. Aynı olsaydı bilime gerek kalmazdı. Sanata gereksinim de duyulmazdı.
Romandaki anlatıcı Serra, yazarın kendisiymiş. Bunu sunucu söyledi, yazar da onayladı.
Kahramanlardan birinin “her şeye rağmen yaşam güzeldir” demesi umutlu bir cümle.
Sunumda Nazlı Eray’ın “büyülü gerçeklik” akımı içinde sayılabileceği belirtilince, yazar; “kendisinin büyülü belgesel gerçekçilik” içinde olduğunu ve bunun da dünyada yeni bir yaklaşım sayılması gerektiğini söyledi.
Örnek olarak da, “Aydaki Adam” romanını verdi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yaşamının anlatıldığı bu eserde belgesel temelde büyülü bir gerçeklik içinde kalındığını öne sürdü.
Nazlı Eray bir de anektod anlattı, çok ilginçti.
Üniversite veya Lise bitirme sınavlarında bir soru sorulmuş.
Soru şu;
Türk edebiyatında fantastik yazar aşağıdakilerden hangisidir.
a)İnci Aral b) Nazlı Eray c) .... d).....
Belli ki, doğru yanıt b.
Bu soruyu doğru yapan çocuklar 20 bin veya 30 bin sıra ileri yükselmişler.
Nazlı Eray dedi ki;
“ Böylece çok sayıda okur kazandım”.
Soruyu bilemeyenler internet ortamında Nazlı Eray’a;
“sen kimsin ya? “
“nerden çıktın sen yahu?”
Diye sitemlerde bulunmuş, O da öğrencilere cevaben;
“Siz Namık Kemal’le face’ den yazışabiliyor musunuz, konuşabiliyor musunuz, Reşat Nuri’ ye mail atabiliyor musunuz, bakın ben bir yazar olarak kanlı-canlı karşınızdaym, daha ne istiyorsunuz” diye sevimli yazışmalar gerçekleştirmiş onlarla..
Bunlar da seminerin çok hoş anlarıydı, alkışlandı tabii.
Yazar bir Osmanlı Paşasının torunu, edebiyatçı bir babanın ve yedi dil bilen bir annenin evladı.
Evdeki edebiyat atmosferine bakın, demek ki hem genetik hem de çevre bu yazarlık işlerinde de çok etkin unsurlar.
Sunucu, “çok üretken yazar, 40 ‘ın üzerinde kitabı var” deyince;
Yönlendirici Şule Şahin;
“Evet yazarımız her ne kadar mütevazı olsa da, kendisi çok çalışkandır”, dedi.
Eskiden bu konuları tartışmaya açmıştım;
Yazar üretkenliği nedir, nasıl tanımlanıp, ölçülür,nicelik yanında nitelik de nasıl bir yaklaşım içinde bu yazar üretkenliği konusu içinde ele alınabilir.?
Siz değerli yazar-okur dostlarıma yeniden soruyorum;
Arkadaşlar, yazar üretkenliği dendiğinde ne anlıyorsunuz, nasıl ölçülebilir bu, sanatta bu ölçüm işleri kolay değildir biliyorsunuz.
Şule Hanım’ın “çalışkandır” deyimini kullanması sanki daha doğru gibi geldi bana.
Burada yazarın ilk öykülerinden “Mösyö Hristo”nun güvercin olup uçan bir kuş olması, büyülü gerçekliğe örnek verildi.
Ben de bu anda, “Gülperi-Telli Turna” isimli öykümü anımsadım.
Büyülü Gerçeklik ilk kez Fransız yazar Roch tarafından kullanılmış.
Nazlı Eray bir kitabında Arjantinli Eva Peronu anlatır.
Kendisine “büyülü gerçekçi yazar” denilince, dedi ki;
“Aslında büyülü olan şey Eva Peron’un hayatıdır. Öldükten sonra kocası tafından, çok sevildiğinden değil de, sırf siyasette kullanılmak için, cesedi mumyalandırılır. Mumya ceset çalınır, gizlenir, 20 yıl sonra bir gece ışıklandırılan bir uçağın iniş merdivenlerinden sanki canlı gibi yürütülüp indirilir, Arjantin Halkı birbirini ezer..”
İşte bu hayattır fantastik olan.
Ben bunu yazdım. Belgesel temelde. Bu yüzden büyülü belgesel gerçeklik diyebiliriz”.
Ne ilginç konular ve konuşmalar değil mi?
Değerli arkadaşlar;
17 Şubat 2015 Salı akşamı ODTÜ Vişnelik’te “Halit Suiçmez ve Halil Genç; Arjantinli yazar Cortazar’ın Seksek isimli romanı” üzerine sunumlarını yapacaklardır.
Kitap-yazar-edebiyat ve sanat konuşmaya, paylaşmaya bekleriz efendim...