Muhteşem Yüzyıl’ın Masumiyeti
Batı karşısında geri kalmışlığın ezikliğini hissettiğimizden bugüne hep batılılar tarafından yönlendirile geldik. Aşağılık kompleksimiz onların her dediğini bize doğru ve güzel gösterdi. Nede olsa onlar ilimde bizden ilerde, akıllı ve zekiydiler.
Millet ve devlet adına yapılan hiçbir iş, yatırım, uygulama, fikir ve proje kendi öz insanımızın imzasını taşımıyor. İddia ediyorum Tanzimat’tan Cumhuriyet’e, özellikle cumhuriyet döneminde yapılan hemen tüm devlet işlerinin fikir babaları batıllılardır. Son yüzeli ikiyiz yıldır batılıların güdümünde gidiyoruz.
Böyle bir güdüme girmek ve devam etmede yöneticilerin kendi menfaatlarını kaybetmeme, onlara alternatif kişilere fırsat vermeme gayreti ile birazda genel anlamda milletin doğasındaki saflık ve temizliği etkin görüyorum.
Aldatılmalarımız, atılan kazıklar, oyalanma ve yanlış yönlendirmelerimiz hep bu milli genimizde bulunun saflık ve dürüstlükten kaynaklanıyor. Tüm bu yapılanları yine saflığımızdan ancak çok sonraları anlayabiliyoruz.
Olay dizi ‘muhteşem yüzyıl’ın çekimi ve yayınlanmasına bu açılardan bakıyorum.
Dizinin daha yayınlanmadan büyük çaplı dolaylı bir reklamı yapıldığı gibi dizi yoluyla tarih ve milli benliğimize alttan alta müdahaleler olduğu ve yapılacağı görülecektir.
‘Muhteşem yüzyıl’a maalesef kendi akıl, bilgi ve irademizle reaksiyon vermedik. Adeta uzaktan kumandayla birilerinin yönlendirmesine maruz kaldık. Avam ifadeyle acayip gaza getirildik.
Çünkü, sanat edebiyatın her türünde sayfalarca ve karelerce tarih ve milli benliğimize hakaretler ve saldırılar yapıldı, yapılıyor. Böyle davranırsak yapılmaya da devam edecek.
Bu diziye gelmeden önce sinemada, tiyatroda, edebiyatta hakaretlerin daha fecileri mevcut. Batılı üstün özellikli ‘big brother’ kardeşimiz işaret edip yönlendirmediği için bunların pek farkına varmadık. Hakaretlerin bu en büyüklerini duymazken ‘big brother’ların ‘hişt bak sana ne diyor’ kışkırtmasıyla arkamızdakinin sırıtmasını bize küfür sandık. Ve o gazla serseriye hücum ettik.
‘Muhteşem yüzyıl’la ilgili yönlendirmeleri bu örneğe benzer olarak düşünüyorum.
Tek kanallı siyah beyaz televizyonlarda yıllarca, Müslüman Anadolu insanının mitolojisi olmuş.
Battal Gazi’ye maşrapalarla içkiler içirilirken alttan alta dini inançlarımıza müdahale edildiğinin hiç farkına varmadık. Zira Battal Gazi ‘din-i mübin-i İslam’ adına, onu tüm dünyaya yaymak için kendini bu yola adamış Müslüman bir savaşçıdır.
Ön plana çıkardığı dini değerler için savaşan bir mücahit aynı dinin büyük günahlardan saydığı içkiyi nasıl olurda içer! Dinin yasak kıldığı bir davranışı nasıl böyle bir kahramana mübah görürüz? Ama gördük.
Noluyoruz, cihad'a giden biri nasıl olurda münker olan bir davranışı yapar? Bu kahramanımız Battal Gazi’ye ve bu dine hakarettir diyemedik.
Şiirde, öyküde, romanda, masalda, tiyatroda ve sinemada yüzlerce benzer çarpıklıklar yer yer hakaretler yapıldı ve bunlar mevcut duruyor. İlk bölümünü izleme gereği duymadığım ‘muhteşem yüzyıl’ı, protestolarla yapılan reklamı sonrası dönüp mecburen izledim.
Edebi sayfalarda okuduğum saldırı ve önyargılı yaklaşımlara göre bu dizi çok daha masum diye düşündüm. Sinema perdelerinde dindar ve din adamları tiplemeleriyle yapılan hakaretler daha dehşet. Son örneklerden birini ‘vizontele’den hatırlıyorsunuz.
Aynı formatta Osmanlı tarihi konulu son dönemde çekilen sinema filmlerine baktığımızda verilenler tarihi gerçekle örtüşmediği gibi bu filmlerde milli ve dini değerlere saldırıların daha fenası görülür.
Tarihi bir film olarak çekilen ‘İstanbul kanatlarımın altında’ çok daha fazla Osmanlı tarihine ve padişahına saldırı söz konusu. Dördüncü Murat’ın içki içtiği tarihi kayıtlarda yer alır ama bir filme bir sultan bu kadar hakaret edilerek yansıtılabilir.
Cariyelik o günkü şartlarda ve İslam’ın izin verdiği ölçüde mübahtır. Dizideki Kanuni bir cariyeyi seçip onunla birlikte olurken ‘İstanbul kanatlarımın altında’da dördüncü Murat aynı anda iki cariye ile birlikte sahnelenir! Seyhülislam ve etrafındakiler bilim düşmanı, gerici, yobaz, müzevir karakterler olarak verilirken filmin sonunda aynı ekibin görüntüsü eşliğinde ‘bunlar her zaman vardılar ve var olacaklar’ ifadesiyle bu günün dindar ve din adamlarına ön yargılı bakış sağlanır.
Duyarlılıklarımızı her zaman canlı tutmalıyız. Başkalarının yönlendirmesiyle değil tepkilerimizi kendimiz vermeliyiz.
Battal Gazi bu milletin dini bir kahramanı değil miydi? Dördüncü Murat Osmanlının değil başka bir ülkenin padişahımıydı? Sultan Süleyman iyiydi de dördündü Murat kötü müydü? Süleyman’a yapılana hakaret hakarette Murat’a yapılan hakaret değil miydi?
Tarihimiz ve biz bir bütünüz. Parçalardan birine saldırı bütüne saldırıdır. Bilime, özellikle sanat edebiyata açık olmalıyız. Her konuda duyarlılığımızı kaybetmemeli tepkilerimizi vermede tereddütte kalmamalıyız. İyisiyle kötüsüyle tüm tarihimiz ve kahramanlarımıza sahip çıkıp ayrımcı bir tavra girmemeliyiz.
Dördüncü Murat’a hakaret edilirken göz yumarsan devamında Sultan Süleyman’a, onunda devamında diğerlerine(Mustafa Kemal dahil) sıra gelecektir.
Bu dizide alttan alta insanımız ön yargılara yönlendirilecektir. Duyarlılığımız kaybetmeyelim. Tepkilerimizi meşru platformda verelim.