Not Defteri:
ATATÜRK’TEN BİR HATIRA…
Atatürk ve çevresinde bulunan dalkavuk bazı arkadaşları, bir içki sofrasında demleniyorlardı.(Tarihi kaynak ve belgelerde; “Cumhuriyet Meyhanesi”nde ve özel sofralarında Atatürk’ün her gün bir büyük rakı, 15 fincan kahve içtiği belirtilir.) Atatürk derinlere dalarak şöyle dedi:
-Acaba ben öldükten sonra, millet ve yanımda bulunanlar benim için ne diyecek?
Teker teker söz alarak, abartılı ifadelerle Atatürk’ü ölümsüz yapan cümleler kurulur:
-Bu dünyaya sizden başka büyük bir dahi gelmedi.
-Siz asrın yetiştirdiği en büyük adam, peygambersiniz. Vs.
Atatürk bir müddet sessiz kaldıktan sonra şöyle der:
-Siz doğru söylemiyorsunuz, bana göre şöyle derler: Etrafında bulunan pezevenkler
olmasaydı, siz daha faydalı işler yapar, eserler meydana getirirdiniz..
Kurbağanın yüzüne tükürmüşler de, Nisan yağmuru yağıyor demişler ya…Bu dalkavuk veya Atatürk’ün ifadesiyle pezevenkler, aynen böyle değil miydi?...
Atatürk’e Allah, Peygamber diyenler, ölümsüz diyenler, Çankaya’yı Kâbe’ye tercih edenler ‘Atam sen kalk, ben yatam’ diyenler, özel mevlit yazanlar bu pezevenkler değil miydi?
• TARİHTEN GİZLİ BİR YAPRAK
Atatürk’ün ölümü üzerine çok sayıda bilgi/belge vardır. Cumhuriyetin kurulmasından sonra meclise giren, işbaşlarına gelen, koltuklara oturan, çok sayıda dönme, (Sabatayist) ermeni, mason ve özü bellisizler, Atatürk’ün çevresinde çöreklenmiş, bir çok gizli planlar uygulamışlardır. Mason kaynaklarında Atatürk’ün ismi “Sarı Adam, Sarı Efe” olarak geçer.
Atatürk’ün ölümünde siyanürlü bir iğne kullanıldığı, öldürüldüğünü ileri süren bilgi/belgeler vardır. Etrafına kadar sızan sabatayist doktorlar için, Atatürk’ün:
-Bu adamlar beni öldürecekler… dediği,“Beni Türk hekimlerine emanet edin” sözünün uydurma, kamuflaj olduğu söylenir.
Siroz hastalığı yalanı uydurulan, derisinde meydana gelen kırmızı lekeler için de, “köşkün bahçesinde dolaşan kırmızı karıncalar böyle yapıyor” uydurmasının Atatürk’e inandırılmak istenildiği, son günlerinde karnından devamlı su alındığı tarihi belgeler arasındadır.
Atatürk’ün yanında bulunan yakın arkadaşı, yaveri Salih Bozok,1881'de Selanik'te doğdu. Mustafa Kemal ile önce mahalle, daha sonra da okul arkadaşlığı daha başlangıçta kaderini çizmiş oldu. İkisi de aynı okullarda okuduktan sonra aynı yıl Harp Okulunu bitirdiler.
Mustafa Kemal Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Anadolu'ya geçmeden önce ve Suriye Cephesi'nde bulunduğu sırada Salih Efendi'yi başyaver olarak yanına getirtti. Sürekli beraberlik böyle başladı ve Salih Bey yarbaylıktan emekliye ayrıldıktan sonra bile Mustafa Kemal'in yakınında kaldı.
Atatürk’ün 1938 yılının kasım ayının onunda, saat 9’u beş geçe öldüğünün de uydurma olduğu, Salih Bozok’un: “Sen öldükten sonra bu dünya bana dar gelir, ben sensiz yaşayamam..” diyerek şakağına tabancayı dayayarak intihar ettiği, sonra kurtarıldığı masalı da, günümüzdeki taraflı yayınlarda yer alır. Salih Bozok’u bazı sırları söylememesi için diğer Sabatayist-Yahudi- doktorlar tarafından öldürmeye teşebbüs ettiklerini diyenler de vardır.
(Kaynak: Ülke TV. 29 Ekim 2011/ Cumartesi, Sıra Dışı Programı. Prof. Mehmet Çelik söyleşilerinden)
• SANA GÖSTERİRİM…
Bir Sohbet programında Prof. Mehmet Çelik, Hıristiyanlığın günümüzde ne hallere düştüğünü, din adına papaz ve hahamların insanları nasıl sömürdükleri anlatılırken, olmuş bir fıkra anlattı, Şöyle:
Bir kilisede bir papaz günah çıkarma kabininde bir kadınla cinsi münasebet kurarken, günah çıkarmaya gelen başka bir kadın bu manzarayı görür. Durumlarını bozmayan münasebetsiz kişilerin yüzüne tükürerek oradan uzaklaşır. Bu anda papaz kadına dönerek şöyle der:
- Bu işimi bitireyim de, Allahın evine nasıl tükürürsün sana gösteririm.
Günümüzdeki Hıristiyanlık, Hıristiyanlar hakkında bundan güzel bir tesbit ve teşhis olmaz sanırım. Yorum size ait…