Nereye Didim?
Didim'de iki tekerli motorlu araçlar konusunda bir sıkıntı var. Gece veya gündüz caddeler yarış pisti gibi. Yarış motorları da var, mobilet türü araçlar da var. Hem yayalar için hem de kendileri için tehlike oluşturuyorlar. Gece yarıları gelen gürültüler ise insanları rahatsız ediyor. Buraya geldiğimden beri var bu problem. Fakat pek de bir önlem alınacakmış gibi görünmüyor.
Bu tür problemleri sadece Didim'in serseri veya şımarık zengin çocuklarının çıkardığı düşünmeyelim. Arada bir, örneğin bir baba oğul da olabiliyor sürat yapanlar.
Bazen Didim'e şöyle bir baktığım zaman sanki hiç sahibi yokmuş gibime geliyor...
Hep unutuyorum söylemeyi... Özellikle çarşı bölgesinde kaldırımlar esnafların ürünleriyle dolu. Yürümek ek çaba gerektiriyor. Bir gün belediyeye, şuraya buraya da soracağım, bu esnaftan işgaliye parası alınıyor mu? diye.
Didim'de düzgün çalışan esnafı zor bulursunuz. Gerçi sanırım Türkiye'nin her yerinde böyle benzer durumlar var da..fakat sanırım burada daha çok. Diyeceksiniz ki niye? Başka yerde görmediğim, hiç aklıma bile gelmeyecek sorunlarla karşılaşıyor insanlar:
Anahtar yaptırırsın, kapıları açmaz... Benden sonra okula atanan öğretmen arkadaşı uyarmıştım şaka yollu. Bilgisayar atölyelerinin yedek anahtarlarını yaptıracaktı. Hocama dedim ki, hocam bak yarın o anahtarlar bu kapıları açmaz... Şaka zannetmişti.. Ertesi günü, yaptırdığı anahtar yedeklerinin yüzde 90'ı kapıları açmamıştı.
Yurtiçi kargo.. gerçi bunlar “esnaf” sınıfından sayılmıyor ticari olarak fakat sonuçta parayla çalışan iş yerleri hepsi.. Buraya geldiğimden beridir 4 kere sorun çıkardılar. Yol üzeri filan diye bunlarla kargo alıp göndermeye çalışıyordum... Gelen kargoya gelmedi derler, geldiyse başka bir adrese gönderirler, kargoyu gönderemeyip para alırlar. Müşteri hizmetleri baştan savmacıdır. Mobil sistemleri iki gün sonra gelir. Çalışan personeli her müşteriye karşı kaba saba davranır
Elektrik işimiz vardı, bir montaj işi. Bu elektrikçi müteahiten parasını çoktan almış.. çağırırız gelmez, çağırırız gelmez. İki ay peşinde dolandırır bizi. Naim diye bir baştan savmacı biri.
Anadolu sofrası diye bir yer var.. Burada bir ara çalışan iyi birkaç personel vardı. Onun zamanında arada bir giderdim. Sonra personeller değişti, biraz da kaliteleri düştü personelin. En son salatamdan siyah bir böcek çıkınca bir daha da gitmedim. Ben bekliyorum ki nezaketen de olsa şu kısım parayı da almayalım, demelerini.. ki deseler bile ben parayı verirdim.
Sonra, “Şahane” adlı bir lokanta buldum. Temiz bir ağabey. İşyeri temiz. Fiyatlar da uygun. Yani zor da olsa iyi esnaflar da bulabiliyorsunuz.
Geçen günlerin birinde ŞOK marketin birine gittim. Cuma günü, namaz vaktine denk gelmişim galiba. Kovalar gibi elimdeki ürünleri bıraktırdılar bana. İlk defa böyle bir şey gördüm deyince ben seslerini yükseltiler, 6 aydır böyle! dediler. İyi dedim. Bir daha da gitmemeye karar verdim.
Yaz aylarında geçici olarak kurulan kumsal işletmeler vardır. Arada bir dolanıyorum tabii. Fakat sanki özellikle “ayı” formatında personel gerekiyormuş da alınmışlar gibi bir halleri var. Her yerden, her ülkeden insan geliyor buraya. Yani topyekun sunum denen şeye biraz özen gösterilmesi gerekiyor.
...
Bir de esnaftan sayılmasa da, merkez camiinin imamı çok bağırıyor. Taa Akköy'deki köpekler bile uluyor ezanı duyunca.
Bunlar gibi pek çok problem var burada. Bunlar önemli şeyler bence. Ben bir insanım ve hayatım nerede geçiyor? Caddede, yürürken, küçük işler, büyük işler... hayatlarımızın çok fazla kısmı bunlardan oluşuyor... Bu yüzden önemli şeyler.