“Mutluluğa Ulaşmada Kendi İçimize Yolculuk”
İnsanların çoğu kere insanlıklarını unuttuğu, kendileriyle ve çevreleriyle barışık olmadığı, cinayet ve gaspların gırla gittiği, saygı ve sevginin esamisinin okunmadığı zor bir zamanda, günümüzün moda tabiriyle “milenyum çağ
İnsanların çoğu kere insanlıklarını unuttuğu
kendileriyle ve çevreleriyle barışık olmadığı, cinayet ve gaspların gırla gittiği, saygı ve sevginin esamisinin okunmadığı zor bir zamanda, günümüzün moda tabiriyle “milenyum çağı”nda yaşıyoruz. Bu tablo içerisinde insanın arzuladığı mutluluğu yakalaması hiç de kolay değildir. Böyle bir dünyada mutluluk Kaf Dağı'nın ardında desek yeridir. Böyle bir çağda insanların sağlıklı bir zihin yapısına sahip olması da beklenemez.
Durum bu iken, bazıları yine de mutlu olabiliyor, hayata pozitif bakabiliyor. Çünkü mutluluk insanın içindedir. Bazıları mutluluğa şartlanır, bazıları da mutsuzluğa. Neticede herkes aradığına bir şekilde erişir. Elimde bu konularda çok güzel bilgiler ve yaşantı örnekleri veren değerli bir kitap var. Söz konusu kitap “Mutluluğa Ulaşmada Kendi İçimize Yolculuk” adını taşıyor. Kitabın yazarı Cevat Öztürk, ömrünün yarısından çoğunu Almanya'da geçirmiş bir eğitimci... Öztürk'le bizzat tanıştım. Hatta kendisiyle bu kitabı üzerine geniş seyirci katılımlı bir de söyleşi gerçekleştirdim.
Eğitimci-yazar Cevat Öztürk yaşı yetmişin üstünde bilge bir adam. Hayatın zorlu çarklarından geçmiş bir Trabzonlu... Maçka ilçesinden... Saçlarını değirmende değil, nesiller yetiştirmekte ağartmış. Bugün burada misafirimiz olan yılların eğitimcisi Cevat Öztürk, uzun yıllardan beri Almanya'da yaşıyor. Orada Türk dilini ve Türk kültürünü yeni nesillere, uzaktaki yakınlarımıza öğretiyor. Binlerce öğrenci onun rahle-i tedrisatından geçmiş. Kendisi Öğretmen Okulu mezunu. Yani zorunluluktan dolayı, sonradan öğretmen olanlardan değil. Öğretmenliği bir yaşam biçimi olarak görmüş, işini keyifle yapmış, öğretmenliği içselleştirmiş bir güzel insan...
Eğitimci-yazar Cevat Öztürk, 1961 yılında Öğretmen Okulunu başarıyla bitirdikten sonra Maçka'daki köyünde öğretmenliğe başladı. 1970 senesinde düştü gurbetin zorlu yollarına. Hollanda'nın Venlo şehrindeki bir tel fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladı. 1972 yılında buradan Almanya'ya geçti. Burada başladığı öğretmenlik vazifesini tam 33 sene boyunca sürdürdü. Bulunduğu Duisburg şehrinde Yabancılar Meclisi üyeliğine seçilerek beş yıl bu görevi ifa etti. Bunun yanında Kuzey Ren Vestifalya Eyaleti Yabancılar Meclisi üst kuruluşu olan “AGA” da beş yıl görev yaptı. Kendisi Trabzonlular Kültür ve Dayanışma Derneği kurucularındandır. Beş yıl bu derneğin başkanlığını yapmıştır. Halen aynı derneğin onursal başkanlığını yürütmektedir.
Aktif ve gayretli bir insan olan ve çalışmaktan keyif alan eğitimci-yazar Cevat Öztürk, öğretmenlik yaptığı yörede kurulmuş olan Bürgerverein Vatandaş Derneği'nin ilk Türk üyesi olarak görev almıştır. Hâlen bu derneğin üyesidir. Biri Türkiye'de, ikisi Almanya'da olmak üzere üç kişisel resim ve fotoğraf sergisi açtı. Çeşitli gazete ve dergilerde makale ve şiirleri yayımlandı. Radyo ve televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı. Yazarımızın dokuz tane de kitap çalışması vardır. O, yazarlığa çoğu insan gibi şiir yazarak başlamıştır. Öztürk'ün şiir türündeki ilk kitabı “Alplerin Ötesinde Alevler” adını taşıyor. Onu masal türünde kaleme aldığı “Bir Kuşun Macerası” takip ediyor. Bunun yanında kendi köyünü anlattığı “Geçmişten Günümüze Akarsu Köyü” adlı eseri, memleketine bir vefa niteliği taşıyor. Bu arada Almanya'daki Türk öğrencilere yönelik hazırlanan “Dinimiz ve Biz” adlı seri kitapların yazar kadrosunda da yer almıştır. Bunların yanında bir de “Oflu Hacı Ahmet Efendi” isimli biyografik bir eseri var. Yazarımızın son eseri, üzerinde genişçe duracağımız “Mutluluğa Ulaşmada Kendi İçimize Yolculuk” adını taşıyor.
