Nedir Bu Yanlıştaki Israr?
Bandırma, bir yanlış üzerinde öylesine büyük bir ısrar gösteriyor ki, bu yanlışın nedenini anlamak da mümkün değil!..
Bu yanlıştaki ısrarın sebebi olsa olsa bir yönetimin kendi yöresinin haklarını korumak, onlara sahiplenmek ve bu koruma altına alınan hakların devamlılığını sağlamaktır diye düşünebilirsiniz.
Ya da, bu ısrarda, bizlerin bilmediği çok farklı bir rant olayı vardır ve bu rantın paylaşımında çıkan bir takım anlaşmazlıklar, böylesine bir yanlışta ısrar etmenin gerekliliğini ortaya koymuştur.
Bandırma’dan, çevremizdeki ilçe ve beldelere kalkan otobüslerin, bundan böyle şehir içine girmesine getirilen yasaktan bahsettiğimi anlamışsınızdır sanırım.
Ve, ne gariptir ki, böylesine bir yasaklama, neredeyse 15 yıl önceye kadar dayanıyor.
Benim hatırladıklarım Durgut Ergin döneminde ilk yasaklamanın konulduğu şeklinde.
O dönemde Allah’tan yasakta fazla ısrarcı olunmadı ve ufak tefek söz düelloları ile kaldırıldı.
Daha sonra, Halil Ünlü döneminde ciddi bir şekilde gündeme getirildi.
Nedir bu yanlış?
Erdek, Gönen, Edincik ve Karşıyaka olmak üzere İDO önü dediğimiz, geniş alana bu ilçe ve beldelerin belediyelerine ait otobüslerin gelip, yolcu indirip bindirmelerine getirilen yasaklama kararı...
Yıllar yılı Güney Marmara’nın merkezi olma özelliğini üstlenmiş Bandırma’ya çevre belediyelere ait toplu taşıma araçları gelip gitmektedir.
Doğaldır ki, küçük yerlerden büyük yerlere yönelik bir sirkülasyon vardır. Bu durumda, Bandırma’yı büyük bir kent merkezi olarak değerlendirdiğinizde, Karacabey, Kemalpaşa, Susurluk, Manyas, Gönen, Erdek, Edincik, Aksakal, Tatlısu ve Karşıyaka’dan gelenlerin daha çok olduğu görülmektedir.
Bu gelenlerin kimi alış veriş için, kimi de kendi yaşadıkları kentlerde olmayan imkanları, Bandırma’da görmek için gelmektedir. Örneğin sinema, tiyatro, festival gibi düşünülebilir.
Bandırma’ya çevre ilçe ve beldelerden gelenler de, bir anlamda para harcamaya da gelmektedir. Kentin canlı yapısını, dinamiklerini ayakta tutmaktadır. Esnafına, tüccarına, sanayicisine katkıda bulunmakta hatta ve hatta destek vermektedir.
Uzun yıllardan beri yaşanılan bu nimetleri bir kez daha burada dile getirmeye gerek yok sanırım.
Bunun da ötesinde, İstanbul’dan hızlı feribotlarla gelip de, yine çevremizdeki ilçe ve beldelere giden yolcu sayısı da son yıllarda bir hayli artış göstermiştir.
Üstüne üstlük tren seferlerini de gözönünde bulundurduğumuzda, Bandırma’da İDO önü dediğimiz alanda yaşanan canlılık bir hayli artış göstermiştir.
Yalnız, daha önceki yıllarda yaşanan bir yanlışlık şimdi yine bir kez daha gündeme getirilip, Bandırma’nın çevre ilçe ve beldelerle olan yakınlaşması ortadan kaldırılmakta ve adeta gerilime yol açacak girişimlere de sahne olmaktadır.
Daha önce denenen ve başarılı olmayan, bırakın başarılı olmayı, başarılı olma ihtimali dahi bulunmayan bir durum söz konusu.
Nasıl ki, önceki uygulamaya konulan yanlış kararlardan geri adım atıldıysa, bundan da mutlaka geri adım atılacaktır.
Başka çıkış yolu yok bu işin.
O zaman niye bu gerginlik, niye bur yanlıştaki ısrar.
Bandırma Belediyesi, Cemal Öztaylan zamanında, kent içinde çalışan minibüsleri, belediye otobüs işletmesini kapatma garantisi ile midibüs olarak nitelendirilen küçük otobüslere dönüştürdü.
Belediye, bu sistemi oluştururken, öncelikle kendi otobüs işletmesini ortadan kaldıracağının taahhüdünü verdi.
Çünkü, özel sektörün kamu sektörü ile rekabet etme şansı olmadığı için, hiç kimsenin böyle bir riske girmesi söz konusu dahi olamazdı.
Belediye otobüsleri tamamen ortadan kaldırılıp, minibüsler de anlaşma yapılan otobüs firmaları aracılığı ile küçük otobüslere dönüştürülünce, kaosun başlangıcı da tetiklenmiş oldu.
O günlerin Belediye Başkanı Cemal Öztaylan, Halil Ünlü döneminde verilen hatların çok fazla olduğunu sürekli olarak dile getirirken, buna onay veren zihniyete de kendi açısından bir hayli giydirmede bulunuyordu.
Haksız da sayılmazdı.
O dönemlerde, Halil Ünlü’nün ve beraberindeki arkadaşlarının Bandırmaspor’a gelir sağlamak amaçlı olarak devreye koydukları, ama Bandırmaspor’dan daha çok aradaki aracılara daha çok gelir getirici bir unsur olan minibüs ihaleleri, bugün bile kentteki gündemini korumaktadır.
