Mutfağa Kaçmayın, Bıçak Var!
Kış, kapıdan ve pencereden kafasını uzattı… Vatandaş şimdiden doğalgaza ödeyeceği zamlı faturalarla “Var olmanın Dayanılmaz Hafifliği”ni yaşamanın mücadelesini verecek…
Sonbahar yağmurlarıyla birlikte zam yağmuru da vatandaşı fena çarpacağa benziyor. İETT, PTT, MTV arasında mekik dokurken, şimdi de ÖTV’yle nasıl başa çıkacağımızın hesaplarını yapmaya başladık. Sayın Başbakan Erdoğan yaptıkları zamlar için; “ Sigara içmeyin, alkolü biraz daha az tüketin, ‘Porsche’ yerine Fiat’a binin olur biter. Cari açığı bitirmemiz lazım. Yoksa Yunanistan’ın durumuna düşeriz.” Diyor.
Güzel…
Sizce tiryakiler alıştıklarını bırakabilir mi? Örneğin sevdanızdan, sevgilinizden, eşinizden vazgeçebilir misiniz? Ben sigara içmiyorum ancak içenleri de anlayabiliyorum. Keşke bu alışkanlıklarını tümden bıraksalar da sağlıkları sevdiklerine kalsa!… Onun için bütün tiryakilerin zamdan bırakacaklarını değil ancak, sağlıklarını düşünerek bırakacaklarını düşünüyorum. Hadi tiryakiler sigara ve içkiyi bıraktı, peki cari açık nasıl kapanacak? Ama doğru sigara içki olmazsa, benzin var, oda olmadı telefon, oda olmadı, hava, su hatta osuruk gazı değil mi? Dolaylı vergilerle bütçeyi doldurmak ne kadar kolay, akşamdan koy, sabaha kullan!.. Devlet mutlaka koyacağı bir ürün bulur bizler için!…
Osuruk gazını bir kenara bırakalım, doğalgazı ne yapacağız? Onun faturaların ağırlığı olan tiryakiliğinden nasıl kurtulacağız? Faturaları ödemezsek doğalgaz kesilir! En iyisi tek odada ailece cümbür cemaat yatmak! Tek odada yemek yemek, oturmak ve yatmak, ancak bu kez de Başbakanın “Üç çocuk” hayali suya düşecek! Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık hikâyesi (!) Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ta Başbakan’dan aşağı değil, onunda zamlarla ilgili ilginç tespitleri var. Mehmet Ali Brand’ın 32. Gün Programı’na konuk olduğunda, Brand’ın; “ Beyefendi öldük zamlardan. Kafamı kaldırdım, içkisi, sigarası, arabası… Ne yapıyorsunuz? Mecbur musunuz bu kadar zam yapmaya?” dediğinde, Arınç; gülümseyerek “Yapılan zamlar 74 milyonu tek tek ilgilendiren zamlar değil. Zam yapılan sektörler veya ürünler belki sizin gibi birkaç kişiyi kapsıyor.”
Açıkçası zenginlere zam yaptık diyor ama elektrik, doğalgazı, telefonu kim kullanıyor. Bir lüks araçlara farklı zam geldi o kadar. Onu da zenginler zorlanmadan ödüyor, farkını da üretmiş oldukları ürünlerine dolaylı olarak zaten yansıtıyorlar. Peki, zenginlerin dışında kalan 74 milyonun içindeki halk ne yapacak?
Sizlerde evinizdeki lambaları, bilgisayarları kapatın, mumları yakın!… Çamaşır ve bulaşıklarınızı elle yıkayın, fırınlarda et, balık keyfine son verin! Ütünüz varsa koyun yatağınızın altına sabah sıcak sıcak giyin elbiselerinizi! Doğalgaz kombilerinin şalterini indirin, eviniz bacalıysa kurun kuzineyi hem mısır patlatır hem de patates kaynatarak ısınırsınız. Sahi banyo içinde koyun üzerine güğümü keyifli bir banyo yaparsınız. Sakın ola ki doğalgazınızı pilotta bile yakayım demeyin, yine canınız yanar! Dedik ya dolaylı vergilerin önüne kimse geçemez. Siz yukarıdakilerden vazgeçin, bu kez soluduğunuz havaya, osurduğunuz gaza vergi gelir!
Enerji tasarrufu için Bakan Taner Yıldız’ın ilginç fikri ortamı gerdi. Memurların sabahın köründe saat 6’da işe başlatılıp, Cumartesi yarım ve tam gün çalıştırılması ortaya atıldı. Şimdi tartışıyoruz. Bu da güzel… Yahu Arınç’ın bahsettiği zenginler dışında kalan dar gelirli kesim zaten tasarruf yapıyor. Siz kendinize bakın! Seçim zamanı reklama, araca, eşantiyona, yağa tuza, makarnaya harcadığınızı unuttunuz mu? Onar kimin cebinden çıktı zannettiniz! Bakın şehirlerdeki resmi kuruluşların şaşalı ışıklandırmalarına… Madem bu memlekete enerji lazım esas onlardan tasarruf sağlamalı. Gidin AVM mağazalarına, dükkânların içi cennet gibi, yanan lambaların sıcaklığından mağazalar gezilmiyor! Başbakan’ın bahsettiği Porsche’yi kullananların sırça köşkleri ise pırıl pırıl…
ABD’de başlayan, küreselleşmeyi, işsizliği, gelir dağılımını, bankaların insanları borç batağına sürüklemelerini, medyanın bilgi haklarını ellerinden alması ile ilgili ekonomik politikaları protesto edilen ve sivil girişim tarafından düzenlenen “Wall Street” protesto gösterileri dünyanın diğer ülkelerine yayılmaya başladı… Daha önceki bir yazımda da bahsetmiştim. Yeri gelmişken bir kez daha yazıyorum: “ Japonya eskiden borç batağındaymış. Dönemin Başbakanı meclislerinde kürsüye çıkıyor ve ‘Japonya’nın borçları bitinceye kadar şu gördüğünüz elbisemi değiştirmeyeceğime ve pirinç lapasından başka bir yemek yemeyeceğime yemin ederim” der. Ve tasarrufu tüm halka yayarak borçlarını sıfırladıkları gibi artıya da geçerler.
Evet, hükümeti yönetenlerimiz, sizlerde böyle bir hareket yapmak ister misiniz? Var mısınız altınızdaki Mercedes türü makam araçlarını, Başbakanımızın dediği gibi FİAT veya ona yakın bir araçla değiştirmeye… Altınızdan çıkacakları da özelleştirir veya satarak, bütçeye dâhil eder sonra da cari açığı bir nebze azaltmış oluruz!” Ne dersiniz? Bir de bütçe açığımız bitinceye kadar yurt dışı gezileri askıya alırsanız fena olmaz, üstüne de kimse harcırah talep etmezse kaymak olur! Haydi, Başbakanım, sizde Japon Başbakanının yaptığı gibi alın bu kararları, bakın halkımız nasıl peşinizden gidecek, ne dersiniz?
Artık zamlar geldiğinde işler tersine döndü, halk tepki göstereceğine, hükümetten geliyor… Bir ton fırça yiyor halk!… Benim gençliğimde, hükümet zam yaptığında, kadınlar boş tencereleri alıp, demokrasi haklarını kullanarak olaysız yürürler ve hükümeti protesto ederlerdi. Polisin de müdahale ettiğini pek görmedim. Ya şimdi? Toplum ürktü… Sıkımı artık öyle protesto etmek, aç bir pankart, aylarca tutuklusun. Gençliğin gider, okulun gider, işinden olur, hayatın mahvolur! Yersin biber gazını gözlerin yaşarıncaya kadar sırtından eksik olmaz copun kalın plastik kayganlığı! Sonra’da “Hükümeti düşürmek için darbe söylentileri içinde bir de terörist ilan edilerek, Ergenekon sanıkları yanında buluverirsin kendini…
Şimdi yeni Anayasa çalışmaları için herkes görüş alışverişinde… İşte bu demokratik haklarla, gerçek teröristleri ayırmanın zamanı geldi… Her hükümeti protesto eden, muhalefet edeni de aynı kefeye koymamak lazım. Armutla Elmayı ayırmak lazım… İşte Anayasa’da bu ince ayarları bekliyoruz…
Artık televizyonlarda tartışma programları bitti veya birilerince bitirildi… Vergi cezalarından korkan medya sahipleri konuşan, tartışan gazetecileri ya kovdu, ya da programını kaldırttı, ya da programcıyı magazinleştirdi… Halkın bilgi alma özgürlüğü kalmadı… Muhalefetsiz bir politik ortamda demokrasiden söz edilemez. Eylem olmadığı, ülke bütünlüğünü bozmadığı ve değerleri ile oynanmadığı sürece, herkes düşünce ve fikrini açıkça söyleyebilmeli ve söylediğinden dolayı da hiçbir kanun karşısında cezalandırılmamalıdır.
Toplumun bu sinmişliğini kaldırma görevi de yine bu sinmişliği yaratanlara düşmektedir. Hani bir şarkı vardı : “Oynatmaya az kaldı doktorum nerde?” diye Artık araştırma hastanelerinde öğretim görevlileri de kalmadı. Birçoğu muayenehanelerini açtı, kalanlarda hastalarına bakmıyor… Seçemiyoruz onları… Ne diyelim, kalan sağlar bizim olsun! Sağlar dedim de; kocalarından dayak yiyip, bıçak darbelerinden sağ kalan kadınlarımız için İzmir Belediyesi’nin Kadın Danışma Merkezi’nin hazırladığı “Dayağa Dayanma Kılavuzu”nda yok yok! Unutulan birkaç maddeyi de ben ekledim;
- Mutfağa kaçmayın, bıçak var!
- Banyoya kaçmayın, kilitlenirsiniz!
- Oturma odasına gitmeyin, kafanıza vazo yersiniz!
- Yatak odasına kaçma, düdüklenirsiniz!
Deprem geliyorum demiyor, bence en iyisi hazırlayın “Çantanızı” sonrada doğru Baba Ocağı’na… Pardon ya! “Töre Cinayetleri”ni unuttum… Türkiye’de kadın olmak zor zanaat!
Hangi kanalda bu konuları derinlemesine bu toplum tartışıyor? Ağız sululuğu içinde dizilerdeki tecavüzleri, kadın öldürmelerini, şiddeti keyifle izliyor. Hiç bunların ardındaki gerçekler nedir? Çözüm yolları nelerdir? Hükümet hangi önlemleri almalı? Bu konudaki eğitim çalışmaları nasıl olmalı? Ekonominin şiddete tesiri, gibi konuları tartışma zahmetine bile girmiyor… Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor!…
Aklınıza sahip çıkın, Sevgilerimle,