Ne Oldu Ki
Komutandan, “Asker derhal kalk. Tam tekmil ol, birazdan atlayacağız.” Emrini alınca hızlıca doğruldu. Sağ bileğine geçirdiği lastik tokayla uzun kara saçlarını atkuyruğu bağladı. Biraz ayakta bekledikten sonra, elbise dolabının
kapılarını iki yana açtı. Kısa kollu beyaz gömleğini, pileli gri eteğini aldı. Komodinin çekmecesinden siyah çorabını çıkardı. Verilen emre rağmen telaş etmeden kıyafetlerini giyindi. Odasından çıkarak koridordaki ayakkabılığa doğru yürüdü. Birden koridorun ortasında durarak odasına geri döndü. Karyolasının ayakucu tarafında duran çantasını aldı. Kollarından geçirerek sırtına astı. Ağır adımlarla yürüyerek tekrar odasının kapısından koridora çıktı. Siyah ayakkabılıktan kahverengi postallarını aldı. Yere oturarak sırtını duvara dayadı. Biraz öyle bekledikten sonra ayaklarına geçirdiği uzun boğazlı postalların iplerini çapraz bağladı. Ayağa kalktı. Vestiyerde ki askıya astığı kaskı başına geçirdi. Kulaklarına doğru iyice çekti.
Salonun kapısından içeri girdiğinde sıraya dizili arkadaşlarını gördü. Hemen en öne geçerek komutanının gözlerine gözlerini dikti. Kısa boylu, cılız komutan elinde ki cetveli sallayarak onlara, “ Sevgili pilot arkadaşlarım sizler birer kahramansınız. Vatan için gereken her şeyi yapmalıyız. Önce yumruklarımızı konuşturacağız, baktık olmadı silaha davranacağız, bu uğurda gerektiğinde öleceğiz. Yoksa neler olacağını bir düşünün. Şöyle bir etrafınıza bakın, her yer düşman kaynıyor. Kimisi yatağında uyku numarası yapıyor, kimisi pusuda bekliyor.” diye nutuk çekiyordu. Komutanın kışkırtan konuşması kulaklarında yankılandı. Yüreği kabardıkça kabardı. Milli duyguları coştukça coştu.
Omuzlarını dikerek uygun adımla salondan çıkarak, karşıda ki kapısı açık odaya doğru yürüdü. Komutanın dediği gibi düşman uyku pozisyonunda pusuya yatmıştı. Yavaşça yanına yaklaşarak suratına iki yumruk attı. Düşman daha ne olduğunu anlamadan o odadan muzaffer olarak çıktı. Tekrar salonda ki yerini aldı. Durumu komutana rapor etti. Komutan memnun bir ifadeyle kendisini baş pilot olarak ilan etti. Gururluydu. Diğer pilotlar nasıl da hasetle bakıyorlardı. Hiç oralı olmadı, komutanın vereceği yeni göreve hazırdı.
Kocaman savaş uçağıyla gökyüzünde uçarken, pencereden aşağıda ki düşman karargâhlarına baktı. Kendilerine doğru ateş ediyorlardı. Sinirlendi.
Sırtında paraşüt çantasını, başında kaskını, pileli eteğini, kahverengi postallarını bağcıklarını tekrar kontrol ederek atlama çıkışına yürüdü.
Uçağın oldukça geniş olan atlama kapısına iyice yanaştı. Aşağıya baktı her yer düşman kaynıyordu, Ormanları yakıyor, evleri bombalıyorlardı. İçini intikam duygusu sardı. Derhal atlamalı, onları yok etmeliydi. Ellerini serbest bıraktı. Atlamak için sağ ayağını uzattı.
Evde ki tıkırtı ve sese uyanan anne telaşla çocuklarının odasına koştu. Küçük kızı yatağın içinde oturmuş ağlıyordu. Büyük kızının ise karyolası boştu. “Eyvah yine uykusunda yürüyor. Dışarı çıkamaz anahtarı sakladım. Peki, nerede?” diyerek telaşla odalarda, banyoda evin her yerinde aramaya başladı. Hiçbir yer de yoktu.
Birden aklına dip odanın balkonu geldi. Hemen oraya koştu. Gördüğü manzara karşısında kalbi duracak gibi oldu. Ani bir hareketle bir ayağı balkondan boşluğa uzanan kızının beline sarıldı. “Kızım çıldırdın mı sen. Ne yapıyorsun?” diye bağıran anneye, “Ablaaa.” diye haykıran kardeşin sesi karıştı.
O ise hala düşmanın üzerine atlayacağı anı bekliyordu. Onuncu kattaki evlerinin balkon duvarının üzerinde ki kızını kucaklayarak aşağıya indiren annenin vücudunda korkudan titremeyen zerresi kalmamıştı. Sabaha doğru uykusunda yediği yumruklarla deliye dönen kardeşi gözyaşları içinde ablasına sarıldı.
Rüya hanesinin başköşesinde oturan kızını yavaşça yatağına yatırdı. Kısık sesle adını seslenerek uyandırdı.
“Beni divanemi edeceksin, bu nasıl uyurgezerlik, bu nasıl rüya? Ölüyordun neredeyse.”
Kardeşinin kızaran yüzüne, annesinin korkulu ıslak gözlerine şaşkın şaşkın bakarak, “Ne oldu ki?” dedi.
20.10.2016/ ANKARA