content

26 Eyl

Ne İsa’ya Ne Musa’ya

İlkin belirteyim ki, benim İsa’ya da, Musa’ya da yaranma diye bir çabam yok.
Ancak yazımın başlığı olarak, bir anlaşılamama durumunun ifadesini anlatan bu deyimi kullanmayı uygun gördüm.

Okuyucudan özür dileyerek, yazımın konusu gereği biraz kendimden söz etmek zorundayım.
78 kuşağındanım ve Türkiye’nin en vahşi, en acılı siyasal süreçlerini yaşayarak geldim!
Yani biz de geçtik o mundar ırmaklardan!
Herkesin kendince bir tecrübesi olduğu gibi, benim de tecrübelerim oldu.
Sözlerin anlamlarına ulaşmak için nice dehlizlerde dolandık, sistemin nice zorlarını gördük, umudun en ağırını yüklendik vb.

Ben kayıp kuşağım!
Her kuşak, kendi yitişine ağlar!
Ancak Türkiye’de 78’liler en acılı ve en yitik kuşaktır!
Neyse, derdim bunlar değil, yalnızca bu dönemime bir mim koymak.

Diyeceğim şu ki, liberalizme küfür ve emperyalizme karşı olma solculuğunun gelip çattığı yer, ulusalcılık oldu. Yani sözcüğün ulusalcı diye yumuşatıldığına bakmayın, basbayağı milliyetçi oldular!
Varsın olsunlar, çok da yabancısı değillerdi zaten.

Türkiye’de darbelerden alabildiğine sopa yedik.
Tarihin cilvesine bakın ki, bizi alabildiğine sopalayan bu ceberutlara hesabı bizler değil de, bir zamanlar hiç beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız İslami muhafazakârlar soruyor.
Türkiye’de, bunların hükümet olduğu günden bu yana refah artıyor, özgürlük alanları genişliyor, demokratikleşme bir ivme kazanıyor.
Ancak yeni bir iktidar ceberutluğu sarmalı tehlikesini de es geçmemek gerek!

İşte Marksist-Leninist söylemli sol, bu gerçeğin açıklamasını yapamıyor, çünkü paradigması buna uygun değil.
Marksizm’in doğrusal bir tarih anlayışı var.
Bu determinist bakış, toplumu ilericiler ve gericiler diye ikiye ayırmayı gerekli kılıyor.
Marksist-Leninist solun içine düştüğü bu ikileme göre, AKP ve temsil ettiği sınıflar gericidir, o halde toplumsal hayatta bir ilerlemeden (ilericilikten) söz edilemez!
AKP gerici olduğuna göre, asla ve kat’a desteklenemez!
İşte dâhiyane formül bu.
Bu formülün yaşamda bir karşılığı var mı?
Hayır!

Daha Kemalizm’in kuyrukçusu soldan söz etmedim bile!
Gereği de yok!

Şimdi kendimden biraz daha söz etmek zorundayım.
Elbette insanın kendisini tanımlaması kadar, pratiğinin ve başkalarının da ne söylediği önemlidir.
Demokrat olmaya ve demokrasiyi savunmaya çalışıyorum.
Solun düşün dünyasıyla bu çağın açıklanamayacağını söylüyorum.
Benim yakın vadede sosyalizm diye bir derdim de yok!
Ben basit ama bir o denli de hayati bir şey talep ediyorum: Bu ülkenin sistemi (anayasal, hukuki, siyasal, bürokratik, kamusal alan vs), batıdaki gelişmiş bir demokratik sistem gibi olsun.
Bunun adı burjuva demokrasisiymiş, sınıflar varmış falanmış, filanmış; hiç umurumda değil.
Ayrıca bunlar, ülkemizdeki pratiğin de umurunda değil.
Bu ülkede bok yediriliyordu. İnsanlar cayır cayır yakılıyordu. Çatır çatır öldürülüyordu. İnsanlar zindanlarda süründürülüyordu. Hak, hukuk, adalet; arasın ki bulasın! (Elbette bunlar tümüyle düzelmedi ve cezaevlerinde süründürülenler, baskı gören kesimler vs. var).
Böylesine ceberut bir devletin olduğu, darbelerle toplumun düşün, moral ve psişik dünyasının iğdiş edildiği bir ülkede yaşamanın maliyeti, işte bizleriz!

Solun kimi değerlerine sahip olmamla birlikte, dünyayı sol gözlükle görmüyorum.
Gözlüğün epeyi miyop olduğunu, bir yığın pratik gösterdi.
Ancak sağcılığın, milliyetçiliğin, faşizmin karşısında olmaya devam edeceğim.
Çünkü onların karşısında olmak, benim özgürlüğümdür ve bu, insani bir duruştur!
Çünkü onlarla mücadele etmeden demokrat olunamaz!
Ben demokrasi istiyorum. İnsan gibi yaşamak istiyorum. Ve çocuklarıma iyi bir dünya bırakmak istiyorum. Hepsi bu!
Ancak hepsi bu dediğim de, hayatın kendisi; az şey mi?

Hangi hükümet, hangi parti bu doğrultuda bir adım atarsa onu destekliyorum.
AKP’mi atıyor; evet, ben AKP’yi destekliyorum.
Nitekim AKP, vesayet rejimini geriletiyor. Gerileyen alandan demokratik filizler yetişebilir. Bu benim işime geliyor.
Ben aynı AKP’nin birçok politikasını da eleştiriyorum.
Hele Başbakanın o nobran ve milliyetçi açıklamalarının amansız karşısındayım.
Fakat AKP, bir değişimin partisi!
Bu değişim ne kadar demokrasiden yana olursa, onu destekler; ne kadar karşısında olursa, ona muhalefet ederim.

Şimdi geldik yazının başlığının şahsıma ve aynı pozisyonda olanlara yansımasına.
AKP’yi desteklediğim zaman, ben AKP’li oluyorum. Ve solcular, geçmişin yükünü taşımış bir solcu olmamdan dolayı bana dönek diyorlar. Varsın desinler!
AKP’ye karşı görüşler beyan ettiğimde, o çevreler, zaten bu adam solcu diyorlar.
İşte bu durum, Türkiye’deki demokratik kültürün alabildiğine bir geriliğine işarettir.
İsa’yı da, Musa’yı da siliyorum!

Ben onlardan değilim ama onlar benden! (Ne tasavvufi bir söz oldu, değil mi)?

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank