Namus Birikimi
Amerika’nın, Avrupa’nın reformlar, dini ve etnik özgürlükler ve bölücü terör üzerinden ülkemizi devamlı tehdit altında tuttuğu, halkımızın kavramaya başladığı bir gerçektir.
Amerika ülkemizi bölmek üzere uyguladığı planın birinci aşamasını tamamlamak üzerdir.
Mücadele etmekten kaçınanlar, mücadele içinde olup da terk etme niyetinde olanlar, Cumhuriyetin Sonbaharı, Cumhuriyetin son genel seçimi demeye başladılar.
Yılgınlığın ve çaresizliğin ürünü…
Amerika bir taraftan Arap Baharını kutlarken, öte yandan, Türkiye’nin bölünmesinde yürüttüğü projenin kilometre taşlarını döşüyor.
Muhalefet bir yandan” kaset komploları” ile teslime zorlanırken, öte yandan muhalefet içindeki unsurlar Haçlı İrtica ile birliktelik arıyor.( Libya’ya Haçlı çıkarmasında Amerika ile birlikte hareket ediyorlar)
Aydınların bir bölümü teslimiyete hazırlanırken, diğer bir bölümü mücadeleye soyunuyor.
On yıl önce teslim olacağına inanmadığımız kişiler teslim oluyor. On yıl önce vatan mücadelesinde yer alacağına inanmadığımız kişiler mücadele cephesinde yer alıyor.
Tehditleri Fırsatlara Dönüştürebiliriz
İşte tehditleri fırsata dönüştürebiliriz derken, bu mücadele cephesini büyütmeyi kast ediyorum.
Çünkü hala bu ülkede namusunu muhafaza eden, çürümemiş, emperyalizme teslim olmamış büyük bir namus birikimi mevcuttur.
Devrimci olmasa bile, alt yapısı, tarih bilgisi, ideolojisi yetmese de, biriktirdiği namus birikimi onları mücadelenin içine çekiyor.
Çünkü namus, vatana karşı namustur. Birlikte yaşadığın halkına karşı namustur.
Vatana karşı namusu olmayanların, hiçbir ilişkide namuslu olması beklenemez.
Namusu sadece bir ahlaki mesele olarak alamazsınız. Namus varlığımızı korumanın en önemli cephanesidir.
Birisi yaşadığı toprak ve halk için savaşırken, öteki başkasının emelleri ve ihtiyaçları için savaşacaktır.
Meseleye böyle baktığınızda, namus atom bombasının yapacağından daha çoğunu yapar.
Namus mücadelesinde, miktar önemli değildir. Nitelik önemlidir. Namusun dayanıklılığı önemlidir.
İntihar bombacısı kendisini İsrail’e karşı savunurken, vücudu ile vatanını savunur. Onu bu kadar cesur yapan namusudur.
Emperyalizmin tüm psikologları, tüm uzmanları bu intihar bombacılarının “nasıl oluyor da, kendini feda ediyor” hususunu inceliyorlar.
Sebebini bulamıyorlar.
Çünkü orada, emperyalizmin bilimi bitiyor. Namus devreye giriyor.
Emperyalizmin namusu olmadığı için namusu çözemiyor.
Emperyalizmin en büyük düşmanı, bizim gibi ülkelerde “biriken namustur”.
Namus birikimi her şeyin üzerindedir.
Namus savaşında miktar önemli değildir.
Zaten emperyalizm ile savaş; namussuzlar ile namus birikiminin önderleri arasında geçecektir.
Varlığımızı savunmak namustur. Namus birikiminin verdiği enerji, tehditleri fırsatlara dönüştürür.
Kurtuluş Savaşının gerçek cephanesi de, ülkenin namus birikimi idi.
30.4.2011, bulentesinoglu@gmail.com