Niyazi Çetinkaya!
Niyazi Çetinkaya, Çetinkaya Ailesi’nin ve Adananın renkli simalarındandır.
Ticari performansı, terbiyesi, duruşu, dahası da dobra ve mertliğiyle takdir ettiğim, sevip saydığım bir güzel insandır. Niyazi Bey aynı zamanda koyu birde FENERBAHÇELİ’ dir.
Geçmiş yıllarda (merhum) Kemal ASLAN dostumla birlikte Niyazi Baba’nın Gülek’teki yazlığında muhteşem bir final maçı izlemiştik.
Kambersiz düğün olur mu?
Elbette olmaz, rahmetli Kemal ASLAN ile Niyazi Bey’in oturduğu siteye girdiğimizde, Niyazi Bey’i pırıl pırıl bir çayhanede dostlarıyla sohbet ederken bulduk.
Geleceğimizden haberi olduğu için bekleniyorduk.
Maç çoktan başlamış 15 dakikada geçmişti.
Televizyonu açtığımızda golsüz beraberlik devam ediyordu.
(merhum) Kemal ASLAN koyu bir GALATASARAY’ lı olup, aynı takımı tutan Çetinkaya Ailesi’nin Prensesi diye tabir ettiğim Niyazi BEY’ in (merhum) Eşi Emine ÇETİNKAYA ile acil ve anlık bir ittifak oluşturmuşlardı.
Hop oturup hop kalktığımız maç berabere bitmiş dostluk kazanmıştı.
0 gün (merhum) Emine ÇETİNKAYA’nın kendi elleriyle yaptığı kebabın tadı hala damaklarımdadır. Kemal ASLAN ki, yemekler konusundaki uzmanlığı tartışılmayan bir simadır. O bile o güne kadar böyle lezzetli bir kebap yemediğini itiraf etmişti.
Yemek sonrası kahveler içilip çaylar ikilenip muhabbet koyulaştığında, bir ara Niyazi bey dili tutulmuş gibi: “E..Be..be..be…” gibi sağır ve dilsizi oynamaya başladı.
Emine Hanıma ne oluyor ne yapmaya çalışıyor dediğimde Emine Hanım: “..Yıllar önce yanımızda çalışan adı Mustafa olan sağır ve dilsiz engelli bir bekçimiz vardı. Niyazi bey ona yediğinden yedirir, giydiğinden giydirirdi. Konuşan ve duyanlardan daha samimi ve sadıktı. Niyazi ile her eve gelişimizde bekçi Mustafa kapının tam önünde yatar, kaldırdığımızda da E..be..be..be ye..me..me… derdi.
Niyazi beyle çok iyi anlaşırlardı.
Yıllar önce Bekçi Mustafa Hakkın rahmetine kavuştu.
Niyazi bey rahmetliyi hatırladığı zaman onun anısına binaen, bu şekilde sağır ve dilsizi oynar zaman, zaman…
Bir gün bir restorana yemeğe gitmiştik. Niyazi bey durmadan konuşuyordu şef garsona bir de yemek siparişi vermiştik.
Siparişi alan şef garson geri döndüğünde, Niyazi Bey’i böyle sağır ve dilsiz görünce hayretini gizlemeyip sordu:
-Abla bu adam az önce konuşuyor bülbül gibi şakıyordu, şimdi neden konuşmuyor, konuşamıyor? dedi. Bende Niyazi Bey’in bu ve benzeri alışkanlıkları vardır kusura bakma dedim.
Bitip tükenmeyen kahkahalar ve esprili sohbetten sonra, Adana’ya döndüğümüzde, gündüzün aydınlığı nöbeti geceye devretmiş , manhattan’a benzeyen Kuzey Adana’nın ışıkları parıl parıl parlıyordu..
Ömrümüzden bir yaprak daha düşmüş, zaman yıldırım hızıyla akıp gidiyordu..
Asrın Aliminin ifadesiyle: “Bu dünya ebedi kalmak için yaratılmış bir menzil’ miydi?
Yoksa Niyazi ÇETİNKAYA’ nın, E..Be..Be..si içinde gizlenen Rahmetli Mustafa’nın yaşama karşı olan sadakati mi?
Sizce hangisi?
BİR AYET
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.
BİR HADİS
Komşusu açken tok yatan bizden değildir…
BİR SÖZ
Şiddetin zekası vardır, aklı ve vicdanı yoktur, o yüzden irfanı da yoktur. Savaş için belki zeka, ama barış için akıl gerekir.
AFORİZMALARIM
Hatalarım var çünkü insanım…