Mutluluk….
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme.
Çünkü Allah hiçbir kibirleneni ve övüngeni sevmez. Lokman 18
Günümüz hastalığı kendini beğenme. Hiç kimseleri kendine layık görmeme…
Bu hastalık, gittikçe erkeklerde daha yaygın hale geliyor.
Hayallerinde Adriana Limalar, Ancelika juliler…
Medya ve sistem, o kadınlar ve benzerlerini bir platform üzerine yerleştirerek,
nihai amaç, idea olarak sunmuş, durmadan fısıldıyor,
eğer daha çok para kazanırsan,
eğer daha güzel bir araba alırsan,
eğer, eğlence yerleri ve kumarhanelerde, malboronun dumanını püfür püfür
savurursan,
eğer, pantolonun bilmem ne marka, deri ceketin bu şu marka olursa,
mevki ve câh sahibi olursan,
o kadınlara sahip olabilirsin.
Erkekler, bu uğurda, iş hayatını bir savaş alanı olarak görmekte,
kıran kırana dövüşmekte,
acizlerin hakkını yemekte, kırıp dökerek ilerlerken nice gönüller incitmekte,
daha, daha, daha sı uğruna daldan dala atlayarak yaşlanıp,
geriye, tüm hayatlarına baktıklarında,
niçin bu kadar çalışıp çabaladıkları halde,
mutluluğu bir türlü yakalayamamalarının nedenini düşünürken buluyorlar
kendilerini.
İşte o zaman mutluluğu,
yıllar önce karşısında ağlayan bir çift gençkız gözünde,
o an öyle istediği için meşgule attığı bir telefon numarasında,
önemli bir toplantısı olduğu için bir kafede ektiği bir çift ayakta
rehin bıraktıklarını,
daha zengin olmadığı için,
daha güzel olmadığı için,
daha genç olmadığı için es geçtikleri,
kırık gönüllerde kuluçkaya yatırdıklarını, anlasalar da artık çok geçtir.
Mutluluğun, tek başına yaşanmayıp paylaşılan bir şey olduğunu,
bu alemin, bir birlik alemi olduğunu ve dolayısıyla verilmeden alınamayacağını,
bir başkasının mutluluğuyla oynayan insanların mutlu olma şansının olmadığını,
anlasalar da artık çok geçtir.