Müziğin Tarihe Yazılan Notaları…
Sesin ve sessizliğin değişik aralıklarla ifade edildiği; sanatsal bir form olan müzik, Yunanca Mouse diye yazılıp, okunan ve peri anlamına gelen bir kelimeden “–ike veya –ika” takısıyla türetilmiştir. Bu takılar eklendikleri kelimeye konuşulan dil anlamını kazandırır. Örneğin; Elenika (Yunanca) , Turkika (Türkçe) vb… Mousa ’ya eklenen i-ke takısı, (mousike) peri sözcüğüne, perilerin konuştuğu dil anlamını verir.
Tarihteki ilk müzisyen, M.Ö. 2560 yıllarında Mısır’da yaşadığı bilinen ve bir flütçü olan “KUFU ANK” dır. Kufu Ank, aynı zamanda bilinen ilk besteyi o dönemde mısır medeniyetini etkileyen bir veba salgınından etkilenerek yazmıştır. M.Ö. 2560 yılında başlayan bu serüven, aynı zamanda müziğin sosyal yönünü de ortaya çıkarmıştır. Müzik toplum bilimciler tarafından, bir bölge insanının karakteristik yapısını, dini yapısını ve tarihsel sürecini araştırma esnasında kullanılabilecek güçlü argümanlardan birisidir. Enstrüman ve beste olarak tarihsel ve kültürel gelişimini sürdüren müzik, yapılan ve çalınan eserleri herkes tarafından algılanıp, yorumlanabileceği evrensel bir dile 9.yy ’da Toskana ’da (İtalya), Arezzo katedralinin rahiplerinden olan Guido adındaki, bir rahip tarafından kavuşmuştur. Bir İncil metninin ilk heceleriyle oluşan notalar, bugün çok küçük değişiklikler haricinde, dünyanın her yerinde kullanılmaktadır. Sesin kayıt altına alınmaya başlamasıyla, etkilediği alanlar genişlemiştir. Tarihler 25 Mart 1957 ’i gösterdiğinde Scott De Martinville ilk müzik aleti olan Phonoutograph ‘ın patentini almıştı. Scott De Martinville ‘nin, 9 Nisan 1960 ‘ta kaydettiği kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından söylenen, bir Fransız halk şarkısı dünyanın bilinen en eski ses kaydıdır. Kayıt altına alınan sesi fonograf, manyetik ve dijital cihazlarla depolanıp ticari bir boyut kazandırılmıştır. Müziğin, kayıt altına alınıp depolanması etkisini ve gücünü de kanıtlar niteliktedir. Depolanan sesin kolay taşınabilir ve çoğaltılabilir hale gelmesi bir yandan çok büyük kitlelere ulaşmasını sağlarken diğer yandan yapım, ses ve eser boyutunda büyük bir kirliliğe yol açmıştır. Müziğin insan ve toplum üzerindeki etkisinin farkına varanlar bu etkiden son derece verimli bir biçimde faydalanmışlardır. Sessiz filmlerle başlayan görsel kayıt bugün film, reklam, belgesel vb… eserlerle birleştirilerek çok daha sürükleyici ve etkileyici bir hale getirilmiştir. Makamsal olarak insanların biyolojik ve psikolojik hallerini etkileyen müziğin, birçok toplumda ve uygarlıkta tedavi edici yönleri kullanılmıştır. Müziği bu kadar değerli kılan şey aslında, insan üzerindeki etkisi ve kolay akılda kalır oluşudur. Çünkü insan ilahi bir ritim üzerine kurulu kâinatın, ritim üzerine yaşayan biyolojik ve sosyal bir parçası değimidir. 24-02-2009 |
Müziğin tarihi serüvenini çok hoş anlattınız.. teşekkürler..
Ressam Ahmet Osman Öztürk
Aralık 16th, 2010 at 12:53