content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

12 Ara

Musul ve Kerkük Sorunu

Osmanlı Devletinin I. Dünya savaşının sonunda yaptığı Mondros Mütarekesi sırasında Kerkük merkez hariç, Süleymaniye ve genel olarak Musul vilayeti 6. Ordu komutanı Ali İhsan Sabis Paşanın denetimi altındaydı. Ancak mütarekenin 7.maddesi itilaf devletlerine gerekli gördükleri yerleri işgal yetkisi vermekteydi. İngilizler de bölgedeki Hristiyan halkın katledildiği bahanesi ile Musul’un boşaltılmasını Ali İhsan Paşadan istediler. Ali İhsan Paşa her ne kadar bu teklifi reddetmiş ve direnmişse de sonrasında İstanbul’dan gelen emir üzerine kuvvetlerini Musul’dan Nusaybin’e çekmek zorunda kaldı. Şehrin boşaltılmasının ardından İngilizler 10 Kasım günü Musul’u işgal ettiler.

Lozan konferansındaki görüşmelerin önemli başlıklarından biri Musul meselesi oldu. İsmet Paşanın başkanlığındaki heyet konferansta Musul, Kerkük’ün demografik yapısını rakamlarla ifade ederken bölgenin çoğunluğunun Türk olduğunu, Kürtler ve Araplarla beraber ise Anadolu’nun bir parçası olduğunu savunuyordu. Lord Cruzn ise İsmet Paşanın istatistiklerinin doğru olmadığını bölgede Türklerden çok Kürtlerin ve Arapların bulunduğunu öne sürmekteydi. Musul üzerinde bu tartışmalar yaşanırken gündeme gelen konulardan bir tanesi de bölgenin petrol zenginliğiydi. İngilizler, Türklerin petrol zenginliği için Musul’u istediklerini öne çıkartarak konferansa katılan diğer devletleri de kendi taraflarına çektiler ve diplomatik üstünlüğü ele geçirdiler.

Lozan konferansından sonra başlayan ikili görüşmelerden de bir sonuç çıkmadı. İngilizler petrol bölgesi olan Musul ve Kerkük civarını Türkiye’ye bırakmayacaklarını açıkça ifade ettiler. Türkiye bölge ile ilgili tezlerini Cemiyet-i Akvam’da da savundu. Ancak bu tarihlerde Türkiye’nin doğusunda çıkan Şeyh Sait isyanı ve hemen ardından bölgeye yönelik uygulamalar, Türkiye’nin öne sürdüğü en önemli tezin yani Kürtlerin de Türkiye’ye bağlanmak istediği tezinin zayıflamasına sebep oldu. Nihayetinde Türkiye 1926 yılında Ankara Antlaşması ile Musul üzerindeki haklarından vazgeçmek zorunda kaldı.

MUSUL NEDEN ÖNEMLİ

 Musul ve çevresindeki Ninova vilayeti, stratejik öneme sahip bir bölge. Burası, Irak Şam İslam Devleti'nin Suriye'ye açılan bir kapısı. Irak'taki bir dizi şiddet olayının sorumlusu olarak gösterilen örgüt, Şii liderliğindeki Irak merkezi hükümetine karşı çıkıp Sünni azınlığı savunuyor.

Örgüt aynı zamanda Suriye'de Beşar Esad'a karşı savaşan en acımasız isyancı güçlerden biri olarak kabul ediyor. Musul'un Türkiye açısından önemi ise Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar uzanıyor. Cumhuriyet'in ilanından önce Misak-ı Milli sınırları içinde kabul edilen Musul, daha sonra bir dizi uluslararası konferans ve anlaşmaya rağmen bir türlü çözülememiştir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ise Anadolu'nun içinde bulunduğu duruma odaklanılarak bu sorundan uzaklaşılmıştır. Musul, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları içinde yer almakta.

Irak'ın petrol zenginliğiyle bilinen Kerkük'teki güvenlik sıkıntısı üzerine bölgeye askeri araç ve ağır silahlar eşliğinde yeni Peşmergeler sevk edildi. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani'nin Yardımcısı Kosret Resul, emrindeki tugayla Kerkük'e geldi. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri de çatışmaların yaşandığı saatlerde, IŞİD hedeflerini bombalayarak Peşmergeye destek verdi.

Kerkük'ün güvenliğini sadece Peşmergeler sağlıyor. Gönüllü halk topluluklarının ve Türkmenlerin şehri savunmasına izin verilmiyor. Bu konuda siyasi adımlar atılıyor. Eğer Kerkük, IŞİD'den korunacaksa bütün unsurların şehrin savunmasında görev alması gerekiyor. Ancak Kuzey Irak Yönetimi bunu kabul etmiyor. Merkezi hükümet de Kürtlere uyuyor.

