Mutluluğumuz Paylaşılınca Çoğaldı… Gelenler Hoş Geldiler, Onur Verdiler…
Öyle yada böyle herkesin yaşadığı bir telaşı daha atlattık. Geçen yıl sevgili oğlum Can'ın evlilik töreni, bu yıl ise sevgili oğullarım Okyanus ve Akdeniz'in sünnet düğünleri...Aman kimseyi unutmayayım telaşı... Davetiye ulaştıramadıklarıma sms, facebookdan davet derken, yüzlerce dostumuzu düğüne davet etmek...
Herkes merak ediyor. “Neden çocukların sünnetini erken yaptırdın?” diye...
Çünkü, sünnetin en uygun olduğu 0-2 yaş. Psikiyaristler ve psikologlar öyle söylüyor.
Ve bizde öyle yapıyoruz. Peş peşe sünnet yapmayalım diye, Okyanus ve Akdeniz'in sünnetlerini beraber yapmaya karar veriyoruz.
Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında çok düğün oluyor diye, Nisan ayında yapma kararı veriyorum, sünnet düğünlerini.
Ne yazık ki, yine 13 Nisan akşamı misafirlerimizin aynı anda 3-5 düğüne katılmaları gerekiyor. Ve kimileri oturmadan, kimileri ise sandalyeleri ısınmadan düğünden ayrılıyorlar.
Ve düğün saati yaklaştığında 'gelecekler mi?' kaygı ve telaşı...
Ya gelmezlerse... Ya yaptığımız onca hazırlak boşa giderse...
Can'ın düğününden çıkardığım derslerle daha iyi organize edilmiş bir düğün hazırlığı...
İlk konuklar gelmeye başladı... Siyasiler geliyor...
Şu siyasiler arasındaki çekişmeler, düğünde de hissediliyor...
"Filanca oradaymış, kusura bakmasın gelemeyeceğim" mesajları...
Hay allah, sanki filanca seni düğüne davet etti... Bu bizim düğünümüz...
Bize ne, sizin aranızdaki çekişmeden, karın ağrısından... Gelmeyeceksen gelme...
İşte dostlar gelmeye başladı...
Sağlık Bakanımız Dr. Mehmet Müezzinoğlu, büyük bir koruma ordusuyla salona giriyor. Çok kalamayacağını, nikah şahidi olduğunu ve erken ayrılmak zorunda kalacağını belirtiyor.
Ne fark eder ki, davete icap etmiş Mehmet Abi... Onuru yeter...
Kimileri ise vakit bulamamışlar da, başka işleri varmışda gelememişler miş, ne gam...
Dostlar, arkadaşlar, tanışlar birbiri ardına geliyorlar...
"Hadi bakalım takı töreninde çocukları nasıl oturtacağız?" sıkıntısı doğal olarak gerçek oluyor. Okyanus arazi... Akdeniz ise sıkılıyor. Durdurabilene aşk olsun...
Doğal olarak takı yerinden erken ayrılıyoruz.
Misafirlerimiz bizi yakaladıkları yerde elimize takılarımızı tutuşturuyorlar.
Kim düşünür takıyı... "Yeter ki, eksik olmasın" diye koşturuyoruz...
Kapıda misafir karşıla, ardından yolcu et... Yok misafirlerin masasında otur... Yok iki çocukla ilgilen... Halay çekiliyor ve benim içim gidiyor... Bir taraftan halaya yetiş...
****
THM Sanatçısı Aydın Aydın... Düğünde harikalar yaşatıyor... Salon ayakta... Birbirinden güzel türküleriyle geceyi götürüyor...
Geç vakitte sevgili arkadaşımız THM Sanatçısı Aynur Güneş geliyor. Sahneye çıkıyor, salon yine ayakta... Halaylar çekiliyor...
Gözlerimiz kapıda kimi dostlarımızı arıyor... Kimileri geçte olsa geliyorlar...
Kimileri ise çicek göndermişler...
Kimileri telgraf...
Kimileri de sms atmışlar...
Kimileri telefon ederek, mazeretlerini iletmişler...
Bir burukluk...
En mutlu günümüzde gelmeyenlere içimden sitem ediyorum...
Onca hazırlık dostlarımız için...
Herşey ‘eksiksiz olsun’ diye günlerdir çaba sarf ediyorum. Çünkü biliyorum, düğünlerini göremeyeceğimi bildiğim (olursa da fena olmaz olmasına da, o yaşta halay bile çekemem) "çocuklarımın sünnet düğünü eksiksiz olsun" diye koşturmacanın sonuna geliyoruz.
Salondan ayrılıyoruz.
Bir gurup arkadaşımızla beraber eğlenmeye çıkıyoruz.
Sen misin gece yarısı İstanbul'a çıkan. Taksim'de trafiğin esiri oluyoruz.
Tek yaptığımız Saruhan'da sabaha doğru işkembe içmek oluyor...
****
Son olarak belirteceğim şunlar:
İnsanın çocukları olmalı... Hemde çok...
Öyle bir iki değil...
İnsan çocuklar çoğalır...
İnsan çocuklarla mutlu olur...
Onların varlığı, onların geleceği insanı insan yapan şeyler...
İyi ki, çocuklarım var.
Ve iyi ki, bir ailem var.
İyi ki, mutlu günümüzde bizleri yalnız bırakmayan dostlarımız, arkadaşlarımız ve tanışlarımız, yol arkadaşlarımız var.
Mutluluk paylaşılınca büyüyen birşey... Dostlarla paylaşılmıyorsa mutluluk, ne işe yarar, kendi kendine?
Son söz: Sevgili oğullarımız Okyanus ve Akdeniz'in sünnet düğününe katılan, mutluluğumuz paylaşan, yüreklerinden kopan katkıyı yapanlara tekrar teşekkür ederim. Gel(e)meyenlere mi? İçimden gelen tüm buruklukla sitem... Hak etmeyenlere sözüm yok. Ama sitemi hak edenler, onlar ki kendilerini biliyorlar...