O Ceberrut Devleti Çok Ararsınız!
Bayram günü böyle terör, şiddet, kin ve nefret konulu bir yazıyla karşınıza çıkmak istemezdim. Ancak;
Bayramın ilk günü İnternethaber.com’un MHP’li yazarlarından Lütfü TÜRKKAN yazısında “arkadaşından aldığı” yalan-yanlış bilgi/haberi işleyince bize de cevap yazmak farz oldu.
Neymiş?
Kendi yazısından yaptığım alıntıdan öğrenelim:
“Dün gece Güneydoğu’da şark görevini yapan bir kardeşim aradı Bayramımı tebrik etmek için.
Görev yaptığı yer, küçük bir ilçe iken sonradan vilayet yapılan Güneydoğu’da bir yer. (Muhtemelen Şırnak, zira Batman eskiden de “küçük bir ilçe” değildi. A. AY)
Terörün yoğun yaşandığı bir bölge.
Hoş birkaç sözden sonra, “Nasıl oraların durumu?” diye sordum.
- "Burada Devlet maalesef yok. Devlet’in yerini BDP ve PKK almış buralarda” diye cevap verdi içini çekerek.”
Evet,
Lütfü TÜRKKAN’ın “arkadaşından aldığı haberin/bilginin” bir bölümü bu.
Doğrusu külliyen yalan, yanlış…
Bölgede bunun benzeri bir durumun var olduğunu iddia etmek şiddet ortamını arzulamak değil ise bunu “siyasi iktidarı” şiddete başvurmadığı için Türk kamuoyu nezdinde zor durumda bırakmaya yönelik bir çaba olarak algılarız.
Bu anlayışı çok iyi tanıyoruz. Bu kafa sahipleri bu ülkede 26 yılda 60 bin evladının kaybını hiçe sayan anlayış değil de nedir?
Hala Kürt sorunu ve bu bölge akıllarına geldiğinde silah ve kan dışında hiçbir şey düşünmeyenlerdir bunlar.
Bu anlayış Kürt sorununu “kardeşlik, eşitlik ve barış içinde” çözmeye karşı olan anlayıştır. Farklılıklara tahammül etmeyen anlayışın kin ve nefretinin yansımasıdır.
Sayın TÜRKKAN,
Siz Kürt sorununa demokratik, insan haklarına dayalı çözüm(ler)e karşı olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyor ve yazıyorsunuz.
Söyler misiniz?
Alevilerin yıllar yılı var olan sorununu çözmek diye bir derdiniz var mı(ydı)?
Kürtlerin varlığını bile “bad’e harabul Diyarbekir” kabul etmediniz mi? Yoksa siz hala kabul etmeyenlerden misiniz?
Hani Ermeni vatandaşlarınız?
Bölgenin en kadim halkı olan Süryaniler neredeler?
Asırlarca barış içinde yaşamadık mı bu unsurlarla?
Kim, nasıl ve niçin bunları öz yurtlarından etti?
Saymakla bitmez o sahip olduğunuz tek tipçi anlayışın cürümleri…
Sahi sorunları çözme konusunda aklınıza silah dışında bir şey gelmiyor mu?
Aldığınız eğitimde “pedagoji, oryantasyon, formasyon vs.” yok idiyse sorun giderme ve problem çözme diye bir şey de mi duymadınız?
Sayın TÜRKKAN,
Bu ülke 60 bin evladını sizin gibi sorunu tersinden okuyanların, farklılıklara tahammül edemeyenlerin, inkâr ve asimilasyon politikalarını sürdüren anlayış(sızlık)ların yüzünden kaybetti.
Rumları, Ermenileri, Yezidileri, Süryanileri ve daha nice zenginliğimiz olan unsurları sizin tek tipçi anlayış ve dayatmalarınız düşman edip bizden etti.
Size göre kimi zaman komünizm gelecekti, o tutmayınca irtica hortlakları türettiniz, yetmedi asırlardır beraber yaşadığımız kardeşliğimizi 60 bin evladın kanıyla mahvettiniz.
Bu bölgede yaşayan bir Kürt aydını olarak söylüyorum;
Devletin zaafı, eksikliği söz konusu değildir. Ancak daha önce emdiğimiz sütü burnumuzdan getiren ceberut devlet anlayışı ve onun “güvenlik konsepti”ne iman eden yetkililerin terör estiren tutumları yerini insancıl yaklaşımlara bıraktı. Hepsi bu. Size telefonda "Burada Devlet maalesef yok. Devlet’in yerini BDP ve PKK almış buralarda” diyen memur bey de o ceberut anlayışı bulamamanın sıkıntısını yaşayanlardan biri…
Biz bu bölgede (1977–2003) 26 yıl boyunca güvenlik güçlerinden neler çektiğimizi çok iyi biliriz. Bakın size -en hafifinden bir tanesini anlatayım:
Yıl 1995,
Yer Lice’nin yakılan ve dolayısıyla yok olan bir köyü,
Kendilerine Terörle Mücadele Timi dedikleri bir grup köyde “arama” yapmak için baskın düzenlemişler. Köyün 9 günlük damadının evine kapıyı çalmadan giriyorlar, mahremiyet eksilerin eksisinde. Herkes yataklarından fırlıyor. Evde bulunan bayanları -aralarında 9 günlük gelin ve 82 yaşında piri fani büyükanne de- ayağa kaldırılıp dans ettirircesine zıplatmışlar. Bilmeniz gerek, yeni evlenenlerin eşleri hanımlarının gözünde kahramanlar gibidirler. 9 günlük gelin eşinin gözlerinin içine “senin gibi erkeğe yazıklar olsun, senin bulunduğun yerde taptaze eşine reva görülene bak” dercesine bakıp zıplamaya başlıyor.* Böyle rezalete varan zıplatılmalarının sebebi acaba evde teyp kaseti var mı? Hani teyp kaseti zıplayınca hışırtı çıkarır ya, bizim Terörle Mücadele Timimiz suç teşkil eden silah bulamayınca Kürtçe türkü kasetlerini suç unsuru olarak bulmak istiyorlar. (Çünkü başka bir suç aleti bulunmayınca kasetleri “terör suçu” sayma marifeti yaygındı. Bu mağdurlardan biri de bu satırların sahibidir.)