IŞİD BÖLGEDE TERÖR ESTİRMYE DEVAM EDİYOR

Musul, Selahaddin ve Diyala'daki Türkmenler, Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) saldırılarına karşı korumasız kalırken peşmergenin kontrolündeki Kerkük merkezindeki Türkmen halkı, daha sakin günler yaşıyor.

IŞİD terör örgütünün, Musul'u ele geçirmesinin ardından Irak ordusunun birçok bölgeden çekilmesi nedeniyle özellikle Türkmenler savunmasız kaldı. Diğer etnik ve dini unsurların aksine bir silahlı gücü olmayan Türkmen halkı, iki ateş arasında kalmanın korkusunu yaşıyor.

IŞİD'in 2014 yılının Haziran ayında Musul'u kontrolü altına almasıyla dünya ve Türkiye için Musul oldukça önemli hale geldi. IŞİD terörü Suriye'ye sıçramadan önce Irak'ta, El Kaide'nin bir uzantısı olarak doğmuştu. Irak'ın kuzeyindeki Musul, bu ülkenin Suriye bağlantısı için stratejik bir öneme sahip. Musul'un IŞİD'den temizlenmesi halinde hem terör örgütünün imajına, hem de Suriye ve Irak'ı bağlayan lojistik ağına darbe vurulacak.

Bu yüzden aralarında Türkiye'nin de olduğu Uluslararası Koalisyon güçleri Musul'u IŞİD'den temizleme planını şekillendirmeye başladılar. Plan kapsamında Irak Ordusu ve peşmerge ABD desteğiyle eğitiliyordu. Bölgede 2 yılı aşkın süredir peşmergenin eğitimi için de bir Türk birliği bulunuyordu.

Kürtler Irak’ın kuzeyinde ABD desteğini yanlarına almış sürekli Türk ve Arap mahallelerine ve köylerine saldırıyorlar. Kelimenin tam anlamıyla bir etnik temizlik yaşanıyor. İnsan merak ediyor. Acaba Irak’ta saldırdıkları Türk köyleri yetmedi mi?

TÜRKİYE MUSUL KERKÜK BÖLGESİNE SAHİP ÇIKMAK ZORUNDA  

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), iki yılı aşkın süredir Musul’un 32 kilometre kuzeyindeki Başika’da peşmerge güçleri ve diğer IŞİD karşıtı grupları eğiten komando birliği ve tank gücünde nöbet değişimi, Kuzey Irak yönetimi ile varılan bir mutabakatı ortaya çıkardı. Başika’ya Siirt 3. Komando Tugayı’ndan 400 komando gönderildi. Kampta daha önce 90 kadar komando bulunuyordu.

25 tanktan oluşan zırhlı birlikte de nöbet değişimi yapıldı. Tanklar, Trakya’daki zırhlı birliklerden sevk edildi. Başika’ya yerleşen toplam asker sayısı 600’ü buldu. Bölgedeki askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre Başika’daki görev değişimi 2 gün önce yapıldı. Takviyeli görev değişimine ilişkin mutabakata, geçici hükümet döneminde dışişleri bakanı olan Feridun Sinirlioğlu’nun Kuzey Irak’a 4 Kasım’da yaptığı ziyaret sırasında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani ile görüşmesinde varıldı.

Türkiye kesinlikle kendisine düşmanlık ve kandan başka bir şey vermeyen bu kukla Kürt devletine destek olmamalı, tersine onları ambargo altına almalıdır. Türkmenlerin haklı mücadelesini desteklemek, onları  korumak zorundadır. Bunun için Türkmenler ile Kürtler ve Araplar arasında diyalog ve işbirliğini teşvik etmeli ve buna öncü olmalı.

Türkiye için çok önemli bir sorumluluktur bu. Türkiye sahip olduğu geleneksel barışçı dış politikayı ve tarihin kendisine yüklediği "Osmanlı Vizyonu"nu birleştirerek bölgeyi kucaklamalı.  Bölge halkının tümünü kazanmak, onları ortak değerler üzerinde birleştirmek üzere politikalar geliştirmeli. Türkiye'ye sempatiyle bakmalarını sağlamalıdır. Bu manada  "Kültür Politikası" ve ekonomik entegrasyonu  başlatmak durumundadır.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti “1926 Ankara Anlaşmasıyla Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması” şartıyla egemenlik haklarından vazgeçtiği;  Musul ve Kerkük üzerinde Egemenlik haklarını Irak’ ın toprak bütünlüğün bozulması durumunda masaya getirmeli ve sonuna kadar bu hakkına sahip çıkmalıdır.

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank