Müslüman Ömrü İçin Beş Şey
En üstün varlık ve Kâinat’a hükümran olarak yaratılan İnsan; doğar, kaderi müddetinde büyür ve ölür.
Hazreti Ademle başlayan insanlık tarihi; milyonca yıldan beri devam etmekte, asır, yıl, ay, hafta, günler ömürden geçmektedir.
Ömür nȋmeti, bütün canlılar için önemli, yeryüzünde Allah’ın Halifesi olan insan için çok daha önemlidir.
Yüce Mevla şöyle emrediyor: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, ebedi âlem için ne hazırlamış olduğuna baksın.” (Haşr, 59/18.)
Dünyada yaşamak ve Ebedi Âlem için hazırlanmak, her kulun asli görevi ve sorumluluğu altındadır. Hayvan ile insan hayatı, yaşamaları ve hesapları tamamen ayrılmış, insana Cennet vadedilmiştir.
Geçen yıl geçti, yeni bir yıl geldi. Ömrü olana daha nice yıllar gelip/geçecek. Yılbaşı adı altında sözüm ona medeniyet, çağdaşlık, asrilik adına yapılan geceler, gelenekler, programlar, oyunlar; rezaletten öte günah vce haram çukuru haline gelmiş, Cehennem’e yakıt olacak insanlar yetiştirmektedir.
Yeni bir yılın ilk saatlerinin başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı eğlenceleriyle israfa dönüştürülmesi ne kadar da düşündürücüdür. Sevap/Günah, Hayır/Şer konularında muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango gibi şans oyunlarıyla heba edilmesi ne kadar da üzücüdür. Düşündürücü olmalıdır...
Peygamber Efendimiz de (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
1-“Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bil: Ölümden önce hayatın, meşguliyetten önce boş zamanın, yokluktan önce varlığın, ihtiyarlıktan önce gençliğin ve hastalıktan önce sağlığın” (Hâkim, el-Müstedrek, IV, 341.)
2-“Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1.)
Hesabını vereceğimiz ilk nimet, ömür nimetidir. Nasıl, nerede Ömrümüzüَ geçirdiğimizden, zamanımızı nasıl değerlendirdiğimizden, hâsılı bütün yapıp ettiklerimizden sorguya çekileceğiz.
Kıyamet gününde bize yöneltilecek olan ikinci soru, ِömrümüzü nasıl, nerede gençliğimiziِ nasıl geçirdiğimizdir. Bu soruyu hiçbir zaman zihnimizden çıkarmamalıyız. Zira kimi zaman, ibadet etmeyi, iyi işler yapmayı gençlikten sonraya ertelemek gibi bir yanlışın içerisine düşebiliyoruz. Oysa Peygamberimiz (s.a.s), ideal gençleri: “Hayatı, Neşeyiَ, huzuru Rabbine ibadette bulan gençler” (Buhârî, Ezan, 36.) diye tarif etmiştir.
Her yılın sonu, yeni bir yılın başlangıcıdır aslında. Öyleyse bu yeni başlangıcı vesile kılarak hadiste dile getirilen soruları kendimize yeniden soralım. Unutmayalım ki; ömür sermayesinden geçen bir yılın sonunda kendini ve yaratılış gayesini unutarak, değerlerimizle örtüşmeyen, insan hayatına katkısı olmayan gayr-i meşru tutum ve davranışlar sergilemek bir mümine asla yakışmaz.
Medeniyeti Medine Işığından gelen bir Ümmeti/Milleti Dininden koparmak, yozlaştırmak, soysuzlaştırmak için ne gerekirse yapan asrın şer zihnniyeti ve hıyanet düşmanları: On beş asırlık bir imanın farziyeti, yedi asırlık bir kültür miras değerlerini ortadan kaldırmak için ne gerekirse yapıyor..Biline..
Yılbaşı rezaleti, safsatası ve hıyaneti de bunlardan biridir. Biline...
Her yılbaşı gecesinde Yurdumuzun her tarafında özel tedbirler alındığı, sadece İstanbul’da on yedi bin polisin görevlendirildiği, tırlar dolusu içkinin şehirlere sevkedildiği acı gerçeği, masaya yatırılmalı, Devlet olarak da bu gidişata dur denilmelidir. Bekliyoruz!...
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bir Cuma hutbesinden faydalanarak yazdığım yazımı, bir şiirimle bitireyim:
TEK BİR BAYRAK ALTINDA
Laz’ı, Kürdü,Boşnağı, tek bir Bayrak altında,
Gelinlerin yaşmağı, sevdakârın tahtında,
Oya, gergef kasnağı, maharetin bahtında,
Sevginin gönül dağı, Cennet Vatan sathında.
BAYRAK/SANCAK ELLERDE, TEVHİT İÇİN ÜLKÜMÜZ,
VAHDET ÇAĞRI DİLLERDE, SÖYLENİYOR TÜRKÜMÜZ.
Mukaddes Emanetler, ağır yük belimizde,
Korkutmaz kehanetler, tarak yok kelimizde,
Olsa da felâketler, rahmet var selimizde,
Sabırla, metanetler, asalet fȇlimizde.
EMÂNET-İ MÜBÂREK, ECDATTAN MİRAS BİZE,
BUNU BİLMEK MAHARET, BİLMEYEN GELİR DİZE.
Medine Işığında, Cihan’a yayılmışız,
Şükürlü kaşığında, sofraya çağrılmışız,
Arkadaş maşuğunda, dört yana dağılmışız,
Mızrâb-ı Âşığında, gönüle bağırmışız.
MİLLET/ÜMMET BİZİMLE, DEVLET İÇİN DE VARIZ,
DOĞRU YOLDA İZİMLE, HAK EMRİNE UYARIZ.
Onbeş Temmuz son destan, yine olsa yazarız,
Millȋ İrade baştan, siperleri kazarız,
Hilâle benzer kaştan, oyunları bozarız,
Vatan için savaştan, cihat yapar, koşarız.
SON ŞEHİTLER TEPESİ, BOŞ DEĞİL, KALMAYACAK,
AZİZ MİLLETİN SESİ, ASLA ALÇALMAYACAK.
Birliği bozmak ister; Siyon/Mason/Batılı,
Koynunda yılan besler, Amerikan katili,
Bâtıldan gelir sesler, ateşliyor fitili,
Tevhidi iman süsler, Vahdet dolu sitili.
HAKLA/BÂTIL SAVAŞI, KIYAMET/HAŞR’E KADAR,,
ASRIN KİRLİ HAVASI, GÜNAH GÖSTERMEZ RADAR.
Bitmez şerrin kavgası, Dünya kan gölü oldu,
Barış/Savaş arası, arayan hakkı buldu,
Hüsranda yüz karası, zalim elde tutuldu,
Kantar çekmez darası, Adalet unutuldu.
KEMÂLİ BU ZAMANDA, KALEMİ HAK’TAN YANA,
FERYAT İLE AMANDA. KIYMAYIN MAZLUM CANA.