Mutluluk Bir Seçimdir
‘’ Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
Yokuşun başında bir düşman vardı.Onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum’’
Özdemir Asaf
Hayatımız akıp geçerken her anın küçük gerçekliği içinde sonuçları büyük olacak pek çok şey seçiyoruz.
Bize hediye edilmiş hayatı yaşarken, yaptığımız bazı seçimler bize mutluluk verirken, bazı seçimlerimizden kıyasıya pişman oluyoruz.
“Bugünkü aklım olsaydı asla yapmazdım!” dediğimiz onca şey yaşıyoruz.
“Birileri çıksaydı ve yanlış yaptığımı bana söyleseydi, beni durdursaydı.” diyerek iç geçiriyoruz.
Etrafımızdaki insanları suçluyoruz “Niye bizi durdurmadılar? Niye yanlış yapmamıza izin verdiler?” diyerek. Ama gerçekten de durdurmadılar mı, yoksa biz mi durmak istemedik, onu hiç düşündük mü?
Boşanmak üzere olan birçok danışanıma ilişkiye devam etmenin de yolları olduğunu göstermeme rağmen, yalnızca hazır olanlarının gördüğünü ve değiştiğini deneyimliyorum her gün.
Kariyer odaklı düşünenlere doğum sonrasında bebekleriyle geçirecekleri sürecin ne kadar da önemli olduğundan bahsederken, yalnızca bazıları ilk bir yılı evde bebekleriyle geçirmeyi gönülden kabul ediyorlar.
Hazır olmayan görmüyor, göremiyor. Görmesini engelleyen o kadar çok kör nokta var ki insan yanlışı bazen bilse de göz göre göre yapabiliyor.
İşkolik bir babaya oğlunuzun sizin ayırdığınız zamana ekmekten daha çok ihtiyacı var dediğimde ve bunu anlatmaya çalıştığımda çok azı buna gerçekten inanıyor. Bir insanı durdurabilecek olan tek şey yine kendisidir zira.
Bir insanın seçimlerine etki edecek olan şey yine kendisidir. Hiçbir şey insanın kendisinin önüne geçerek zorla mutluluk ya da mutsuzluk yaşatabilecek güçte değildir.
En büyük pişmanlığımız, bir ömrü insanları suçlayarak geçirdiğimizde olacak zannımca. Davranışlarımızı diğerlerinin beklentilerine göre ayarlamaya çalışarak yaşadığımız, kendimiz olmadığımız, fıtratımızla barışamadığımız, bizi bu dünyaya gönderenin bizden beklediği gibi (ki bu kendimiz olmaktır kesinlikle) olamadığımız için kıyasıya pişman olacağız.
Cesaretle kendi seçimlerimizin arkasında duramadığımız için diğerlerini suçlayarak, onların beklentilerine kendi gerçekliğimizi uydurmaya çalışarak yaşadığımız için …
Gece-gündüz çalıştığımız için çalışmanın amacını unutup, çalışmayı amaç sandığımız için …
Zannettiğimiz kadar paraya gerçekten ihtiyacımız var mı acaba? Çok paraya ihtiyacımız var zannedip durmadan biriktirdiğimiz ve niçin biriktirdiğimizi unuttuğumuz için …
Paranın peşinde koşarken unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz ailemizle geçirebileceğimiz zamanları bir daha asla geçiremeyeceğimiz için …
Çocuklarının büyüdüğünü göremeyen babalar olarak... Ofisler de sağılan sütleri bebeklerine verebilecekken veremeyen anneler olarak…
Sevdiğimiz adama veya kadına gerçekten onu sevdiğimizi söyleyemediğimiz duygumuzu içimize attığımız için…. Annemize “Seni seviyorum!” diyemediğimiz için ...
Gerçek arkadaşlarımızı unuttuğumuz, çok meşgul hayatlarımızda onlara yer açmadığımız için onlarla bağlantılarımızı kestiğimiz için …
Ve daha pek çok şey için pişman olabiliriz, üzülebiliriz…
Mutsuzluktan şikâyet ederek yaşarken pişman olacağımız ve bir dahası olmayan o kadar çok şey biriktiriyoruz ki arkamızda daha da mutsuz olacağız sonrasında.
Mutluluk bir seçimdir. Ve fark ettiğimiz yerde bize gelir. Bencilliğimizin karanlığında değil… Pişmanlıklarımızın gölgesinde hiç değil…
Mutluluk her şeye hakkını verdiğimizde, zamanı geçmeden fark ettiklerimizle yaşamımıza yön verdiğimizde içinde olacağımız bir şeydir. Peşinde koşarak yakalamaya çalışacağımız bir şey değildir.
Kendi küçük hayatlarımızda kendi zanlarımızın oluşturduğu korkularla davranmaktan çıkarsak ya da bizi çıkarmak için durmaksızın söyleyenlere kalbimizin kulağını kabartırsak belki de çok geç olmadan her şey daha farklı olabilir...