Bölge insanı bunun binlercesini binlerce kat ağırlığıyla yaşadı. İnsanım diyen bu insanlık dışı muamelelere dayanamazdı. Dayanamayan aldı başını gitti. Bizler de yıllarca inim inim inledik.
Sayın TÜRKKAN, asırlardır kardeşçe yaşayan bu iki halktan ne istiyorsunuz? Bu devletin sizin istediğiniz şekilde bir devlet olması demek halkına kan kusturan polisinin, güvenlik görevlisinin olması demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Çünkü yıllarca öyle bir devletle yaşamak zorunda bırakıldık.
Şimdi, telefonda size sızlayan devletin o memuru, daha önce bölgede görev yapan ve bu devletin vatandaşına reva görülen bu ve benzeri hikâyeleri dinlemiş olmalı ki (kendileri bu dönemde böyle insanlık dışı muameleleri yapamadığı için) devletin “yokluğundan” şikâyet ediyordur. O memur efendinin ve sizin aradığınız devlet vatandaşını inin inim inleten, onlara kan kusturmayı bile çok görüp faili meçhule terk eden devlet (yetkilileriy)di. Evet, doğru bayım; aradığı(nız) o kaşları çatık, suratı buz gibi, vatandaşı suçlu gören ve cezasını da işkence ve cinayete vardıran, yani “rutin dışına çıkan” devleti arıyorsanız (başka kapıya) o devlet yok artık. Büyük eksiklikler ve yanlışlıklar olsa da bölge o yılları çoktaaaaaaaaaaan geride bıraktı.
Sizin Ak Parti ile bir hesabınız var, biliyorum. Ama lütfen biz Kürtler üzerinden hesabınızı görmeyin. Muhalefetin bin bir yolu, çeşidi var. İlle de kanlarımız üzerinden mi siyaset yapacaksınız? Bakın öldürülen 60 bin insanın 6000 (altıbin)i (biz ayırım yapmıyoruz ama sizin anlamanız için belirtiyorum) Türk evladı. Bize acımıyorsanız bu (kardeş gördüğümüz) evlatlarınıza acıyın ve kan üzerinden muhalefet yapmayın.
Bizi rencide etmeye devam ediyorsunuz;
“Şu anda orada görev yapan bu kardeşimin de benimle hemfikir olduğu esas kırılma noktası, Habur’dan giriş yapan teröristlerin, davul zurna ile karşılanması oldu.
O günden sonra, terörle mücadele de, ülkenin üniter devlet yapısını muhafaza etmek de artık zor hale gelmiştir.”
Doğru değil Sayın TÜRKKAN;
Siz bu mutlu olayı da sadece barış ve kardeşlik olmasın diye saptırdınız.
Habur’dan gelenleri kimse “zafer kazandık” diye değil; “artık kan akmayacak, barış gelecek diye eğlenerek karşıladı”. Ama siz bu sevincimizi çarpıtarak Türk kamuoyuna sundunuz. Ve maalesef tarihin pek çok evresinde olduğu gibi halkın yararına olan doğrular halkın zararına olan yanlış ve yalanlar(ınız)a yenildi.
O karşılama (keşke olmasaydı ama) “artık Türk ve Kürt çocukları ölmeyecek, annelerimizin dünyayı kavuran gözyaşları artık akmayacak” diye şenlik gibiydi.
Yeminle söylüyorum o karşılamaya katılanların kahhar ekseriyeti ifade ettiğim gibi “kanın durmasının sevincini” yaşamak istediler. Ama sizler bunu bizlere çok gördünüz. PKK’nın bir kanadı (şahinler) nasıl kan akmaya devam etsin diye çalışıyorsa maalesef sizden de bu yönde bir gayret! görmenin derin üzüntüsünü yaşıyorum. Sanki sahip olduğunuz anlayışın bu ülkede kanın akmasına “alet” olduğunu unutmuş gibi.
Demem o ki;
Biz kana doyduk, hem de altmış bin defa doyduk. Artık çocuklarımızın kanıyla siyaset yürütmeyin.
Yani,
Düşün yakamızdan…
* Sizce o 9 günlük damada ne oldu?
Gözünüz aydın, 9 günlük eşinin yanında düştüğü “aşağılık” duruma dayanamadı, isyan etti ve hiç de doğru olmadığına inandığım yolu seçti;
Dağa çıktı. Şimdi bayram edin, ey kan siyasetine mayışanlar.
dün bu yaziyi okudum dedimki yine akpyi kollamis ama bugunku yazi kalkanlari konu alip iyi bir muhalefet yazisi oldu ,, devletimiz yillarcasina farkliliklari gormezden geldi bugunlere geldik...
Kasım 20th, 2010 at 15:29