97 minibüsü fazla bulan Öztaylan, ne yazık ki aynı yanlışı devam ettirdi ve bir kalemde bu kadar minibüs sahibini, küçük otobüs sahibi olmaya teşvik etti.
Aslında 2-3 minibüs sahibinin bir araya gelip, bir tek otobüs sahibi olması gerekirken, hepsinin bir kalemde otobüs sahibi olması, kent içine 97 otobüsün de girmesine yol açtı.
İlk etapta alınan 50 otobüsün ardından gelen 17 otobüs ile şu anda 67 araçlık bir filoya sahip olan Ulaşım A.Ş., kent içindeki tüm ulaşım hizmetlerini görmeye çalışıyor.
Çalışıyor diyorum, çünkü otobüslerin bir anda 1 YTL’ye yükselen taşıma ücretlerinden dolayı, vatandaşın yürümek zorunda kalması, beraberinde senetlerin ödenememesine de yol açtı.
Havaların da ılık geçmesi, uzak semtteki yolcuları bile yürümeye mecbur bırakınca, duyduğumuz kadarı ile otobüs sahiplerine borçlarını ödeyememe-sinden dolayı gelen icraların arttığını yönünde duyumların da artmasına yol açıyor.
Belediyenin otobüslerden elde ettiği 2 milyon YTL’lik gelir kasaya konurken, Bandırma’nın büyük bir eksiğinin kapatılmasında kullanıldığı da ayrı bir gerçek.
Yalnız bu eksik kapatılırken, diğer yanda hem kent içinde, hem de çevre ilçe ve beldeler ile de yaşanılan bir takım kavgaların doğmasına da sebebiyet verdiği ayrı bir gerçek.
Kent içinde yeterli performansı göremeyen ve araçlarının senetlerini ödeyemeyen Ulaşım A.Ş.’ye bağlı otobüslerin sahipleri, bu kez belediye başkanlığı döneminde Cemal Öztaylan’ın kendilerine verdiği sözleri yerine getirmesi talebinde bulunmaya başladı.
İddialara göre, Cemal Öztaylan, Bandırma şehir içinde tüm yolcu taşımacılığını Ulaşım A.Ş.’ye verip, onların bir anlamda tekel olmasını sağlayacak bir anlaşma imzalamış!..
Hatta, bu şehir içi taşımacılıkta dolmuş, taksi ve servis taşımacılığının da zaman içerisinde kaldırılması ve tamamen bir otobüs taşımacılığına dönüşmesi garantisi de verilmiş.
İddialar böyle... Doğru ya da yanlış.
Bu sözleşmenin birer sureti basına verilmediği için biz de iddia olduğunu söylemek durumundayız.
Yalnız, görünen o ki, bu iddialar da doğru gibi.
Bakıyorsunuz, Bandırma’ya çevre ilçe ve beldelerden gelen araçların kent içine girmesi yasaklanıyor.
Nedeni ise İDO önünden, garaja yeni bir hat konulup, Ulaşım A.Ş.’nin otobüslerinin bu hattaki sirkülasyonu sağlaması.
Şimdi Bandırma’ya İDO araçları ile gelen yolcular, ellerinde koca koca valizlerle, daracık koltukları ve koridoru olan Ulaşım A.Ş.’nin otobüslerine binecek, garaja gidecek, oradan da artık Erdek, Gönen, Manyas, Tatlısu veya Karşıyaka’ya geçecek.
Dönüşleri de keza, aynı eziyet içerisinde olacak.
Peki, Bandırma Belediyesi olarak, biz insanlara bu eziyeti reva görüyorken, diğer yandan da Bandırma-Susurluk yolunu neden yaptırmaya kalkıyoruz ki?
Bırakalım o da şimdiki hali ile kalsın. Nasıl olsa arabalı İDO yolcusunun ayağını kestik!.. Şimdiki son uygulama ile arabasız İDO yolcularına da büyük bir eziyet vererek, tamamının ayağını kesmeyi hedefliyoruz!.
Bunun bir tek nedeni olabilir sanıyorum, o da İDO’nun tamamen Bandırma’dan kaçmasını sağlamak.
Öyle ya, böyle bir eziyete katlanıp da, bir dahaki yıla kim Bandırma üzerinden Erdek, Gönen, Tatlısu’ya gider ki?
İstanbul ile bağlantı da sadece şehirlerarası otobüslerle kurulur, olur biter. Yöneticilerimiz de rahat bir soluk alır herhalde.
Şimdiden 350 bin YTL olduğu öne sürülen Ulaşım A.Ş.’den bir hat almanın bedeli, önümüzdeki yıllarda 500 bin YTL’ye, ardından da 1 milyon YTL’ye en kısa zamanda ulaşacak gibi görünüyor.
Öte yandan böylesine büyük bir rant kapısı olan araçları almak için de sırada insanların bulunduğu da dikkati çekiyor.
İstanbul’dan çok daha büyük bir rant kapısı durumuna gelen bu otobüsler, kısa zamanda bu kadar prim yapabiliyorsa, bu araçların sürücülerinin de senetlerimizi ödeyemiyoruz diye ağlaması fazla da inandırıcı olmuyor galiba.
Sadece çevre ilçe ve belde otobüslerinin olduğu kadar, şehir içindeki taksi, dolmuş ve servis araçlarının da ekmeğini kesmeye yönelik bu uygulamanın, tatsız olaylara gebe olmadan engellenmesi gerekiyor.