Nerden Biline
Yani, facebook olduğumuz hali değil de olmak istediğimiz hali gösteriyor çoğunlukla. Mutluluk pozları verenlerin, sadece, mutlu olunduğu takdirde nasıl da mutlu olabileceğini gösteriyor, buna aracılık ediyor facebook. Bir eşik seviyesi var: başkaları gördüğü takdirde bizim mutluluğumuz oluşur.. görünmez bir eşik, belirsiz ve kolay geçilebilir bir eşik.Halbuki bu mutluluk veya huzur başkalarının görmesi gerekli bir şey değildir. Kişi “olumlu” bir kişiliğe sahipse ve gerçekten mutlu ve huzurluysa bunu paylaşmayı başka kanallarla yapar; direk kendini ve gülücüklerini sunarak yapmaz. Çok mutlu olduğunu gösterenler, mesela bir kuşa yem attığı veya bir kediyi beslediği resimleri de yayınlıyorlar mı? .. tabii bunun yapmacık-gösteriş-li bir yönünün olduğunu düşünebilirsiniz fakat resime baktığımızda vurgulanan kaç farklı nesne var? yani fikriyat kaç farklı nesneye dağıtılmış, üleştirilmiş? Bunu görebilmek önemli. Öte yandan,“olumlu” kişilik nedir? Kendini var olan haliyle tanımlayabilendir olumlu kişilik.
Bu tür yorumları yaparken, özellikle günlük hayattan veya eskilerden tanıdığım veya uzaklarda olup da şimdi ne yaptıklarını bildiklerimi mutlaka inceliyorum. Merkezi öğesi olmayan esrik haz kökenli mutluluk ile üretken mutluluk arasındaki farkı belirginleştirmek gerek, diye düşünüyorum. Bir tür röntgenci merakı da değil bu. Merakın neye hizmet ettiğini anlamak gerek. Bunu düşünmüyorsak röntgencilik kötüdür, bunu düşünüyorsak röntgencilik iyidir, deyip çerçevemizi de çizmiş olalım.
Tuhaf şeyler var... Yani mesela anlatmadığınız şeyler aslında anlattığınız şeyler olabiliyor. Diğerleriyle eşleşmiş bir nesne kendini kaybetmek isteme denemesi yaptığında ve bunu başardığında o nesneyi bıraktığı boşlukla tanımlıyorsunuz.
Fakat zaman zaman, belki çok zaman zaman bunu biz de denemeliyiz. Martı merak eder ben kimim diye ve ayrılır sürüden ve kendini kendine anlatmaya başlar. Eksik diye bir şey yoktur aslında; tamamlanmamış şeyler vardır. İkisi, iki bakış, aynı gibi dursa da, her zaman dediğim gibi, bir kelime farkı bizi nerelere götürür, bir bilseniz. Bazen yoruluyor insan. Hem ilkeleri belirliyor ve işleyişi görüyor ki bu işte, bazen insanı ilkesizliğe sürükleyecek kadar bıkkınlığa getiriyor; nihayetin orası. Belki de amacımız budur. Var olmak güzel fakat iyi ki de yok olacağız. Yorucu işler bunlar. Yorulmayayım dediğiniz vakit, yorulmamak da insanı yoruyor.
Bilginin mantığı boğar olduğu yerler, zamanlar var. “Bilgi” dediğim şey; bildiğimiz her şeyin bilinmek için mantığını aksettirmeye çalıştığı anlardaki hayaleti. Öyleyse her bilgi mantığa varmalıdır. Bu bize bir nebze ferahlık getirir. Birazcık.
Her şeyi bil, fakat her şeyi bilme. Belki ağlamak da mutluluğa gülmektir. Mutluluk belki bir acı çeşididir, nerden biline. Altı üstü bir kelimedir o, çoğu kişinin seçtiği.