Cevat Özturk Hoca, kitabının Önsöz'ünde “Gün geçtikçe insanların davranışları hepimizi ürkütmektedir. Cinayetler, intiharlar, suistimaller, uyuşturucu bağımlılığı, keyfi adam öldürmeler, psikiyatrik hastalıklar, hazırdan geçinmeler, akla geldiği gibi hareketler hepimizi tedirgin etmektedir. Bu davranışlar salgın hastalıklar gibi her tarafı saracağından korkmaktayız” diyor. Bu hastalıklı çağda bu gibi nevrotik rahatsızlıklara dair endişeleri sadece o değil, hepimiz taşımaktayız. Fakat Cevat Hoca, bu sıkıntıların üstesinden gelebilmemiz için birçok reçete sunmaktadır bize.
Eğitimci-yazar Cevat Öztürk, kitabını içinden geldiği gibi yazmış, eserini hazırlarken ilmî bir yol izleme ihtiyacı duymamış. Onun için kitapta dipnotlara rastlayamıyoruz. Belki bu resmî havadan uzak oluş, kitabı daha sıcak ve sevimli hâle getiriyor. Bunu okuyucunun takdirine bırakmak lâzım. Bu arada kitapta belli bir tasnif de yok. Eser, yazarın Önsöz'üyle başlıyor. Öztürk ilk konu başlığında mutluluğu kendince tanımlayarak şöyle diyor: “Mutluluğu herkes kendine göre algılamaktadır. Kimisi eğlence, kimisi para, kimisi rahatlık olarak tanımlar. Aslında mutluluk bunların hiçbiri değildir. Bunları da içinde barındıran bir olgudur. Uzun sürebilen ve bizi rahatlatan iç hâlidir. Kısacası mutluluk minnettarlık, şefkat duygularının toplamıdır diyebiliriz.”
Hayatta insanlar hep hedefe odaklanır. Hedef olmazsa olmazdır onlar için. Oysa hedefe giderken kat edilen yollarda yaşananlar da en az hedef kadar dikkate değer ve eğlencelidir. Mutluluk, biraz da bu yollarda yürürken elde edilen hazdır. Cevat Hoca da böyle düşünmüş olmalı ki şu cümleleri sarf ediyor kitabının henüz başındayken: “Mutluluk gidilecek yer değil, gidilen yoldur. Biz hep bir dağın tepesine çıkmak, birinci olmak, zirveye ulaşmanın mutluluk olacağını sanırız. Hâlbuki dağa çıkarken çevredeki ormanları seyretmek, bir ağacın gölgesinde oturup diğer dağları seyrederek kuş seslerini duymak, çiçeklerin, çimenlerin, ağaçların güzelliklerinin farkına varmak, bir pınardan kana kana su içmek, bu güzelliklere doymaya çalışmaktır mutluluk...”
“Mutluluğa Ulaşmada Kendi İçimize Yolculuk”, görmüş geçirmiş, hayatın zorlu çarklarından geçmiş bir insanın tecrübelerini yansıtıyor. Bence bu eser bir kişisel gelişim kitabından öte, hayat süzgecinden süzülen hissiyatın nüveleri... Söz konusu kitap tepeden bakan bir anlayışla değil, sanki karşısındaki kişiyle sohbet ediyormuşçasına samimi bir dil ve üslûpla kaleme alınmıştır. Bu kitapta dolu dolu ve samimi hislerle yaşanmış yetmiş yılın muhasebesi ve birikimi var.
Eğitimci-yazar Cevat Öztürk'ün bu kıymetli kitabının hemen her paragrafında hayattan ibret dolu kesitler sunuluyor bize. Yerli ve yabancı birçok mütefekkirin hayata dair süzme fikirleri okuyucuyla paylaşılıyor. İbretâmiz anekdotlar da cabası... Bu kitap bizi bir yönüyle de kendimizle yüzleşmeye çağırıyor. Yaşama dair artılarımızı ve eksilerimizi hayat kantarında tartıyor. Anekdotlar bizi davranışlarımızı sorgulamaya yöneltiyor. Bunlardan birkaçını paylaşmak istiyorum sizlerle.
