Nilüfer Çiçeği
Belki de doğada kendine özgü canlılardan en nadide olanıdır nilüferler.
O nadide varlığıyla biz insanlara yüzlerce ders vermekte, / Duruşuyla, oluşuyla, hem her şeyiyle nilüferler.
Bir gizem, bir hayranlık, binbir endamla mündemiç o nazenin varlık, / Doğuşundan ölümüne gerçek bir okul, tutkulu bir ekoldür insanlara nilüferler.
İnsanoğlu ölümlü, insanoğlu aciz, insanoğlu bîkes, nâtuvân...
Nilüfer de aciz, hassas ve nâtuvân, acizliğinden nâlân…
Nilüferlerin böylesi insansı halleri DERS alanlar için güçlü bir hayat iksiri aslında.
O erdemin çiçeği, o mütevazılığın çiçeği, o gizemin çiçeği.
(A.Fidan)
Latince lotus olarak adlandırılan ve genellikle durguna yakın yavaş akan ırmak kenarlarında veya longozlarda yetişen Nilüfer çiçeklerinin kökleri sudaki metrelerce derinliğe rağmen suyun dibindeki toprağa saplanır. Öyle ki, su dibindeki topraktan itibaren nilüfer çiçeğinin sapları 10 metreye kadar uzar. Dünyanın her bir yerinde apayrı güzellikler ortaya koyması ise, kendine özgülüğünün bir başka göstergesidir.
Onun mavi çiçekli olanlarındaki afrodizyak, beyaz çiçekli olanlarındaki anti afrodizyak etki, ondaki dengeyi ve vakurluğu, gösterir aslında.
Onlardaki sistematiklik ve ilhamî zeka da başlı başına bir ibrettir. Zira bazıları gündüz çiçeklerini açarken, bazıları gece açmakta. Bazıları bu gün çiçek açarken, bazıları birbiriyle nöbetleşircesine ertesi gün çiçek açmakta. Adeta bulundukları dünyaya nöbetleşerek güzellik katmaktalar. Nilüferlerin tomurcuklarının bir iki saat içinde metreleri bulan dev çiçeklere dönüşebilmesi ise tılsımın, gücün, gizemin bir başka boyutu.
Yapraklarındaki yeşil, barışı, dairesellik, evreni ve sonsuzluğu, daireselliğin ortasındaki sap kısmı ise, yaratıcının tekliğini gösterir. O yaprağın yanındaki nefis, rengarenk nadide çiçek ise, yaradanın güzelliğini göstermekte bütün bir dünyaya.
Onun su üstünde çiçek açması, cesareti, güveni, altının boş olduğu ve suyun üstünde olması ise ölümlülüğünü göstermekte insanoğlu gibi.
Onların gizemi, Hint ve Mısır kültürün de temel ögesidir tarihe baktığımızda. Zira nilüferler hem Hindistan’da hem Mısır’da kutsal kabul edilirler. Hatta Ramses’in mezarında bile nilüfer kabartmaları bulunmakta.
Nilüferlerin bazılarının gündüz bazılarının gece çiçek açmaları, bazıları çiçek açtıktan sonra suyun içine batması ise, dünya ile olan enerji alışverişlerindeki tılsımı göstermekte.
Doğadaki gibi en temel öge olan, su, ışık ve hava onların da vazgeçilmezleridir hayatlarında. Işık ve su onları adeta aşka sevkeder, ve tertemiz kutsal bir hava üretirler koyların ve longozların derûni ikliminde.
Nilüfer çiçeğinin en büyük azmi, aşka kavuşmasında gizlidir. Zira Nilüferlerin suyun içinde başlayan yolculuğu IŞIĞA kavuşuncaya kadar devam eder. Tıpkı insanın doğuşundan ölümüne kadarki yolculuğu gibi. Âşığın mâşuka kavuşma yolculuğunun meşakkati gibi. Bu yolculuğun bitiminde misyon bitmez, sırada yaprakların kenarının kıvrılarak onların suya batmalarının engellenmesi ve hayata sımsıkı tutunuş mücadelesiyle devam eder yolculuk. Onların yaşam yolculuğu yine bitmez. Sırada neslin devamı gelir. O çiçeklere dayanamayan kınkanatlı böcekler gelir çiçeklere konarlar. Öyle ki, nilüferler bu böcekler hemen gitmesin diye çiçeklere konduktan sonra yapraklarını kapatarak onarlı bir gün boyunca hapseder ve onlara bol bol polen ikramında bulunur. Sonra çiçekler açılır ve böcekler diğer nilüferlere nesli taşımaları için gönderilir. Yeter mi yetmez. Artık aynı böceğin aynı çiçeğe polen taşımaması için nilüferler çiçeğinin rengini değiştirirler. Beyaz nilüferler pembe renkle dünyaya bir başka güzellik katarlar.
Yapraklarının suyun üzerine sereserpe yatışı, ondaki haki yeşillik suyun on metreyi bile bulan derinliklerindeki kökleri için enerji santrali, kök ile yaprak arasındaki sapları ise, bu fabrikanın yüksek gerilimli enerji kordonlarıdır.
Onların bu yaşam yolculuğundaki tılsım herkese ilham verir. Herkes ömründe bir kez de olsa içinde nilüfer çiçeği olan longozlara gitsin görsün. Uzun uzun onların yapraklarındaki dairesel sonsuzluğu, armoniyi ve kardeşçe yaşamı süzsün, sonra başını havaya kaldırıp baksın sonsuz masmavi göklere…
Hayatın yaşamla ölüm arasındaki bir eneji tüketim süreci olduğunu sezsin ve “insanlık” misyonunu daha dolu ve doyurucu şeylerle tüketsin derim.
Mutlu pazarlar efendim. Kahveniz bol köpüklü mutluluğunuz daim olsun.
Özel Not: Türkiye'nin en güzel longozlarından biri Karasu'dadır. Bu konuya eğilmeme neden olan, Çevre Aktivisti Sn. Elif DURU arkadaşıma teşekkür ederim.
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, http://www.bilgievreni.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.siyasalforum.org, http://www.gazetecanik.com, http://www.gercekgazete.web.tr, ile, Gazete Canik, Gerçek, vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.