İşte sevginin gücünün nelere kadir olduğunu anlatan bir anakdot... “Bir gün güneşle rüzgâr güçlerini tartışırırlar. Bir türlü üstünlüklerini birbirlerine kabul ettiremezler. Denemek isterler. Uzaktan gelen ve paltosuna sarılmış bir kişiyi görürler. Rüzgâr: 'Bak, ben bu kişinin paltosunu nasıl çıkaracağım!' der. Estikçe adam paltosuna daha da sıkı sarılır. Bir türlü adamın paltosunu çıkaramaz. Güneş devreye girer. Isısını gittikçe artırır. Adamın ilk önce paltosunun düğmelerini çözer, daha sonra da paltosunu çıkarır. Güneşin sıcaklığının güç üstünlüğü olduğu ortaya çıkar.”
Kitapta, hayattan alınan ve vefanın ne kadar yüce bir duygu olduğunu gösteren şu kesitin de çok önemli olduğunu düşünüyorum: “Howard Kelly, eğitimini tamamlamak için, çalışmak zorunda olan bir çocuktu. Eski elbiseler alır ve satardı. O gün para yönünden iyice sıkışmıştı. Cebinde sadece 10 centi kalmıştı. Karnı da çok acıkmıştı. Çaresiz bir evin kapısını çalarak bir bardak süt isteyecekti. Kapıyı genç ve güzel bir kız açtı. Howard şaşırdı, süt yerine su istedi. Ama karşısındaki kız onun acıkmış olduğunu hissetti. Ona bir bardak süt ve biraz da bisküvi getirdi. Çocuk ona borcunu sordu. O ise borcunun olmadığını: “Bu sana ailemizin ikramıdır.” dedi. Çocuk “O zaman, lütfen bütün kalbimle size teşekkür etmeme müsaade edin” diye cevap verdi. Aradan zaman geçti. Howard Kelly önemli bir doktor oldu. Tesadüf, bir gün karşısına ona vaktiyle süt ve bisküvi veren o genç kız çıktı. Ancak yaşlanmış bir bayandı ve tedavisi zor bir hastalığa yakalanmıştı. Doktor Kelly, hastaya özel bir ilgi gösterdi. Uzun ve zorlu çabaların sonunda kadın hastalığı yendi. Hastaneden taburcu olacağı kendisine bildirildi. O, içinden ödeyeceği yüklü paraları düşünüyor ve kendisine uzatılacak faturayı bekliyordu. Ama o hayretle gördü ki faturada rakam yoktu. Sadece şu cümle yazılıydı: “Faturanın tutarı bir bardak süt karşılığında ödenmiştir. Doktor Howard Kelly”
İşte size çok anlamlı bir kıssa daha... “Amerikan Başkanı Abraham Lincoln, yolda giderken bir domuz yavrusunun bataklıkta çırpındığını görür. Koşar, çetin uğraşılardan sonra hayvanı kurtarır. Üstü başı çamur olur. Yanındakiler 'Bir domuz yavrusunu kurtarmak için bunca eziyete değer mi?' diyenlere 'Ben domuz yavrusunu kurtarmadım, insanlığımı kurtardım' cevabını verir.”
Eğitimci-yazar Cevat Öztürk, 170 sayfadan meydana gelen “Mutluluğa Ulaşmada Kendi İçimize Yolculuk” adlı kitabında adeta okuyucunun kolundan tutup onu hayat bahçesinde gezdiriyor. Gördüklerini, duyduklarını ve yaşadıklarını ona aktarıyor. Fakat bunu yaparken bilgiçlik taslamıyor. Dostane ve sımsıcak bir üslûp kullanıyor. Kitap, içtenlikle yazıldığı için okuyucuyu sarıp sarmalıyor. Sözü edilen kitabı okurken büyük bir keyif aldığımı söyleyebilirim. Cevat Hocama gönül denizindeki incileri bizimle paylaştığı için, bir okur olarak çok teşekkür ediyorum. Bahsi geçen değerli kitabı, okumayı hayatının ayrılmaz bir parçası hâline getirenlere, tavsiye ediyorum.
- See more at: http://www.61haber.com/yazi/844-mutluluga-ulasmada-kendi-icimize-yolculuk.html#sthash.jEkDxJlJ.dpuf